AŞKA TUTULUYORUZ SEVMEYİ BİLEMİYORUZ

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Haziran 28, 2013 13:42

Kimin akıllı, kimin deli olduğu belli olmayan bir dünyada, kızın gün boyu farklı yaptığı hiçbir şey yoktu. Rengi kaçmış bluzlar gibiydi hayatı…“Tanrı’sının cehennemi olanın, ateş elinden düşmez. Elindeki ateşe bakıp yaşam hakkında bir hükme mi varıyorsun? Yaşam, sen hangi ruh halindeysen o duruma uygun maskesiyle çıkar karşına.” Deli /Ausey

Haberin Devamı

Ankara’da yaşayan Aslıhan Özen, kendisine sakladığı kısa yazı ve şiirlerinden sonra Güzeldünya Yayınları’ndan çıkan ilk romanı “Deli” (2013) ile okurlarıyla buluştu. Kitabında, hayatın içerisinde kaybolmuş, kafası karışık kadın karakterle bu dünyaya uyumsuz gibi görünen, kendisinden beklenmeyecek şeyler söyleyen çok akıllı, aydın ve bilge bir Deli’nin arkadaşlığını işleyen Özen; sevgi, aşk ve korku üzerine ezberimizi bozuyor. “Dünya niyetlerimizle döner, eylem aynı olabilir ama alttaki niyet her şeyi değiştirir” diyor, örneğin. ”Deli”de farklılıklarımıza rağmen uyum yakalamanın mümkün olduğunu, bencillik ve mülkiyetçi bir anlayıştan uzaklaştıkça saf sevginin açığa çıktığı bir evrende, mutlu yaşanabileceğinin altını çiziyor. Düşüncelerini “İnsanlık sevginin ne olduğunu hatırlamış olsaydı, dünya böyle bir yer olmazdı” cümlesiyle özetliyor. Özen, kendisine ve kitabına dair sorularımızı, Ankara Hürriyet okurları için yanıtlıyor:

Haberin Devamı

Müzikten besleniyorum

-Yan flüt çalıyorsunuz ve bir roman yazdınız… Sizi daha önce nerelerde okuduk, Aslıhan Özen’i yakından tanıyabilir miyiz?
Çocukluğumdan itibaren hep yazı yazmış olmama rağmen, Deli okuyucuyla buluşan ilk kitabım. İlk şiirlerimi dayıma okutmuştum, beni o cesaretlendirmişti. Sessizce yazdığım bir blogum da var. www.dunyadanevrenesesler.blogspot.com. Çocukluğum Karadeniz’de böğürtlenler, ağaçlar, köpekler, dağlar, çiçekler, kalabalık arkadaşlarla oynanan çelik çomak oyunları arasında Trabzon’da geçti. O yıllardan itibaren yan flüt çalmayı kafama koymuştum. Bu isteğim, liseden sonra geldiğimiz Ankara’da gerçeğe dönüştü.
-İçinden kelimelerin ve melodilerin geçtiği, sanatın iki dalı ile temas halindesiniz; bu sizde nasıl duygular uyandırıyor?
Yazı yazarken müzikten besleniyorum. Hatta aynı parçayı defalarca üst üste dinlediğim oluyor. Klasik müzik eğitimi almış olsam da, geniş bir yelpazede müzik dinliyorum. Sanatın iki dalıyla temasta olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Fakat bu bir ayrıcalık gibi değil. Birçok insan benzer özelliklere sahip. Asıl mesele, var olan bu özellikleri kullanıp üretime geçebilmekte.

Haberin Devamı

Deli, yaşayan birisi

-“Sofinin Dünyası”nı çağrıştıran, temelinde felsefesi olan bir kitap yazdınız. Nasıl bir ön hazırlıktan geçtiniz, romanın yazım aşamasından bahseder misiniz?
Deli, kısa bir roman olmasına rağmen yazım süreci epey zaman aldı. Bu kadar uzun soluklu bir şey yazmamıştım daha önce. Metne hâkim olmak, mantık hatası yapmamak ve içime sinmesi için binlerce kere okudum. Yazdım. Sildim. Bazen ne yapacağımı bilemedim. Bazense sadece başına oturmak bile yetti. Çünkü elim yazdı, ben okudum. Geceler boyu dua ettim yazacaklarım için. Ön hazırlık içinse söyleyebileceğim tek şey, sadece yaşadım. Yaşamın birçok yerine girdim, çıktım, kayboldum ve sonunda kendi yolumu buldum. Başka insanların hikâyelerini dinledim. Hepsini harmanladım.
-Flu kapak fotoğrafıyla başlayan gizemin, kitabın son satırlarında çözülmesini bekliyorduk... Kendisinden beklenmeyecek cümleler kuran Deli karakteri nasıl birisi, onu yaratırken gerçek hayattan esinlendiğiniz doğru mu?
Gizemli olması gibi bir amacım yoktu, ama ister istemez öyle oldu galiba. Kitaptaki Deli karakteri aslında yaşayan birisi. İstanbul’da yaşıyor. Bu yüzden ben de sık sık İstanbul’a gidiyorum. Kendisine verdiği takma isim Ausey. Kitapta hiç kimse birebir yaşamdaki haliyle aynen yazılmadı. Tıpkı Deli gibi. Ausey’i de Deli karakterinin görüntüsünün ardına sakladım. Ondan gelen bilgiyi ise gözüm gibi koruyup hiçbir şeyini değiştirmeden aktarmak için çok özenli çalıştım. Yani karakterleri ve kurguyu ürettim, ama Deli’nin sözlerini, konuşmalarını titizlikle korudum ve onlar Ausey’e ait. Deli’de de yazdığım gibi: “O doğru bir yön tabelası.”

Haberin Devamı

O kız ben değilim

-Yaşamınızda, kadın karakterinizin aydınlanmasına benzer bir süreçten geçtiğiniz oldu mu ve roman fikri bu sayede mi olgunlaştı; otobiyografik öğeler taşıyor diyebilir miyiz?
Otobiyografik öğeler taşımıyor. Tabi ki kendimden de etkilendim, ama oradaki kız ben değilim. Romanı yazma aşamasına gelene kadar, kitaptaki kız gibi yaşamın içinde çok zorlandığım doğru. Yaşamın dinamiklerini bilemeyince insan, daha doğrusu gerçek sevgiyi hatırlayamayınca, yaşam çok zorlaşıyor. 33 yaşında yaşamımı değiştirdiğim, yolumu çevirdiğim ise bir gerçek. Kitabı yazmam konusunda da Ausey önayak oldu.
-“Deli”yi yazarken amaçladığınız noktada mısınız bugün; mesaj okurlarınız sayesinde evrene yayılıyor mu, nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Kitabı yazarken tek dileğim, ihtiyacı olana ulaşmasıydı. Geri dönüşlerden anladığım kadarı ile bu kendi hızında, kendi yolunda oluyor. Kitap çıktıktan kısa bir süre sonra şöyle düşündüm, bu iş ancak hiç tanımadığınız birisinin size attığı bir mail için yapılır. O hiç tanımadığım kişi bana, artık kendini daha iyi hissettiğini söylüyorsa, artık nereye yürüyeceğini hissetmişse, kitabı okuduktan sonra yaşamla ve kendiyle ilişkisi sevgiyle olmaya başlamışsa, kitap amacına ulaşmıştır. Bu anlamda her şey yolunda benim açımdan.
-İlk kitabınızı yayınlatma sürecinde neler yaşadınız; yeni yazar olmanın getirdiği güçlükler var mıydı?
Türkiye’de kitap yazmak gerçekten delilik. Çok zor bir süreçten geçerek bastırabildim kitabı. Onlarca yayınevine yolladım. Üç ay, beş ay sonra aramamı söylediler. Günleri, saatleri saydım. Onları geri aradığımda ise kitabı hiç hatırlamadılar bile. Genellikle de dosyayı okumadılar. İstanbul’a gidip kapı kapı gezdim. “Yarın ara” dediler ve aradığımda açmadılar veya telefonu direkt kapattılar. Valla hiç yılmadım. Çok üzüldüğüm de oldu, ama hiçbir zaman umudumu kaybetmedim. Çünkü kitaba güvenim sonsuzdu. Basıldıktan sonrası ise ayrı bir süreç. Dağıtımı, kitapçıda durduğu yer, hangi kitapçılarda olduğu… Gerçekten çok kararlı ve istekli olmayı gerektiriyor. Başınızı bu yola koymak, yılmamak gerekiyor.

Haberin Devamı

İnsanın kurtarıcısı kendisidir

-Hayatın mekanikleri içerisindeki memnuniyetsizliği, korkuyu, kaygıyı ve dram bağımlılığını tersine çevirebilmek, saf sevgi ve aşka erişebilmek için neden hep bir kurtarıcının gelmesini bekleriz? O kurtarıcı aslında kendi içimizde midir, onu nasıl keşfetmeliyiz?
Bahsettiğiniz kurtarıcı kişinin kendisi. İnsan kendisi istemezse hayatında hiçbir şey değişmez. Ausey’in de dediği gibi, “Birilerinin senin için hazırladığı yoldan sadece cennete gittiğini sanırsın. Ancak kendi yolunu açabilenler kendi cennetini de yaratabilir.” Bu bizim kimseye bir şey sormayacağımız, öğrenmeyeceğimiz anlamına gelmez. Sadece bir başkasına kurtarıcı misyonunu yüklememizin geçersiz olduğunu gösterir. İnsanın tek kurtarıcısı kendisidir. Diğer her şey onun seçtiği yolda yardımcıdır. Bunun içinse istemek ve seçmek yeterlidir. Gerisi, kendiliğinden, kişinin niyetiyle uyumlu olarak yolda oluşacaktır.

Haberin Devamı

Ankara’ya üflenen Lirik Nefesler

-“Lirik Nefesler”i de sormak istiyorum… Nefesinizi yalnızca flüte değil, sevgiyle Ankara’ya üflüyorsunuz. Dilimize “İyilik Bul, İyilik Yap” olarak çevrilmiş, Kevin Spacey ve Helen Hunt’ı buluşturan “Pay It Forward” filmini anımsatan sevgi, iyilik ve nezaket akımınızdan bahseder misiniz?
Lirik Nefesler, 2009 yılı Ocak ayında öğrencilerimle kurduğum yan flüt grubu. Bir sosyal sorumluluk projesi. Otistik çocuklara karşılıksız konser veriyoruz. Ankara dışına çıktığımız da oldu. Gittiğimiz yerlerdeki çocuklara müzikle dokunabiliyor olmak, ailelerin yaşadığı bu zorlu süreçte bir parça da olsa onların yanında olabilmek, eğitmenlere destek olabilmek bizim için çok kıymetli. Kendimiz veya onlar için bir hedef belirleyerek girmediğimiz bu sevgi dolu projenin, bize hesaplamadığımız büyüklükte geri dönüşleri oldu. Biz iyilik bulmak için iyilik yapmadık. Müzikle ilgili kişiler olarak, kendi potansiyelimizi isteyerek ve severek yerine getirdik. Sonuç ise bizim için de, onlar için de çok büyük oldu. Lirik Nefesler, öğrencilerimin ve benim göz bebeğimiz. Hala her Pazartesi benim evimde çalışmaya ve konserler vermeye devam ediyoruz. www.liriknefesler.com

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!