Deniz GÜREL
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2007 00:00
"Bir Demet Tiyatro"nun Zabıta İrfa’ı, Avrupa Yakası’nın Burhan Altıntop’u Engin Günaydın, Ankara’daki tiyatro seyircisinin "sağlam bir seyircisi" olduğunu belirtiyor. "Ben Ankara’yı her zaman tiyatronun kendi yuvası olarak değerlendiriyorum" diyen Günaydın, tiyatrocuların bu seyirciye saygılı davrandığını söylüyor.
Onun için "yan rolleri baş rol yapan adam" tanımlaması biçilmiş kaftan. Türkiye onu Bir Demet Tiyaro’daki "Zabıta İrfan" rolüyle sevdi. Yazı Tura, GORA ve Takva filmlerindeki başarılı performansıyla takdir toplayan Engin Günaydın son bir kaç yıldır da Avrupa Yakası’nın "Burhan Altıntop"u olarak Türkiye’nin gönlüne taht kurdu.
n Türkiye’de tiyatro ne durumda? Tiyatro yapmanın zorluklarını ve Ankara-İstanbul seyircisi arasındaki farkları anlatır mısınız?n Türk tiyatrosu tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Ciddi bir çöküş içinde. Sinemanın, televizyonun yükselişi, tiyatronun kendi dilini bulamaması ve eski dili tekrar etmesi bunun sebepleri arasında. Bu çöküşten dolayı aslında ben memnunum. Bu her şey yolunda demek. Her çöküş iyi bir başlangıç ortaya çıkaracaktır. Yeni çözümler ortaya çıkacak. İnsanlar başka türlü düşünmeye başlayacak. Ondan dolayı Türk tiyatrosunu yeni bir dönem bekliyor. Ankara ve İstanbul karşılaştırmasına gelecek olursak, Ankara seyircisi ve İstanbul Avrupa yakası seyircisi aynı değil. Ankara’da devlet ve şehir tiyatrosunun çok yükseldiği bir dönem vardı. Onun sağlam seyircisi hala var. Her tiyatronun rahat ettiği bir yer Ankara. Ondan dolayı çok saygılı davranılır. Ben Ankara’yı her zaman tiyatronun kendi yuvası olarak değerlendiriyorum. Kendi yuvasına gelip rahatlıyor. Ankara seyircisi sahnede geçen dili biliyor ve onunla birlikte, ona göre hareket ediyor. İstanbul Avrupa yakası seyircisi sahne dilini daha dinlemeden eleştirir. Biraz ukaladır. O ukalalığından da memnun değiliz.
YAZIM DİLİNİ HAYATA ÇEVİRMEKn Bahsettiğiniz tiyatrodaki çıkış döneminde Engin Günaydın bu çıkışın neresinde olacak?n Tiyatro kendi kimliğinde hareket eden bir yer. Ben de kendi kimliğimde hareket edeceğim. Böyle hareket eden insanlar daha da artacak. Tiyatro bir bütün halinde kimliklerin bir çatı altında toplandığı bir yer olacak. Ben kendi kimliğimi, istikrarımı sürdürüp seyirciye demeliyim ki, "Burada aynı çorba var. Bir çorba yaparsınız 10 yıl sonra da aynıdır. Bizde hep değişiklik yapılsın isteniyor. Halbuki en önemli konu istikrar. Bu ülkede kendi kimliğinde olmak çok zor. Ben istikrarın peşine düşeceğim, yeniliğin peşine düşmeyeceğim.
nSahne ve televizyon dünyasında "yan rollerdeki adam" olarak tanındınız ve sevildiniz. Bu nasıl oldu?n Seyircinin beni çok iyi anladığını düşünüyorum. Yazım dilini hayat diline çevirmektir oyuncunun mahareti. Bu konuda başarılı olduğumu düşünüyorum. Okuduğum bir dili hayat diline çevirebiliyorum. Bu yüzden kolay anlıyor seyirci.
n Tokat’ta büyüdünüz, sonra Ankara sonra da İstanbul. Bu mozaik oyunculuğunuza çok şey kattı mı?n Evet çok doğru. Ben hayatın tüm alanlarını el yordamıyla keşfettim. Kimse bana otomatik bir şey vermedi. Ben kendi el yordamımla buldum. O yüzden çok iyi algıladım hayatın her alanını. Değişik bölgelerde konuşma biçimlerini de biliyorum, rahat ediyorum. Annem, ağabeylerim hala Tokat’ta. O bizim kendi dilimiz. Çalışmama gerek yok. Zaten o benim ana dilim.
FLU GÖRÜNTÜYÜ NETLEDİMn "Hayatımın projesi" dediğiniz bir proje oldu mu. Ya da "şu olacak" dediğiniz bir proje var mı?n Benim büyük projem olmadı. Benim gözüm karanlıktı, fluydu. Her şeyi netlemeye çalışıyordum. Hep yeni bir çevredeydim, geriye dönmedim, hep ileriye doğru gidip, yeni insanlarla karşılaştım ve o flu görüntüyü netledim.
n İç huzura önem verdiğinizi söylüyorsunuz. İnsanlar uzun süre aynı rollerde oynadıkları zaman sanıyorum ki yavaş yavaş sıkılmaya başlarlar. "Burhan Altıntop" karakterini Türkiye çok sevdi. Peki siz sıkılmaya başladınız mı bu rolden?n Burhan Altıntop bir proje. Yani siz bir rolü oynayınca o olmuyorsunuz. O olursanız o bir psikiyatrik hastalık durumu olur. Burhan Altıntop bir performans. Seneye başka olur, öbür sene başka olur. Ben hemen ölecek birisi değilim. Aslında seneye çok fazla düşünmüyorum Avrupa Yakası’nı. Hücreler’i yapmak istiyorum. Önümüzdeki yaza Vavien isimli bir
film çekeceğim. Gerilim-komedi türündeki filmde Settar Tanrıöven ve Binnur Kaya ile birlikte oynayacağız. Film vizyona girdiği vakit Hücreler’i de yapıp sahne seyircisinin ruhunu devam ettirmek istiyorum. Sinema ve tiyatro olsun, televizyona pek bulaşmak istemiyorum açıkçası.
Somut gerçeklerden haberdar değilmişizHer fırsatta Hücreler isimli bir tiyatro oyunundan bahsediyorsunuz. Pek istediğimiz gibi gitmiyor sanırım. n O da kendi dünyasında çok iddialı ama büyük yıldızlı yaldızlı bir proje değil. Ama kendi insancıl dünyasında çok iyi bir proje. "Biz çok iyiyiz" diyenlerden ben zaten çok sıkıldım. Aynı hatanın içine düşmek istemiyorum. Eylül ayı içerinde biz Hücreler’in dekorunu yaptık. Şu anda bir depoda çürüyor. Pahalı bir proje. İnsanlardan bilet parası isteyeceğiz. Ona göre bir salon ve sistem yok. Bu benim için yüz kızartıcı bir durum. Bunları çözdükten sonra oynayacağız. Yoksa biz dekoru yaptık, her şey hazır. Biz ilan vereceğiz. Bunlar basit gibi görünüyor ama olmuyor, seyirciye karşı utanıyor insan. Türkiye’nin çok somut gerçeğinden haberdar değilmişiz. Ne yazık ki duvara tosladı o iş.
Çocukluğumdan beri kendimi zengin ve ünlü zannederimn Bizim Engin Günaydın olmasaydınız, "Tokat Erbaa’da bir elektrikçi dükkanında çalışan biri olabilirdim" demişsiniz. Peki Şu andaki hayatınızdan maddi ve manevi olarak memnun musunuz? İyi ki böyle olmuş diyor musunuz?n Aslında maddi olarak ben kendimi çocukluğumdan beri çok zengin hisseden birisiyim. Bu nereden kaynaklandı bilmiyorum. Bir memur çocuğuyum. Hareket memuruydu babam. Çocukluğumdan beridir kendimi çok ünlü zannederim ve zengin zannederim. Bu benim için yeni bir dünya olmadı yani. Bu zaten bildiğim bir konuydu. Zaten pek de önemi yok. Önemli olan sadece iç huzur ve iç mutluluk. Bunun peşindeyim. Sadece projelerimi yapmak istememdeki neden, iç huzuruma kavuşmak. Mutlu olabilmek için yapıyorum. Başka da hiçbir derdim yok aslında hayatta. Sadece bu durumu, projelerimi rahatlıkla yapabildiğim için seviyorum. Zaten bunun böyle olmasını kendim istemiştim.
YILDIZDAYIM, BONCUKTAYIMn Peki aile hayatınız nasıl. Anneniz sizi nasıl değerlendiriyor?n Maddi olarak Durumumun iyi olmasına çok seviniyor. O sadece ona bakar, başka hiç bir şeyle ilgilenmez. Diziyi de izlemiyor. Zaten okur yazar değil annem. Kanalları "yıldız, boncuk" diye tanıyor. "Hangisindesin?" diyor. "Yıldızdayım, boncuktayım" diyorum.