Güncelleme Tarihi:
3 saat boyunca sürücülerle birlikte aynı stresi yaşadığını ancak, o gerginliğin yayın masasında kaldığını belirten Palaşoğlu, “Trafikte bunalıp, öfkelenip arayanlar oluyor ve onları, sinirli aradıkları için kontrol etmek de, sakinleştirmek de kolay değil. Bazen hakikaten sesim yükselebiliyor, öfkelenebiliyorum. Ama, hepsi yayında kalıyor. Kimse alınmasın. Biz, dinleyicimizle birbirimizi anlıyoruz. Zaten sonuç olarak, o gün yaşanan sorun neyse, ona ortak bir şekilde çözüm bulmaya çalışıyoruz” diyor.
Sizin yaptığınız aslında radyoculukta yeni bir mecra. Ne tam olarak DJ’lik yapıyorsunuz, ne de haber spikerliği. Radyo Trafik’ten önce siz bu işin ne tarafındaydınız?
Elbette, mesleki açıdan yeni bir platform desek de, yine de haberden çok uzak değil. Ben mesleğe TRT’de müzik eğlence programıyla başladım. Ondan sonra Ankara’da özel radyolarda devam ettim. Sonra İstanbul serüvenim başladı. 12 sene İstanbul’da yaşadım. NTV’nin sesiydim, Turkcell’in sesiydim. Buraların kurumsal sesleriydim. Alem FM’de haber spikerliği yaptım, genelde haber üzerine devam ettim. Sonra Ankara’ya geldim. Beyaz Radyo’da başladım.
Ondan sonra Cezayir Doğan bizim şimdi genel yayın yönetmenimiz, “İstanbul’da Radyo Trafik yıllardır devam ediyor. Ankara’da da yapabiliriz” dedi. Yine Yönetim Kurulu Başkanımız Sadettin Bey de, Ankaralı olduğu için sık sık gelip gider ve “Ankara’da trafikte büyük problem var, Radyo Trafik’i Ankara’ya taşımalıyız” dedi. Zaten bizim de Cezayir’le eskiye dayanan bir arkadaşlığımız var ve beni de davet etti. Sonra ekibi kurduk ve 4 sene önce yayın hayatına başladık. Dediğim gibi yaptığım iş haberden uzak değil. Çünkü sonuç itibarıyla dinleyiciye haber veriyorsun. Ben de haberci olduğum için, DJ tarzım hiç yok ve şu anki tarzımız oturmuş durumda.
BAŞLADIĞIMIZDA BU KADAR TRAFİK YOKTU
İlk başlarken, bu kadar tutacağını öngörmüş müydünüz?
Açık konuşmam gerekirse, ben bu kadar tutacağını öngörmemiştim. Biz başladığımız zaman bu kadar büyük bir trafik yoktu Ankara’da. Hatta, “Bu radyo tutmaz, boşuna gidiyorsun” dediler bana, ama ondan sonra bir şekilde gittik. Ve inanılmaz bir trafiğin içinde kaldık. Sadettin Bey, Ankara’da çok fazla bir trafik olduğunu ve üzerine gidilmesi gerektiğini düşünüyordu. Genel yayın yönetmenimiz Cezayir Bey de, mutlaka tutacağını söylüyordu. Ama hakikaten tuttu. Bir de zaten insanlar biraz suya sabuna dokunulsun istiyorlar. Ankaralı da özellikle bunu istiyor. Benim programımda bunu yapıyoruz. 'Şurada sıkıntı var, burada problem var' diyerek bunları dile getiriyoruz. Biraz yorum da katabiliyoruz, çok yorumsuz kalmıyorum. Öyle olduğu için ve insanlar da seslerini duyurabildikleri için tuttu bu radyo.
ELEŞTİRİ VAR HAKARET YOK
‘Suya sabuna dokunuyoruz’ dediniz ama zaman zaman, yerel yönetimleri eleştiren dinleyicilere karşı tavır takındığınız, ya da yerel yönetimlere eleştiri söz konusu olduğunda sizin de bu konuda biraz imtina ettiğiniz yönünde, sosyal medyada eleştiriler görüyorum?
Asla. Hatta şöyle söyleyeyim. Bizim kadar Büyükşehir Belediyesi’ni, Melih Gökçek’i eleştiren başka bir radyo istasyonu yoktur herhalde. Dinleyiciler de bağlandıklarında sonuna kadar eleştiride bulunabiliyor. Bakın hatta daha bugün oldu. Araç sayısı gündeme geldi. 15 milyon nüfuslu İstanbul’da 3 milyon araç var. Ankara’da 2 milyon. Nüfusa baktığında siz düşünün orantısızlığı. Neden peki böyle? Bunu tartışırken yayında şunu dedim: “İnsanlar herhalde parasına düşman değil, yani demek ki toplu taşıma cazip olsa insanlar bunu tercih eder.” Dediğim gibi biz de eleştiriyoruz fakat, hakarete izin vermiyorum. Kimseye hakaret ettirmiyorum. Ne cumhurbaşkanına, ne muhalefet liderine, kime olursa olsun asla hakaret ettirmiyorum.
ORTAK ÇÖZÜM BULMAYA ÇALIŞIYORUZ
Kentin büyük bir bölümünün trafik stresi yaşadığı sabah saatlerinde, 3 saat yayında kalıyorsunuz ve yüzlerce sürücünün derdini dinliyorsunuz. Zaman zaman da sesiniz yükselebiliyor yayında. Galiba, sürücülerin gerginliği size de yansıyor. Her gün bu stresi yaşamak zor değil mi? Nasıl baş ediyorsunuz?
Evet kolay değil, her gün 3 saat yayındayım. Her sabah 300-400 telefon geliyor. Bu bize ulaşabilen sayısı, bir de ulaşamayanlar var.
Birçok dinleyici de, sıra beklemeyip telefonu kapatabiliyor. Trafikte bunalıp, öfkelenip arayanlar oluyor ve onları sinirli aradıkları için kontrol etmek de, sakinleştirmek de kolay değil. Bazen hakikaten benim sesim yükselebiliyor, öfkelenebiliyorum, sinirlenebiliyorum. Ama, hepsi yayında kalıyor. Yayından sonra o stresi orada bırakıyorum. Yoksa, 4 yıl devam edemezdim. Dediğim gibi zaman zaman sesim yükselebiliyor ve lütfen dinleyicilerimiz alınmasın. Kimsenin kimseyle kişisel bir sıkıntısı yok. Zaten kızsa bir dinleyici bana, bir daha aramaz. Ama arıyor, aramaya devam ediyor, o da anlıyor beni aslında. Birbirimizi anlıyoruz, o yüzden bazen ses yükselebiliyor, bazen öfke artabiliyor, kimse alınmasın. Sonuçta o gün yaşanan sorun neyse, ona ortak bir şekilde çözüm bulmaya çalışıyoruz.
ARADA BEN KALIYORUM
Yayın sırasında en çok ne sinirlendiriyor sizi?
En çok, bir şeyin çok söylenmesi sinirlendiriyor. Bunun yanında lafın uzatılması. Çünkü çok bekleyen oluyor hatta. Bazen telefonlarımız kilitleniyor. Bir de şuna çok kızıyorum ben. 155’e ulaşamıyor vatandaş, sesini duyurabildiği tek mecra bizi görüyor, bizi arıyor. 112’yle ilgili sıkıntı oluyor, şikayet için arıyor. Bu defa ben yol durumu anlatamaz hale geliyorum. O zaman geriliyorum gerçekten. Bir kısım dinleyici de diyor ki, ben yol durumu öğrenmek istiyorum. Onlara da hak veriyorum bir yandan, seslerini duyurmak istiyorlar sonuçta. Bu anlamda belediyelerin, Sağlık Bakanlığından yetkililerin, Emniyet’in bizi dinlediğini biliyorlar. Arada ben kalıyorum.
Bazen, birbiri ardına bağlanan dinleyiciler, polemiğe de girebiliyor değil mi?
Çok. Hele de bu aralar daha çok. Ve bunu kontrol etmek de zor oluyor, ama yine de polemik oluşturmamaya çalışıyoruz. Ama şöyle bir şey var. Ben bir kez daha dinleyicilerimize teşekkür etmek istiyorum. Bu 4 yılda ne olaylar yaşadık, ‘Gezi’yi gördük. Arkasından ODTÜ olayları geldi, sonrasında 15 Temmuz oldu. Ama hiçbirinde bize sıkıntı yaşatmadılar.
Bunlar ülke gündemini ilgilendiren meseleler. Siz yayında konuşuyor musunuz?
Tabii konuşuluyor. Şöyle konuşuluyor. Bu olaylar yaşanırken, dönüp dolaşıp iş trafiğe geliyor. Trafik tıkanıyor ve ister istemez konuşuyoruz. Ama, tüm bunlar konuşulurken, hiçbir zaman bizi zor duruma düşürecek bir dinleyicimiz olmadı. Sistemimizde geciktirici var, ama biz onu kullanmak durumunda kalmadık bugüne kadar.
EGOMUZ YÜKSEK SAYGIMIZ YOK
Trafikte birbirimize ne kadar saygılıyız?
Maalesef Ankara’da sürücüler birbirine çok saygısız. Bugüne kadar çok yayın yaptık, psikologlar ağırladık. Ve psikologların ortak görüşü hep şöyle oldu: “Ankaralının egosu çok yüksek. Bu biraz da eğitim seviyesinin yüksekliğinden kaynaklanıyor aslında. Eğitim seviyesi yükseldikçe, ego da artıyor. Maalesef Ankaralılar trafikte birbirine çok fazla saygı göstermiyor ve tahammül sınırları düşük. Ben İstanbul’da 12 yıl yaşamış bir insanım. Öyle bir sıkıntı olmaz İstanbul’da. Burada sinyal verdiğiniz halde yol almak için çok büyük mücadeleler veriyorsunuz. Şimdi biraz biraz da yoğun trafiği öğrenmeye çalışıyoruz aslında. Mesela 1011 gibi hiç hareket etmeyen bir yerde şerit değiştirmeye çalışan sürücü, kazaya sebebiyet veriyor.
ÇALIŞMALAR BİR AN ÖNCE BİTİRİLSİN İSTENİYOR
Şu sıralar sürücülerden gelen talepler ne yönde? En çok neler isteniyor yetkililerden?
Bir kere, Ankaralılar şu çalışmaların bir an evvel bitmesini istiyor ve “Çalışmalar neden yaz tatilinde yapılmadı, okulların açılmasına bırakıldı?” diye soruyor. Bir de şu ağır tonajlı araçlar var ya kamyon, TIR ve iş makineleri. Normalde bunların saat 10.00’dan önce trafiğe çıkmaması lazım. Ancak, belediyeden alınan özel izinle trafiğe çıkabiliyor. Zannediyorum ki, bu izin de çok kolay verildiğinden Samsun Yolu’nda TIR’dan, kamyondan geçilmiyor. Tabi en önemli taleplerden biri de toplu taşımayla ilgili. İnsanlar artık Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde toplu taşıma meselesinin çözülmesi gerektiğini söylüyor. Bir de gece ulaşımı meselesi var. Biz de Melih Bey’le onunla ilgili defalarca konuştuk ama bir çözüm yok. Bakın 15 Temmuz’da demokrasi nöbetlerinde bunun olabileceğini hepimiz gördük. Evet orada farklı bir amaç vardı ama, Kızılay’da kafeler doluydu, gece 01.00’de hareketlilik vardı. Ankaralı sürücüler, bunun olabildiğini ve bundan sonra da gece ulaşımının yaygınlaşmasını istiyor.
NAVİGASYON YOLDAKİ ÇUKURU SÖYLEMİYOR
Dinleyicilerin yanı sıra, siz de dile getiriyorsunuz. Çekicilerle ilgili bir talep var ama henüz bir gelişme yok bu konuda?
Trafik sigortasındaki son düzenlemeden sonra, herkes kazaların ardından polis beklemeye başladı. Ve çekici çok geç geliyor. Bir buçuk saat en iyimseri, bazen iki saati buluyor. Genelde kazaların yaşandığı yerler de belli. Biz diyoruz ki; özellikle ana güzergah noktasında cepler yapılsın, çekiciler orada beklesin, kaza olduğunda 10 dakikada müdahale etsin. Kaza oluyor ve çok geç kalkıyor. Bu da trafikte uzun kuyruklara sebep oluyor. Bakın bu bir rekordur, son bir haftadır Keçiören’den Çukurambar’a 3 saatte gidiliyor. Bu çok büyük bir olay.
Navigasyon teknolojisindeki gelişmeler sizin dinleyici kitlenizi etkiler mi? Bu gelişmeler sizi korkutuyor mu?
İnsanlar, bize bağlanıp dertlerini anlatıyorlar. Bizim amacımız çok farklı. Hem bilgi alıyor trafikle ilgili, hem de sıkıntısını anlatıyor. O tarz uygulamalarda evet trafik yoğunluğunu öğrenebiliyorsunuz, kaza var mı yok mu görüyorsunuz ama, şurada çukur var demiyor. Bir de ruh istiyor insanlar. Mesela gönüllü muhabir buluşmaları yapıyoruz. Onlarla buluşuyoruz, teşekkür ediyorlar. Bir de bizim fenomenlerimiz var mesela “Gülen Adam” diye bilinen Nevzat Bey’imiz var. Mutlaka her etkinliğe geliyor, onu merak edenler oluyor. Baştan beri bağlananlar var ve birbirlerini merak ediyorlar, “Gürsel abi, neden bağlanmıyor?” diye soruyor mesela.
SIKINTISIZ GÜZERGÂHLARI DA BİLDİRİN Kİ HERKES BİLSİN
“Bunalıma girdikçe, insanlar telefona sarılıyor. Her şey yolundayken kimse arama ihtiyacı hissetmiyor. Oysa ben diyorum ki, rahat olan yerleri de söyleyin ki, gönül rahatlığıyla vatandaş güzergâhına ilerlesin. Ama hayır, bunalımdaysa arıyor. Basıp gidiyorsa sıkıntı yok. Ama kar yağmışsa, yağmur yağmışsa, büyük bir kaza varsa ve 3 saattir kalkmıyorsa telefona yetişemiyoruz.”
VATANDAŞ ŞİKAYET ADRESİNİ BİLMİYOR
“Bunca yıldır yaptığımız yayınlarda şunu gördüm. İnsanlar şikayetlerini nerelere ileteceklerini bilmiyor. Mesela trafik kazasında ambulans gelmedi, ya da hastaneye gitti bir sıkıntı yaşadı, nereye şikayet edeceğini bilmiyor. 184 şikayet hattını bilmiyor. Çoğu zaman Ankaralılar, bunları yayında bizden öğreniyor. Gerçekten güzel çalıştığını.”
KULAKLIKSIZ BİZİ ARAMAYIN
DİREKSİYON BAŞINDA FOTOĞRAF ÇEKMEYİN
“Kulaklık ya da araç hoparlörü kullanmıyorsanız hiçbir şekilde bizi aramayın diyoruz. Dinleyicilerimizi direksiyondayken asla fotoğraf ve video çekip göndermemeleri konusunda uyarıyoruz. Ona dikkat ediyoruz. Sırf bize bağlanabilmek için kulaklık alanlar var. Çünkü, bir el telefonda bir el direksiyonda bu kaza riskini artırıyor.”
KIŞ LASTİĞİNDE HÂLÂ YOL ALAMADIK
“Ankara’da kış lastiğinin özel araçlara da zorunlu olması için çok uğraştık ama yapamadık. Melih Bey bu konuda devreye girdi, bakan aradı. Dedi ki Ankara soğuk memleket, Ankara’da zorunlu olmalı. Sadece ticarilerde zorunlu olmamalı. Bakın önümüz kış ve bu sene çok sert geçeceği söyleniyor. Hâlâ Ankara’da bu zorunluluk yok. Göreceksiniz, kabak lastikle trafiğe çıkacaklar ve onlar yüzünden saatlerce trafikte kalacağız. Bütün devlet otoriteleri devreye girdi ama bir türlü olmadı. Türkiye’de çok zor ilerliyor bazı şeyler. Bürokrasi yürümüyor.”