Levent SEĞMEN
Oluşturulma Tarihi: Ekim 24, 2008 00:00
Önümüzdeki günlerde, büyük lideri ölümünün 70. yılında tekrar anacağız. Bu nedenle, Ankara’da ’Atatürk’ün değdiği’ en önemli mekanlardan birisi olan Pembe Köşk’te, milli şef İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker ile bir araya geldik.
ATATÜRK’ün aramızdan ayrılışının 70. yılı olan 10 Kasım’da, Pembe Köşk özel bir etkinlikle ziyaretçilere açılacak. Atatürk’ün Latife Hanım ile evlendiği zaman kullandıkları yatak örtüsünden damatlık bornozuna, bazı özel eşyaları sergilenecek.
Her Cumhuriyet çocuğunun görmesi gereken bir müze olan Pembe Köşk’te, Özden Toker Ankara Hürriyet’e açıklamalarda bulundu. Öğrenci gruplarının burayı ziyaretleri sırasında edindiği izlenimleri anlatan Toker, "Bilhassa anneleri babaları ayrılmış olan çocuklar çok merak ediyorlar, Atatürk bu işi neden devam ettirememiş, niçin ayrılmış diye" dedi. Toker şunları söyledi:
"Biliyorsunuz Atatürk’ün çok kısa süren bir evliliği var. Fakat haklı olarak çok ilgi çeken bir konu. Her zaman bilinmek isteniyor. Gençler merak ediyorlar. Buraya gelen çocukların bir çoğu bana bunu soruyorlar. ’Latife Hanım’ı tanıdınız mı, bildiniz mi?’ diye soruyorlar. Biliyorum ki bu çok ilgi çeken bir şey. Ayrıca bir aile yakınlığımız da var Latife Hanım’la. Latife Hanım’ın kız kardeşinin oğlu, benim amcamın damadı oluyor."
Atatürk’ün en özel eşyaları
Pembe Köşk’te bugün bambaşka bir heyecan var. Atatürk’ün Latife Hanım ile evlendiğinde kullandığı bornozu, havlusu ilk defa bugün ve yarın ziyaretçilere açık olacak. Atatürk’ün Latife Hanım ile altında birlikte uyudukları yatak örtüsünü gösteren Özden Toker, "Bu Latife Hanım’ın ceyizinden gelen yatak örtüsü. Atatürk ile Latife Hanım bu örtünün altında yatmışlar. Onların ailesi bize lütfediyorlar, veriyorlar. Bunları anlatırken, Toker’in heyecanı gözlerinden okunuyor:
"Bu şekilde de tanıtmaya çalışıyorum. Daha bir sıcak, daha insani birşey bu, O’na dair"
Sergide, Atatürk’ün İzmir’de evlendiği zaman kullandığı bornozu, havlusunun yanısıra Sofya’da görev yaptığı dönemde giydiği kıyafetler yer alıyor. Latife Hanım’ın Atatürk ile evli olduğu zamanda giydiği kıyafetler, birlikte kahvaltı ettikleri tabaklar, çay fincanları da sergide yer alan sayısız özel parçadan birkaçı..
Kendi nikahında kadının sesi yoktu
eşyalar içinde bir tanesi ise simgesel olarak çok büyük bir önem taşıyor. Özden Toker, o masa örtüsünün öyküsünü şöyle anlatıyor:
"Bu örtü, nikahlarının kıyıldığı örtü. Elbette o zaman başka bir masanın üzerinde örtülü imiş. Ama örtünün kendisi bu. Ondan önceki dönemlerde, kadınlar kendi nikahlarının masasına oturamıyorlardı. Kadının yerine görevlendirilen bir erkek akrabası nikah masasına oturuyor ve onun yerine evliliğe kabul sorusuna o erkek ’evet’ yanıtını veriyordu. Düşünün, o zaman kadının kendi nikahında bile sesi yok, başkası onun yerine konuşuyor. Latife Hanım ile Atatürk bu örtünün etrafında birlikte masaya oturuyorlar ve Latife Hanım kendi sesi ile ’evet’ diyor."
Eşyalar arasında, Latife Hanım’ın kendi elleri ile işlediği bir başka masa örtüsü de bulunuyor.
Pembe Köşk Hayal Laboratuvarı
Özden Toker’in anlatımlarına göre, Atatürk’ün Pembe Köşk’te bulunan eşyalar ve dekorasyonu konusunda da önemli etkileri, önemli katkıları bulunuyor. Toker, anlatmaya şöyle devam ediyor:
"Atatürk kendi evinde fırsat olmadığı için yapamadıklarını, hep bizim evimizde yapmaya çalışmış. Özellikle Latife Hanım’dan ayrıldıktan sonra, daha büyük bir bir
yemek odası olsun istemiş. Onun için de bizim yemek odasının o zamanın şartlarına göre büyük olmasını istemiş. Balo verilsin istemiş."
Burası, daha çok eski bir bağ evi. Atatürk’ün başlattığı çağdaş cumhuriyet ailesinin, annem ve babamla devamını görüyorsunuz. Atatürk kendi evinde fırsat olmadığı için yapamadıklarını, hep bizim evimizde yapmaya çalışmış. Onun için bizim evde daha büyük bir yemek odası yapılsın istemiş. Kendi evi de burada, bir bağevi. Ama kendisi orada otururken yetmiş onlara. Sonra Lafite Hanım gelince yemek salonunu büyütmüş, bir kütüphane ilave etmiş. Ama tabi evlilikleri kısa sürmüş. Latife Hanım’dan sonra da Atatürk daha büyük bir yemek odası olsun ve arkadaşları ile burada çalışsın istemiş. Onun için de bizim yemek odasının o zamanın şartlarına göre büyük olmasını istemiş. Bu salonda aynı zamanda balo da verilebilsin istemiş. Onun için, yeni bir kısım ilave edilmiş. Hep Atatürk’ün arzusu üzerine yapılmış şeyler."
Çarpık adamları hiç sevmezdi
ATATÜRK’ün önemli zamanlarını geçirdiği Pembe Köşk’te gezerken, Özden Toker bir yandan anılarını paylaşıyor bizimle. Örneğin Atatürk’ün duvarda asılı çerçevelerin eğri durmasından rahatsız olduğunu ilk defa bu sohbette öğrendim. Toker eğrilmiş bir çerçeveyi düzeltirken, "Hiç sevmezdi" diyor ve ekliyor: "Atatürk bilhassa çarpık adamları sevmezdi"
Sonra birlikte salonun köşesinde duran gramafona doğru yöneliyoruz. Özden Toker, gramafonu çalıştırdığında, hareketli bir dans parçası çalmaya başlıyor. Toker, Pembe Köşk’te ilk balonun 1927’de verildiğini ve Atatürk’ün bu şarkı ile dans ettiğini anlatıyor.
Turgut Özakman’la bambaşka bir zevk
GÖRDÜĞÜMÜZ, Özden Toker’den dinlediğimiz herşeyi bu satırlarda yazmak da haksızlık olur. Çünkü gerçekten Pembe Köşk’te herkesin ’dokunmaktan’ büyük mutluluk duyacağı onlarca ’yadigar’ var. Bugün ziyarete açılacak olan Pembe Köşk’te, yarın da önemli bir isim sevenleri ile biraraya gelecek. Ünlü Araştırmacı Yazar Turgut Özakman, 25 Ekim Cumartesi günü saat 14:30’da Pembe Köşk’te ’Yakın Tarihimizi’ anlatacak.
Stalin’in İsmet Paşa’ya hediyesi
PEMBE Köşk’te, İsmet İnönü’ye ait satranç takımları da bulunuyor. İnönü’ye, 1930’larda yaptığı bir Moskova gezisi sırasında Stalin tarafından hediye edilen satranç takımı hakkında, Özden Toker şu bilgileri veriyor: "Aslında babamın her zaman daha sade bir satranç takımı vardı. Ama bu ona Stalin tarafından hediye edilmiş bir takım. Takımın bir tarafında taşlar zincirlenmiş köylü figürleri taşıyor. Onların karşısındaki taşlar ise onları kurtaran kızılordu askerlerinin figürleri ile süslenmiş."
Nü heykel ve Atatürk
PEMBE Köşk Müzesi’nde, bir çoğu daha önce yayınlanmamış çok özel fotoğraflardan oluşan bir sergi de bulunuyor.
Bu fotoğraflardan birisi, Başkent Ankara’nın uzun süre tartıştığı nü sanat eserlerine kin kusan tavırları, kanatları kırılan su perisi heykelini çağrıştırıyor. Fotoğrafta Atatürk, muhtemelen Devlet Resim Heykel Müzesi’ni ziyaretinde, önünde duran kadın heykelini dikkatle inceliyor.