Bahçeli: Musevi vatandaşlarımıza ait ibadet yerlerinin taciz edilmesini doğru  göremeyiz

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Temmuz 25, 2017 12:35

Bahçeli: Musevi vatandaşlarımıza ait ibadet yerlerinin taciz edilmesini doğru  göremeyiz

Haberin Devamı

Aliye ULUSOY/ANKARA,(DHA)  - MHP Lideri Devlet Bahçeli ,"İstanbul veya başka bir yerde Musevi vatandaşlarımıza ait ibadet yerlerinin taciz edilmesini doğru ve meşru göremeyiz. Musevi vatandaşlarımızın dini tercih ve inanç haklarına gelebilecek zayiat bilinsin ki Türkiye'ye yakışmayacak bir çirkinliktir " dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Partisinin Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Devlet Bahçeli Mescid-i Aksa'ya ilişkin şöyle konuştu: "İsrail'in Filistinli Müslümanlara yönelik tahammülsüz ve tahakkümcü yaklaşımı son günlerin en sıcak en can yakan konusudur. Mescid-i Aksa 14 Temmuz tarihinde İsrail tarafından ablukaya alınmıştır. Bunun yanı sıra ibadete kapatılmış, giriş çıkışlar engellenmiştir. İsrail bu tutum ve tavrıyla büyük bir  insanlık ve vicdan  suçuna imza atmıştır. Doğu Kudüs'ün işgal edildiği 1960 yılından bu tarafa ilk kez ezan okunamamış, Cuma Namazı kılınamamıştır. İsrail Harem-i Şerif'in tarihi, ve manevi statüsüne pervasızca saldırmıştır. Harem-i Şerif'in girişine koyulan detektörler,  İsrail güvenlik güçlerinin Filistinli kardeşlerimize yaptığı zulümler insanlığı ayaklar altına alan bir uygulamadır.  Mescid-i Aksa'ya çıkan yollarda Kudüs'ün farklı noktalarında Filistinli kardeşlerimize ateş açılmış göz yaşartıcı ve ses bombalarıyla barbarca muameleler sergilenmiştir. İsrail polisi 3 Filistinliyi şehit ederken  200'den fazlasını yaralamıştır. Kudüs'teki hak ihlalleri zora ve zorbalığa dayanan ambargolar insanlığın ve inancımızın hiç bir değer ve mirasıyla izah ve ifade edilemeyecektir. Mescid-i Aksa'nın kısıtlamalara maruz kalması elbette İsrail'in gerçek yüzünü , karanlık niyetini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Din ve vicdan hürriyetini baskı altına hatta baskıya almıştır. İsrail'in yöntemi terörden farksızdır.  Ne üzücüdür ki Harem-i Şerif'e karşı İsrail acımasızlığı karşısında insanlık aciz ve suskundur. Özellikle İslam dünyasının gevşek duruşu son derece düşündürücüdür. Katar Krizi'ni tırmandıran Körfez ülkeleri niye ürkektir ? İslam aleminin  dayanışma ve yardımlaşma duygusu hasarlıdır. Herkes birbirinin kuyusunu kazmakla meşguldür. Sudan bahanelerle kriz çıkarma konusunda ustalaşmış malum ülkelerin , kutsallarıma kast eden İsrail şiddetine gözlerini yumması üzerinde dikkatle durulması gereken bir ayıptır. İsrail'le açık veya gizli ilişki içinde olanlar Gazze ve Kudüs'teki travma ve tahammül edilemez tacizlere ilgisizdir. Arap Birliği nerededir ? İsrail'i  kınamaktan niye acizdir ? İslam İşbirliği Teşkilatı zirve Dönem Başkanı olan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan vasıtasıyla Türkiye tavrını göstermiş tarafını aleni bir şekilde ilan etmiştir. Türkiye doğru ve olumlu bir noktadadır. Anlamlı tepkimiz güçlü bir şekilde gösterilmiştir. Birleşmiş Milletlerin konuyla ilgili dün düzenlemiş olduğu toplantı ise kalıcı ve kapsayıcı bir barış atmosferine  hizmet etmekten uzak düşmüştür.  İsrail musallat olduğu Harem-i Şeriften derhal elini çekmelidir."
 "İNANÇ HAKLARINA GELEBİLECEK ZAİYAT  TÜRKİYE'YE YAKIŞMAYAK BİR ÇİRKİNLİKTİR"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuşmasında Türkiye'deki sinagoglara yapılan saldırılara ilişkin "İstanbul veya başka bir yerde Musevi vatandaşlarımıza ait ibadet yerlerinin taciz edilmesini doğru ve meşru göremeyiz. Nitekim İsrail'i eleştirirken, İsrail gibi olamayız, bu duruma düşemeyiz. Şiddete şiddetle, yanlışa yanlışla karşılık veremeyiz. Türkiye'deki sinagoglara yapılacak en ufak saldırı elimizi zayıflatmakla kalmayacak, din ve vicdan hürriyetine darbe olacaktır. Bu yüzden son günlerde medyaya yansıyan bazı müessif hadiseleri endişeyle izlediğimizi özellikle belirtmek isterim. Musevi vatandaşlarımızın dini tercih ve inanç haklarına gelebilecek zayiat bilinsin ki Türkiye'ye yakışmayacak bir çirkinliktir " ifadelerini kullandı.
"İSİM DEĞİŞİKLİĞİ CİNAYETLERİ NASIL ÖRTECEK, YPG HER İSİM ALTINDA TERÖRİST VE ŞEREFSİZDİR "
Devlet Bahçeli, YPG'nin isim değiştirmesine yönelik açıklamalarda bulundu. Bahçeli," HERO tişörtü giyen namertler kazanamayacaklardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milletiyle bir ve beraberliğini ayrılmaz ve bölünmez bütünlüğünü ona buna harcatmayacak heba ettirmeyecektir. Terör örgütleri arkalarındaki destekçileri asırlık plan ve hesaplar yoluyla  Türkiye'nin başına çorap örmeye , bağımsızlığını sabote etmeye eşgüdüm halinde çalışmaktadır. Bakınız YPG isim değiştiriyormuş yeni adıyla Suriye Demokratik Güçleri olacakmış. İsmin ne önemi var ? Kaldı ki bu değişiklik malumun ilanı da değildir.  İsim değişikliği cinayetleri nasıl örtecektir ? Terör her yerde,  terörist her isim altında terörist ve şerefsizdir.   ABD'nin YPG'ye vermiş olduğu silah ve mühimmat desteği artık milli güvenlik sorunu haline dönüşmüş Türkiye'ye alenen husumet olduğu anlaşılmıştır.  Milli Güvenlik Kurulu'nun  17 Temmuz tarihli toplantısı karşımızdaki vahim sorunun tekraren altını çizmiştir. Terör örgütlerine bakışın çifte standart oluşu yalnızca ülkemizin değil , bölgesel ve küresel huzurun aleyhinedir. Amerikan Ordusu'na kurmay subay yetiştiren bir askeri akademinin yayın organının kapak resminde kolundaki amblemde bebek katilinin resmi olan bir YPG'li teröristin nöbet tutarken gösterilmesi skandalların son halkasıdır. ABD 5 Haziran'dan 9 Temmuz'a kadar süren sevkiyatlarla birlikte 434 kez PKK/PYD bölgesine silah ve mühimmat teslimatı yapmıştır.  İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi'nin geçtiğimiz Pazar günü, bir televizyon kanalında YPG'yle işbirliği yaptıklarını itiraf etmesi, daha ileri giderek FETÖ'yü bir terör örgütü görmediklerini vurgulaması elbette sözün anlamını kaybettiği noktaya işarettir " diye konuştu.
 "BU AKTİVİSTLER HER NE HİKMETSE SÜREKLİ TÜRKİYE ALEYHİNE OLAN FİİLLERİN MERKEZİNDEDİR"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,  İstanbul  Büyükada'da gözaltına alınan aktivistlerin Türkiye-Almanya ilişkilerinde bir gedik daha açtığını  kaydetti. Bahçeli konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Almanya ile gerilen ilişkileri bu çerçevede ele almak sanıyorum isabetli olacaktır. İstanbul Büyükada'da gözaltına alınan, daha sonra 18 Temmuz'da tutuklanan sözde aktivistler arasında bir Alman vatandaşının da bulunuyor olması Türkiye-Almanya ilişkilerinde bir gedik daha açmıştır. Şu işe bakınız ki, ajanların yeni maskesi olan aktivistlik 15 Temmuz'dan beri daha da gündemdedir. Bu aktivistler her ne hikmetse sürekli Türkiye aleyhine olan fiillerin merkezindedir. Acaba bunların Büyükada'da ne işi vardır? Toplanacak başka yer mi bulamamışlardır? 15 Temmuz Gecesi aynı yerde buluşup FETÖ kalkışmasının başarıya ulaşmasıyla ilgili planlar yapan casuslardan sonra, şu an tutuklu olan aktivistler bu kez neyin peşine düşmüşlerdir? Türkiye yolgeçen hanı mıdır? Bu artis ve aktivist makyajlı işbirlikçiler neye ve kimlere hizmetle görevlidirler? Şayet bu şahısların yargı sürecinden sonra herhangi bir suçları olmadığı tespit edilirse söylenecek bir şey zaten yoktur. Şayet varsa hiç kimsenin, bilhassa Almanya'nın söz söylemeye yüzü katiyen olmayacaktır. Almanya niye bu kadar asabidir? Niye bu denli korku içindedir? Hangi ilişki ağlarının açığa çıkmasından endişe duymaktadır? Madem kendi vatandaşının tutuklanmasından rahatsızdır, o halde, bizim ülke olarak iadesini istediğimiz hainleri, suçluları niye korumaya alacak kadar pişkindir? Türkiye'nin rahatsızlığı niye dikkat ve ciddiye alınmamaktadır? "
"ALMANYA DIŞİŞLERİ BAKANI BOYUNU AŞAN LAFLAR ETMİŞTİR"
Almanya Dışişleri Bakanı'nın  rencide edici, incitici, kırıcı açıklamalarda bulunduğunu belirten Devlet Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:" "Almanya Dışişleri Bakanı adeta meydan okumuş, rencide edici, incitici, kırıcı açıklamalarda bulunmuştur. Söz konusu bakan, tutuklanan Alman vatandaşının Türkiye uzmanı olmadığını, hiç kimseyle bağlantısının bulunmadığını söyleyerek; "Türkiye'ye çok sabır gösterdik"  diyecek kadar ileri gitmiş, boyunu aşan laflar etmiştir. Alman yatırımlarının engellenmesiyle ilgili beyanat vermiştir. Bu bakan sabır göstermese ne olacak, kaç yazacaktır? Almanya Ekonomi Bakanlığı suyu iyice bulandırmış, yalan ve tezvirat dolu propagandayla mesafe almaya çabalamıştır. Alman şirketleriyle ilgili çıkarılan aslı astarı olmayan dedikodular, Türk turizmini baltalamak için yapılan menfi propagandalar elbette iki ülkeye de zarar verecektir. Almanya bugüne kadar terör örgütlerine kucak açmıştır. Türk ve Türkiye düşmanlarına kol kanat germiştir. PKK, FETÖ, DHKP-C bu ülkede yuvalanmış, yardım görmüşlerdir. Almanya gibi aramızda derin ve tarihsel bağların olduğu, üstelik 3,5 milyon Türk'ün yaşadığı bir ülkenin Türkiye alerjisi hazmedilecek, sineye çekilecek bir durum değildir. Gönül ister ki, Türkiye-Almanya arasındaki soğuyan ilişkiler düzelsin. Umut ederiz ki, bu süratle gerçekleşsin. Ancak Almanya'nın geri adım atmaya niyetli olmadığı gelişmelerle sabittir. Alman Ekonomi Bakanlığı sözcüsünün yeni yaptığı bir açıklamada; mevcut şartlarda Türkiye ile Gümrük Birliği antlaşmasının uzatılmasının mantıklı olup olmadığını AB'deki ortaklarıyla tartışacaklarını söylemesi krize yeni bir boyut kazandırmıştır. Gümrük Birliği anlaşmasında Türkiye'nin kayıpları, dezavantajlı konumu bilinen bir gerçektir. Diyorum ki, elinizden geleni ardınıza koymayın. Almanya şunu unutmasın ki, Türkiye köle değildir, icazetli değildir, tutsak hiç değildir. Almanya sözde aktivistleri bıraksın, ülkesindeki FETÖ'cü hainleri ve Türkiye'ye kast etmiş diğer teröristleri ön şartsız teslim etsin. Fazla laf gaf olacak, her gaf bir pot kıracaktır. Almanya'nın ekonomik gücü ve AB'deki nüfuzu varsa Türk milletinin çelikten bileği, yenilmez imanı ve haysiyeti vardır."
 "YUNANİSTAN'IN KOMŞULUK HUKUKUNA UYMAYAN TAVRINI KINIYOR, DERHAL ÇEKİLMELERİNİ BEKLİYORUM"
Devlet Bahçeli konuşmasında Yunanistan Cumhurbaşkanı'nın Bulamaç, Eşek Adası ve Koyun Adası'na düzenlediği  ziyarete değindi.  Bahçeli :" Dün Lozan Antlaşması'nın 94. yıldönümünü idrak ettik. Lozan Türkiye'nin bağımsızlık senedi, Milli Mücadele'yi uluslararası alanda taçlandıran siyasi ve diplomasi zaferidir. İstiklâl savaşına başladığı sıralarda Gazi Mustafa Kemal'e dediler ki: Nasıl mümkün olur? Ordu yok,  Atatürk hemen cevap verir: Kurulur. İyi ama bunun için para lâzım, o da yok? Yine cevap verir: Bulunur. Diyelim ki parayı bulduk, düşmanlarımız hem büyük hem de çok. Atatürk son kez haykırır: Olsun, hepsi yenilir." Bu söylenenlerin alayı birden yapılmış, Türkiye Cumhuriyeti imkânsızlıklar içinde, muazzam bir mücadele azmiyle kurulmuştur. Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti demektir. İşte tam da Lozan'ın yıldönümüne tesadüf eden bir zaman diliminde, 18 Temmuz günü, Yunanistan Cumhurbaşkanı'nın Aydın'ın dibindeki Bulamaç ve Eşek Adalarıyla İzmir'in yanı başındaki Koyun Adası'na ziyaret düzenlemesi açık bir kışkırtmadır. Üstelik bu adalar ve diğer 15 Ege adası Yunanistan tarafından haksız ve hukuksuz bir şekilde işgal edilmiştir. Yunanistan devlet ricalinin gövde gösterisi yapar gibi adalara çıkması karşılıksız bırakılmamalı, Ege'nin istilasına asla müsamaha gösterilmemelidir. Bugün Bulamaç Adasına gelenler, yarın ilk fırsatta Aydın'a gelecekler, bugün Koyun Adası'na çıkanlar, ilk fırsatta İzmir'e demir atmanın arayışında olacaklardır. Yunanistan'ın komşuluk hukukuna uymayan tavrını kınıyor, işgal ettiği adalardan derhal çekilmelerini bekliyorum. Sabrımızı sınamasınlar, olgunluğumuzu, vakarımızı yanlışa yormasınlar. Tekrar denize dökülmek isteyen varsa seve seve döker, canı kovalanmak isteyen varsa kaçtıkları yere kadar kovalarız. Onun bunun gözüne girmek, beğenisini almak amacıyla tarihi tez ve haklarımızı pazarlık konusu asla yapmaz; vatan, millet ve devletimizin kutlu emanetlerinden can pahasına da olsa taviz vermeyiz. Lozan Antlaşması'nın 94.Yıldönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, her biri yiğitlik simgesi silah ve ülkü arkadaşlarını rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum " dedi. 
 
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!