Ankara'da tarihin izini süren adam

Güncelleme Tarihi:

Ankarada tarihin izini süren adam
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2009 00:00

Dikmen’deki kayak merkezini, Gençlik Parkı’ndaki buz pateni pistini yoksa siz de mi unuttunuz? Türkiye’nin başkentinin İstanbul’un gölgesinde kalmasından mı rahastsızsınız? Ankara’nın eski yüzüne ışık tutan Feridun Büyükyıldız yazdığı kitabında anlattıklarıyla, “Yıllar geçtikce ilerledik sanırken geriledik mi acaba?” sorusunu gündeme getiriyor.

DİKMEN’deki kayak merkezini, Gençlik Parkı’ndaki buz pateni pistini siz de mi unuttunuz? Türkiye’nin Başkentinin İstanbul’un gölgesinde kalmasından mı rahastsızsınız?
Ankara’nın gidiş yolundan başka da sevilecek yönlerinin olduğunu anlatmak için yazdığı, “Başka Kent Ankara” adlı kitabın gördüğü yoğun ilgiyle gündeme gelen Feridun Büyükyıldız, Ankara Hürriyet’e Başka Kent Ankara’yı anlattı.

Çok ilginç belgeler var kitapta, bu belgelere ulaşabilmek için iyi bir saklama sisteminiz vardır diye düşünüyorum. Bundan biraz bahsetmek ister misiz?
- Bilgi ve Belge Yönetimi bölümü mezunuyum ben. Milli Kütüphane’de de kütüphaneciyim aynı zamanda. Bu mesleğin verdiği avantajı da yaşadım. Bir sürü denemem ve makalem yayınlandı. Romantik, yani daha edebi dille yazılmış makalelerdi bunlar. Bu kitabımda da, bu edebi dilli romantik yazılarım ile belgeli bilgileri birleştirmeyi denedim. Bilgiyi akademik soğukluğun ötesinde, her kesimden insanın sevebileceği bir dille anlatmaya çalıştım. Kitabın sadece belgeleriyle üç yıla yakın bir süre uğraştım. Metin haline getirilmesi, baskıya hazırlanması gibi hazırlıklarla dört yılı aşkın bir süre üzerinde çalıştığım bir tarihsel proje.

Başka Kent Ankara amacına ulaştı mı?
- Kitabın amacına ulaştığına ilk baskının dört ayda tükendiğini duyduğumda inandım. Bu yoğun ilgiyi, Ankara’ya böyle hikayelerle bakan fotoğraflarla anlatan çok fazla kitap olmamasına bağlıyorum. İnsanlar evlerindeki bir eşyayı tanımlarken bile ona ait anılarıyla anlatır ben de Ankara’yı anılarla anlatmak istedim. Kitabımın arka kapağında da ‘Her zaman İstanbul ile kıyaslanma haksızlığına uğrayan’ şehir olarak tanımladım zaten Ankara’yı.

Yenilmemiş kahraman Ankara Garı

Röportajı Ankara Garı’nda yapmak istediniz. Bunun önemli bir sebebi var mı?

- Ankara Garı’nın bana özel gelen bir çok tarafı var. Öncelikle, otobüs terminallerindeki hengamenin çok dışında bir seyri olması çok ilgimi çekerdi hep. Gar’da dingin bir yaşam vardır, kimse koşturmaz. Trenin yolcusu da başkadır, keyfine düşkündür. Bir de en önemlisi terminallerin yeri değişebilir ancak Ankara Garı temelinin atıldığı günden beri yerini korumaktadır. Yolcuları da üç aşağı beş yukarı değişmeden kalmıştır. Tüm bu sebeplerden, yıllara yenilmemiş bir kahraman gibi gelir Ankara Garı bana. O tarihi mekan içerisinde seyahat edersiniz öyle bir kendine has bir yapısı vardır.

Ankara Garı değişmeden varlığını sürdürüyor. Sizce, Ankara Garı’nın Ankara’ya katkısı nedir?
- Ankara Garı’nın geçmişte de Ankara için çok önemli bir yeri daha vardır, Ankara’ya gelen yabancıların ilk gördüğü yer uzunca bir süre burasıydı. Yani Ankara’nın yüzü görevini görüyordu. İlk planlamada, Cumhuriyet Mimarisi’ni oturtmaya çalışırken, şantiyeye dönüşen Ankara’da yabancı mühendisler, mimarlar Ankara Garı’ndan geliyorlardı. Gardan Ulus’a uzanan yol o zamanlar protokol yolu olduğu için geldikleri zaman Ankara ile ilgili ilk intibalarını bu yollardan edinirlerdi. Dahası, şimdilerde yanlış boyanmasıyla gündeme gelen, taşınarak binaların içine itilen Zafer Abidesi, eskiden gardan gelen yolun tam ortasındaydı ve gelenleri karşılardı.

Hipodromda Kadın Erkek bir arada

Ankara’da her yıl yeni gelişmeler oluyor, bunları tarihi Ankara’yı bilen bir göz nasıl değerlendiriyor?

- Kitabın kapak resmi 1930 yılına ait bir fotoğraf, Ulus’taki iki hanımefendinin günlük yaşantısındaki halinden bir görüntüyü sunuyor. Fotoğrafa baktığımızda şu dikkat çekiyor, 30’lu yıllarda kadınlar şık şapkalarıyla Ulus’ta gezebiliyorlar. Şuan da bir kadının o derece şık bir giyimle Kızılay’da bile gezmesinin mümkün olmadığını söylersem kimse alınmaz diye düşünüyorum. 30’lu ve 40’lı yılların Ankarasına baktığımızda, birbirine ve en çok da kendine saygılı hanımefendilerin ve beyfendilerin olduğunu görürüz. O dönemler, erkek ve kadının yanyana yürüdüğü dönemlerdi. Öyle ki, hipodromda at yarışlarını son derece şık giyimli kadınlar ve erkekler beraber izliyorlardı.

Bu eşitlikçi algının ve şıklığın kaybolmasını neye bağlıyorsunuz?
- Açıkcası, Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan devrimlerden uzaklaşıldıkça, o devrimlerin değerleri konusunda altı boş bilgiler verilerek yabancılaştırıldıkça ve çağdaş yaşamı bir kenara bırakmaya başladıkça tüm edindiğimiz değerleri yitirmeye başladığımızı düşünüyorum. Bunda zamanın olduğu kadar, o devrimlerin o dönemin insanlarının üzerinde yarattığı etkiyi yeterince dillendirememiş olmamızın da etkisi var. Mesela 30’lu 40’lı yılların Ankarasında Kızılay Derneği’nin balosuna İtalya’dan Operetler geliyor. Kızılay Derneği’nin baloları her yıl düzenleniyor ve müthiş şaşalı geçiyor.

Bahsettiğiniz türden etkinliklere aşina bile değiliz, eski Ankara’nın daha başka ne süprizleri var?
- Daha da hoş bir uygulama ise kış mevsiminde Gençlik Parkı’ndaki havuzun suyu donduğunda Büyükşehir Belediyesi’nce patenler kiralanıyor ve buz pateni yapıyor Ankaralı. Ulus’ta ise elçilik mensuplarının yoğun ilgi ve katılım gösterdiği tenis turnuvaları yapılıyor. Ulus Tenis Turnuvası var ve meşhur o zamanlar. Atatürk Orman Çifliği’nden Etlik ve Keçiören’e kadar uzanan, atlı geziler yapıyor. Atlı gezilerde entresan bir nokta daha var o da kadınların ön saflarda yer tutuyor olması ki bu görüntü şuan için bize çok uzak. Dikmen’de de kayak yapılıyor o zamanlar, kayak merkezi ve kayak takımları var. Hem de öyle alelade değil Vehbi Koç’u ağırlayacak güzellikde.

Neden daha güzel olmasın

Ankara’nın mizacı değişebilir mi? 40’lı yılların aktif Ankarasına yeniden ulaşılabilir mi?

- Bence, farklı bir Ankara’yı oluşturabiliriz, herkesin bireysel sorumluluk almasının bu noktada Ankara’ya çok büyük katkısı olur. Mesela, Ulus’tan Kızılay’a giderken sol tarafta bir Tekel binası vardır. O bina bir zamanlar, kubbesi deliklerle bakımsız, tinerci çocukların yuvasıydı. Ben bu konuya değinen ve oranın çok güzel bir kültür merkezi olabileceği teklifinde bulunan bir yazı yazdım, Mimarlar Odası da yayınladı yazımı. Bu yazım başka yerlerde de yayınlandı. Birçok kişiye ulaşmış olmalı ki, aradan bir kaç ay geçmişti ki oranın tadilatta olduğunu gördüm ve orası şuan da Yunus Emre Kültür Merkezi. Dediğim gibi, herkes payına düşen sorumluluğu üstlenirse, Ankara neden daha güzel olmasın?

Gar Gazinosu hatıralarda kaldı

“BİR zamanların sükse yapmış yerlerinden olan Gar Gazinosu’nun da değinmeden geçilemeyecek bir etkisi vardır Ankaralılar üzerinde. Bugün ki gazino algımızın dışında bir gazinoydu orası. Elit kesimle halkın buluşma noktasıydı. Çok uzun bir süre de tüm bu özellikleriyle var olmaya da devam etti ancak daha sonra kapatıldı ve Ankara zamana karşı savaşında bir kalesini daha kaybetmiş oldu.”

Vefasız Yahya Kemal

ANKARA’nın tarihi ile ilgili geniş bir bilgiye sahip kütüphaneci-yazar Feridun Büyükyıldız, Ankara-İstanbul kıyaslamasına yeni bir yorum getirdi:

“İstanbul’u Ankara ile kıyaslamak bana sorarsanız elma ile armutu kıyaslamak kadar abestir. O yüzden bir tercihte bulunmam mümkün görünmüyor. İstanbul, çok farklıdır. Orası bir imparatorluğun başkenti, dünyada ortasından deniz geçen yegane şehir olma özelliğine sahip. Ankara ise bir mücadelenin başkentidir. 3 bin yıllık bir tarihin yanı sıra, Kurtuluş Savaşı’nın ardından kalan Türkiye’nin simgesidir. Dolayısıyla, birbirlerinden farklı özellikleri ve güzellikleri vardır iki kentin de. Yahya Kemal’in söylediği gibi, Ankara’nın sadece ‘İstanbul’a dönüşlerini’ sevmek şehire yapılmış bir haksızlıktır. Yahya Kemal’e gelince, Ankara Milletvekilliği yapmıştı kendisi vakti zamanında. Ankara, bana sorarsanız Yahya Kemal’i ‘Yahya Kemal’ yapan şehirdir. Yahya Kemal’in bu sözünü o yüzdendir hep vefasızlık olarak görürüm.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!