Güncelleme Tarihi:
7 yaşında izlediği Fındıkkıran Balesi sonrası balerin olmaya karar verdiğini söyleyen Asena Çelik, o gün hissettiklerini şu sözlerle anlatıyor:
“İlk bale temsilini izlediğimde çok büyülenmiştim. Kostümler, dansçılar çok görkemliydi. Sahnedeki sanatçılar, gerçek insan gibi gelmemişti. Bir peri masalı olduğunu düşünmüştüm. Fındıkkıran Balesi’ni izlerken adeta başka bir dünyada buldum kendimi. O sahnede olabilmek için ne yapmam gerektiğini düşündüm. Hangi okulu okumam, hangi dersleri almam gerektiğini düşündüm. Şanslıyım ki, baleye yeteneğim de varmış ve ben şu an yıllar önce büyüsüne kapıldığım işi yapıyorum.”
ÖN YARGILARI YIKMAYA ÇALIŞIYORUM
Asena Çelik, baleyle ilgili hedeflerini ise “Benim biraz idealist düşünen bir yapım var. Mesleğimi olabildiğince yapıp çocuklara bilgi aktarmak istiyorum. Ben baleyi sevdirmek konuşarak kendimi misyoner gibi hissediyorum. Taksiye bindiğimde bile taksiciye balenin ne olduğunu anlatmaya çalışıyorum. İnsanların ön yargısı varsa bunu yıkmaya çalışıyorum. Çoğu insan balenin kendilerine çok uzak olduğunu düşünüyor. Bale izleme kültürü diye bir şey tabi ki var ama bu izleyerek oluşuyor. Herkese baleyi anlatmaya çalışıyorum. Az insan bale izliyor. Öğretmek bizim görevimiz diye düşünüyorum” diye aktarıyor.
EN BÜYÜK ÖDÜL SEYİRCİNİN ALKIŞI
Adını Miss Turkey 2016 yarışmasıyla duyuran Cemre Polat da, balenin kendisi için öncelikli olduğunu ancak televizyon dünyasında da bir şeyler yapmak istediğini belirtiyor. Bale ile 3 yaşında tanışan, Devlet Opera ve Balesi’nin çocuk balesinde ilk kez Çalıkuşu eseriyle sahneye çıkan Polat, şimdilerde günde ortalama sekiz saat çalıştıklarını belirterek, “Güne ilk olarak bale dersiyle başlıyoruz. Sonra eser için prova yapıyoruz. Biraz dinlendikten sonra da, bale ya da opera eserine çıkıyoruz. Bizim için en zor süreç yeni bir eserin hazırlık aşaması. Bazen günde 13 saat çalıştığımız da oluyor. Ancak eser çıktıktan sonra seyircinin beğenisi ve alkışı, bu zorlukların en büyük ödülü oluyor” diyor.