Oluşturulma Tarihi: Ocak 21, 2007 00:00
"Patron patrona"nın bu haftaki konuğu Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan. Evini Ankara Hürriyet’e açan Çağlayan, "Bizim Ankara için bir sloganımız var, Ankara’ya deniz getiremeyiz, ama biz Ankara’yı denize götürebilir miyiz?" dedi.
VELİ SARITOPRAK: Zafer Başkan, biraz kendinizden, ailenizden, kardeşlerinizden bahseder misiniz?
ZAFER ÇAĞLAYAN: Sevgili Başkanım, 1957 Muş doğumluyum, fakat aşağı yukarı 40 yıldır Ankara’dayım. Babamı siz de tanıyorsunuz, beraber zamanında mesai yaptınız, çalıştınız. Babam aslında önceleri varlıklı bir insan. Biz beş kardeşiz, dört erkek, bir kız kardeşiz, ben ortancayım.
60 İhtilaline kadar durumlarımız gayet iyi, burada otelimiz var, Muş’ta fırınımız var ve amcam Demokrat Parti milletvekili. Yalnız o tarihlerde milletvekilleri milletvekilliği yaparken cebinden de masraf yapan, elindeki serveti götüren milletvekilliği olduğu dönemlerden bahsediyorum, babam da bir hata yapmış, amcamın milletvekilliği zamanında kalkmış Ankara’da otel açmış.
Zaten Muş’tan o zaman, o tarihlerde üç dört günde ancak Ankara’ya gelebiliyorlar. Genelde işlerini çözmek için üç dört gün de burada kalıyorlar, dolayısıyla burada otel ve babamın yapmış olduğu işte bir de nakliye işleri vardı, bütün bunların hepsi ilgi ve alakasızlıktan dolayı ticari hayatında bir sıkıntı oldu ve tekrar Muş’a döndük.
CUMHURİYET MEZUNU
1967 yılından beri de aralıksız 40 yıldır Ankara’dayız. Ben mühendislik okudum, Gazi Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunuyum. Ailemin ilk üniversite okuyanıyım ve hayatım boyunca ikmale kalmadım. Liseyi teşekkürle bitirdim, Cumhuriyet Lisesini Emek’te bitirdim.
Üniversite hazırlık kursuna gidemedim, o zaman zaten iki dershane vardı. Arkadaşlarımın büyük bir çoğunluğu üniversite hazırlık kursuna gidiyordu, ama benim babamın maddi imkansızlığından dolayı üniversite hazırlık kursuna gidemedim. Tabii, o gidemeyişin bende yaratmış olduğu yine çalışkanlığım sayesinde üniversiteyi ilk sene kazandım ve makine mühendisliğini küçüklüğümden beri isterdim, çocukluğumdan beri isterdim. İşte Maltepe’deydi okulumuz, ev Bahçelievler’deydi. Evden sabahları yürürdük, akşam okuldan çıkınca tekrar eve giderdim. Ve okul haricinde genelde çalışarak, yani hem okuyarak, hem çalışarak hayatımızı devam ettirdik. 1979 yılında üniversite bitmiş, 80 senesinde Siteler’de kendi iş yerimizi kurduk ve 80 yılından bugüne kadar da işte önce Siteler’de ufak bir atölyede...
BODRUMDA BAŞLADIK
Uzun yıllar Siteler’de bodrum katlarında 180 metrekare atölyelerde çalıştık. Sonra 90 senesinde içinde bulunduğumuz sanayi bölgesindeki fabrikanın arsasını aldık, orada bir fabrika yaptık. Oradaki fabrikanın sadece bugün mutfağı 300 metrekare. Alüminyum sektöründe faaliyet gösteren iki tane şirketimiz var. Ciddi bir iş kapasitemiz var.
Sayın Başkan, Ankara’daki bu son gelişmeleri Çağdaş havaalanı açıldı biliyorsunuz, İstanbul-Ankara yolu keza öyle, hızlı tren önümüzdeki günlerde herhalde devreye girecek, bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabi Ankara’nın şanslı olduğu noktalar var, şanssız olduğu noktalar var. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti, dolayısıyla Ankara’ya yapılan şeyler aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti için yapılan şeyler. Ve Ankara’ya çakılan çivilerin her birinin de bizi memnun ettiğini ifade etmemiz lazım. Yani, Ankara sadece Ankaralıların yaşaması için düzenlenen bir şehir değil. Ankara aslında bugün Türkiye’nin her ilinden, köyünden, kasabasından herkes işini halletmek için, işini görmek için veya problemini çözmek için Ankara’ya gelir. Dolayısıyla Ankara’ya sadece bir şehir bazında bakmamak lazım. Bu konuda Ankara’ya yapılan gerek havaalanı olsun, gerek hızlı tren olsun kuşkusuz bunlar çok önem arz ediyor.
ANKARA’YI DENİZE GÖTÜRMEK
Mesela bizim Ankara için bir sloganımız var, Ankara’ya deniz getiremeyiz, ama biz Ankara’yı denize götürebilir miyiz?
Bunun arayışı içindeyiz Ankara Sanayi Odası olarak. Veli Başkanım dikkat edin, Ankara teşvik kapsamında değildir. Ama, Ankara’da bugün bir çok organize sanayi bölgesi yapıyoruz, sadece bir organize sanayi bölgesinin alt yapısına 130 milyon YTL para harcıyoruz, 300 fabrika yapılacak, yaklaşık 3 milyar dolarlık bir yatırım olacak.
Ankara’nın geleceğini nasıl görüyorsunuz Sayın Başkanım?
Sevgili Başkanım, onu şimdi biz bir projeyle yapıyoruz, onu ilk defa size söylüyorum, biz Ankara Sanayi Odası olarak bir çok proje ortaya koyduk, biraz da proaktif bir roldeyiz, yani reaktif davranmıyoruz. Meseleleri önceden görüp onları göğüslemeye çalışıyoruz. O nedenle şu anda 2023’ün Ankara’sını planlıyoruz, bununla ilgili bir proje başlattık. Cumhuriyetin 100. yıl dönümünde nasıl bir Ankara olacak? Ve burada nasıl bir Ankara, nasıl bir sanayileşme, Ankara’nın neresinde sanayileşme, hangi sektörlerde sanayileşme?
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben teşekkür ederim.
Ankara’da yaşam ağırlaşıyor
VELİ SARITOPRAK: Sayın Başkanım, Ankaralı sanayici ve işadamlarına 2007 yılı için neler tavsiye ve önerileriniz nelerdir?
ZAFER ÇAĞLAYAN: Evet Sayın Başkanım şunu söyleyeyim, bir kere Ankaralı sanayicimizin dediğim gibi şanslı ve şanssız noktası var, Ankara sanayisinin aslında Türk sanayisine örnek olduğu bir çok davranış var.
Teşviğin olduğu yıllarda bile çok iyi hatırlıyorum, ben de dahil olmak üzere buna, Siteler’den, Ostim’den o ufak atölyelerden 1. Organize Sanayi Bölgesi’ne yatırım yapanlara % 99’u teşvikle kredi almak için kendi % 100 kaynaklarıyla yaptı ve bunlar 1994 yılında kriz oldu, 2001 yılında kriz oldu, bu kriz ortamında bizim sanayicimiz yatırım yaptı, yani Ankara sanayicisi bir kere rantın peşinde koşmaz. Yani, bugün yatırım yapmak sanayicilik yapmak diyebilirim ki dünyanın en zor işidir. Ama, buna rağmen biz ülkemizi seviyoruz, biz Ankaramızı seviyoruz, biz insanımızı seviyoruz. Bugün Türkiye’de 6 milyon işsiz var ve bugün her 15 saniyede bir 3 ilave insan işsizler ordusuna katılıyor ve bugün Ankara bir anlamda göç de alıyor. Ve Ankara’da yaşam giderek ağırlaşıyor, pahalılaşıyor. Böyle bir ortamda bizim Ankara’da ticaret ve sanayi yatırımının çok daha ileriye gitmesi lazım, bunu yaparken benim de Türk sanayicisine burada söyleyeceğim şey, özellikle şu anda Türk sanayisinin 110 milyar dolar bankalar dahil olmak üzere size söylüyorum dış borcu var. 110 milyar dış borcun olduğu bir ortamda eğer borçlananların gelirleri dövizse problem değil, ama Türk Lirası geliri olan bir insan eğer dövizle borçlanıyorsa bir kere kesinlikle çok dikkatli olmalarını onlara tavsiye etmek isterim.