Güncelleme Tarihi:
20 yılı aşkın bir süredir atık malzemelerden eser üreten Ankaralı sanatçı Asaf Erdemli, her bir yeninin başka bir şeyi eskittiğini söylüyor. 2013’ten beri İvedik Organize Sanayi Bölgesi’ndeki atölyesinde çalışan Erdemli, Ankara’nın üretmek ve malzemeye ulaşabilmek için oldukça uygun olduğunu belirtti.
* Eser üretirken çıkış noktası nereden başlıyor?
Her bir yeninin başka bir şeyi eskittiği ve bunun bizi nasıl etkilediği ile ilgili işler yapıyorum. Bu sınırlar da olabilir, demokrasi de hukuk da insan da olabilir. Ayrım gözetmeksizin bir şeyin nasıl hurdalaştığı üzerinden işler yapıyorum. Buna ‘Hurda Sanatı’ denebiliyor. Ama benim yaptığım şey tam olarak bu değil. Ben güncel sanat üretiyorum. Bugün adaleti de eleştirebilirim. Mesela ‘Kuzgun’a Veda’ isimli çalışma, Kuzgun Acar’ın hurda edilmiş ve şu an nerede olduğu bilinmeyen rölyefi için özür ve utanç çalışması.
* Bir serginin hazırlığı ne kadar sürüyor?
Bu kavramsal süreç içinde mesela ‘Entropi’ sergisi üzerinde 5 yıl çalıştım. Ondan sonra ‘Göz Hizası’ sergisi yaptım, 2.5 yıl sürdü. Ben ‘Ömrünü tamamlamış malzeme kullanıyorum’ diye çalışmıyorum. Bir eser için özel bir iğneye ihtiyacım varsa bunu temin etmeye çalışıyorum. Ya da yıkılan Ankara evleri ile ilgili bir çalışmamda doküman lazımdı, onu bulmak için zaman harcadım. Yani eserin üretim sürecinden çok ön hazırlık ve fikir süreci uzun sürüyor.
* Sizin için malzeme mi belirleyici oluyor yoksa öncelik anlatmak istediğiniz konu mu?
Figüratif işler yaparken, malzemeden çıktığım oluyor. Ama son 4-5 yıldır kavramsal işler yapıyorum. Böyle olunca okuduğum, gördüğüm güncel konuların takibi üzerine çalışmalar yapıyorum. Medyada ya da sosyal medyada çıkan her şeyin doğru olmadığı gibi... Son dönem işlerim daha çok bilgiyle, takiple ortaya çıkıyor.
BENİ TANIMAK İSTİYORSAN ÇÖPLERİME BAK!
* Çalışmalarınızda hangi konulara ağırlık veriyorsunuz?
İhtiyacımızdan fazlasını kullanmak ya da tüketim toplumunun bir parçası olmak adına geride bıraktıklarımız benim için önem taşıyor. ‘Beni tanımak istiyorsan çöplerime bak!’ Bir toplumun, evin ya da kişinin çöpünü karıştırarak bir sürü bilgi edinebilirsin. Bu kültürel, sosyal, kentsel yaşadığımız çevreye dair bilgi toplayabileceğimiz bir alan. Ne değişmiş, ne yenilenmiş ve ne kaybolmuşu da buradan okuyabilirsiniz. Malzemeyi malzeme gibi görmediğimiz yer burası. Ben geri dönüştürmesem geri dönüştürülmeyecek mi? Elbette metali eriteceksin tekrar sanayiye girecek. Benim yaptığım iş buradaki kültürü alıp, geleceğe taşımak aslında.
* Malzemeyi nasıl temin ediyorsunuz?
Ne zaman, hangi işi yapacağını ya da güncel hangi olayın çıkacağını bilmediğimiz gibi bunun benim konum olacağını da bilmiyorum. Tam da o malzemenin o hikâyeyi anlatacak ürün olduğunu da bilmiyorum. O yüzden bir sürü bilinmezin içinde bir şey almak veya almamak kararını vermen lazım. Ben bu malzeme işime yarar ya da yaramaz olarak bakmıyorum. Her malzemenin belli bir işte mutlaka işime yaradığını defalarca test ettim. O yüzden gördüğüm tüm malzemeleri almaya çalışıyorum. Malzemeleri temin ederken satın alma yapmıyoruz. Çalıştığım iş yeri bir üretim fabrikası ve oradan hurda almam serbest. Ayrıca özel bir şeye ihtiyacım varsa elimdeki metali götürüp, hurdacılar sitesinden ihtiyaç duyduğum malzeme ile takas ediyorum. Ya da etrafta çok sayıda tamirciler var, onlardan da tedarik sağlıyoruz. Artık evinde bir şey bozulan atmıyor. ‘Senin için bir şey ayırdım’ diyor, kullanmadığı malzemeyi getiriyor. Kendi içinde sosyalleşebilen bir duruma dönüştü. Evinde iki yıl evvel bozulmuş bir parçanın bir sanat eserinde yer aldığını görmek insanlarda bir sosyalleşme ve bilinç oluşturdu.
* Nasıl bir çalışma süreci var?
Fikir olarak yoğun bir işlemeden geçiyor. Okuma, yazma, metni oluşturma süreci oluyor. Metni oluştururken bir manifesto yazmam gerekiyor. Bu okumaları yaparken zihnin bunun için odaklanıyor ve yoğunlaşıyorsun. Bu arada bu hikâyeyi anlatabilmenin yolunu oluşturan parçalar, kendiliğinden geliyor. Önce problemi anlatabileceğin yollar keşfetmen gerekiyor. Sonra da bu yolu anlatabileceğim doğru malzemeleri bulmakla başlıyorum. Düşünme aşamasında eskiz çiziyorum. Üretim süreci genelde en kısa süreç oluyor. Mesela ‘Kuzgun’a Veda’ çalışması için bir haftamı hurdalıklarda, o işe uygun malzemeyi aramakla geçirdim. Aradığım malzemeyi bulduktan sonra atölyeye gelip yapmam 3 saat sürdü. Süreç uzun. Önce fikri bulmam lazım. Bazı eserlerin ortaya çıkması süreci 3-4 ay sürebiliyor.
* Ankara’da olmak sizin için ne ifade ediyor?
Ben Ankara’da büyüdüm, burada okudum. Burada birçok şeye ulaşmak benim için çok kolay. Ben aklımdakini yapmanın bir yolunu her yerde buldum. Ankara’da insanlar biraz daha üretken oluyor çünkü deniz yok, hava çok güneşli veya açık değil. Ankara’nın kendine özgü bir havası var. Bu yüzden belki Ankara’da daha çok çalışıyoruz. İstanbul’daki birçok sanatçı da Ankara’dan yetişiyor. Ankara’nın sanatçı yetiştirme potansiyeli çok yüksek. Bunun yanı sıra artık nerede yaşadığınızın öneminin olmadığı bir dönemdeyiz. İnsanlar sizi her yerde buluyorlar. Bir sanatçı fikrini sergilemek istiyorsa bunu her yerde yapabilir.
* Şu an devam eden ve yakında açılacak sergilerinizden bahsedebilir misiniz?
Şu an İstanbul’da devam eden bir sergi var. Önümüzdeki ay Ankara’da ArtAnkara’ya katılacağım. Orası için VR teknolojisi ile bir proje geliştirdim. Ayrıca bu ay sonunda yine Ankara’da bir sergi açılacak. Yurt dışında ise Katar’da çalıştığım galeri ile bir sergi hazırlığımız var. Bunun dışında Londra’da bir galeri ile her konuda anlaştık sayılır. Orada da yakında bir sergi olacak. Seneye iyi bir giriş yaptık diyebilirim.
CEBECİ’DE APARTMANIN ÖNÜNDE ÇALIŞTIM
Yedi yıl yaşadıktan sonra 2013’te Ankara’ya geldim. O dönem Cebeci’deki apartmanımızın önünde çalışıyordum. Tabi bunu akşam saatlerine bırakmadan ve kimseyi rahatsız etmeden yapmaya çalışıyordum. Bir komşu şikâyette bulunmuş ve zabıtalar gelmişti. Sonrasında sanayide atölye aradık ve İvedik’teki atölyeye taşındım. 9 yıldır da buradayım.