BİR sezonu daha, iyisi ve kötüsüyle geride bıraktık. Kazananlar, mutluluğun tadını doyasıya çıkarıyor. Kaybedenler de ise derin bir hüzün hakim. Başlangıçtaki hedefinden uzakta kalanlar,
’Biz, nerede hata yaptık?’ sorusuna cevap ararken, yeni sezonun çalışmalarına şimdiden başlamış durumda.
Başkent takımları için söylenecek fazla söze gerek yok. 4 takım (Ankaraspor’un ilk yarı performansını ayrı tutarsak) sezonu, çok büyük bir hayal kırıklığı ile tamamladı. Ortaya koydukları futbol ve aldıkları sonuçlarla, sınıfta kaldılar. Efsane Hacettepe, son sırada lige veda etti. Gençlerbirliği, mucizevi bir şekilde üçlü averaj hesabından lige tutundu.
Ankaragücü ise küme düşme barajını bir puanla geçebildi. Yönetimler, teknik ekipler ve futbolcular, şapkalarını önüne koyup düşünmek ve Başkent futbolunu ayağa kaldıracak çözüm yollarını tartışmak zorunda. Futbola gönül veren ve Başkent’ten bir iddianın peşinden koşmasını bekleyenler, her sezon sonunda başarı öyküsü gibi gösterilmeye çalışılan
’ligde kaldık’ masalına artık kanmak istemiyor. Böyle bir sezonu unutmak belki de en iyisi. Önemli olan, dersler çıkarmak. Çünkü geleceğe güvenle bakmanın ilk koşulu, geçmişteki hataları tekrarlamamaktır.
Lige çıktığından bu yana en iyi ilk yarı performansını, bu yıl gösterdi.
Aykut Kocaman ve talebeleri, ilk bölümde biraz da şanslarının yardımı ile (İstanbul BŞB ve Kayseri maçlarını uzatma anlarında, Eskişehir maçını ise son dakikada kazandılar) fırtına gibi estiler.
Uzun süre bir arada oynayan oturmuş kadro,
Kocaman’ın takıma monte etmeye çalıştığı sistemi ilk devre maçlarında çok iyi uyguladı.
Üst üste gelen galibiyetler, 4 büyüklerin ekstra puan kayıpları, mavi-beyazlıları bir anda şampiyonluk potasının içine soktu. Herkes
"Bu takım, UEFA Kupası’na gider" diye düşünürken, ikinci bölümde tablo tersine döndü.
Ankaragücü’nün elde ettiği sonucu eleştirmek çok da anlamlı olmaz. Çünkü sarı-lacivertliler bu senaryoyu son 6-7 yıldır hep yaşadığı için, bir şekilde alışkanlık yaptı. Sezona ilk beş gibi hayalî bir hedefle giren Başkent ekibi, ligin sonunu bir kez daha kan ter içinde getirdi. Sezon başında yönetim-taraftar çatışması yaşanırken, teknik ekip ve futbolcular bu kavganın dışında kaldı. Ama saha içinde istenen sonuçlar alınamayınca, takım alt sıralara indi. Teknik kadroda yapılan değişimin ardından bu kez çatışmanın içine
Ünal Karaman ve futbolcular da dahil oldu. Kaos ortamında, ekonomik sıkıntılar da giderek büyürken, takım hızla kan kaybetmeyi sürdürdü. Yönetimde yaşanan başıboşluk da işin tuzu biberiydi.
Ankaragücü’nü yakından tanıyanlar bile sezonun sonunu görmek istemiyordu. Son 9 haftaya girilirken, yönetim ve teknik ekipte yaşanan kan değişimi, Beştepe’nin alt tarafındaki hastayı ayağa kaldırdı. Final maçlarının 5’ini kazanan sarı-lacivertliler, bitime bir hafta kala, matematiksel olarak ligde kalmayı garantiledi. Ankaragücü, 34 haftalık maratonunun son bölümlerini çok iyi koşmasına rağmen, genel klasmandaki derecesiyle, ortanın altında yer aldı.
Gençlerbirliği’nin kasasında 47 milyon TL parası var. Futbolcusuna, devlete ya da herhangi bir bankaya tek kuruş borcu yok. Bunlar, gerçekten önemli.
Her kulübün ekonomik anlamda sıfırı tüketme noktasına geldiği dönemde, Gençlerbirliği’nin bu tablosu, övgüyü hak ediyor. Peki ya sportif başarı. Orada tam bir fiyasko söz konusu. Onca transfere, harcanan paraya rağmen, takım 2 sezondur diğer ekiplerin elde ettiği sonuçlarla lige tutunuyor. Kulübe yıllarca hizmet etmiş insanları küstürmekle, muhalefetin sesini kısmakla,
’küçük olsun benim olsun’ mantığını sürdürmekle ve suçu tamamen futbolcunun sırtına yıkmakla bu işin yürümeyeceği ortada. Son Kayseri maçı Başkan
İlhan Cavcav’ın ömründen ömür götürmüştür.
Puroviç, 19 Mayıs Stadı’na kurduğu idam sehpasına tekmeyi atmak üzereyken, Antalya’dan gelen mucize gol, o anki trajediyi, tarifi imkánsız bir sevince dönüştürdü ve bir sezonu daha kurtardı. Bu gol, Gençlerbirliği’ni hayata döndürürken, yarınları planlayan,
’her şeyin en iyisini ben bilirim’ diyenlerin, kendilerini sorgulamaları gerektiğini net bir şekilde ortaya koydu.
Hacettepe’nin ligdeki serüveni, sezon başındaki gibi heyecanlı olmadı. Daha ilk maçlarla birlikte alt sıralara inen mor-beyazlılar, içine düştükleri girdaptan kurtulamadı.
Hacettepe’yi ayakta tutan omurga bozulduğundan, takım saha içinde çok güçsüz kaldı. Hem sezon başında, hem de devre arasında yapılan transferlerin ekibe hiçbir katkısı olmadı. Bir önceki sezonun öne çıkan yerli isimleri de büyük bir düşüşe geçince, kaçınılmaz son gerçekleşti.
"Ligin en az galibiyet alan takımı" gibi olumsuz bir unvan, doğrusu efsanenin adına hiç yakışmadı.
Leopar’ın motivasyonu düştü Onursal Başkan
Melih Gökçek’in yerel
seçimler nedeniyle ağırlığını siyasete kaydırması, Ankaragücü ve Ankaraspor’un birleştirilmesi çalışmaları, kulübün ekonomik darboğazın içine girmesi, takımın motivasyonunu ister istemez düşürdü. Bu dönemde
Özer’in de sakatlanması saha içi organizasyonunu olumsuz yönde etkiledi. Uzun süre galibiyete hasret kalan mavi beyazlılar, hızla alt sıralara doğru inerken, son 2-3 haftada düşme korkusunu yakından hissetti. Leopar, iyi başladığı yarışı, kendi iç bünyesinde yaşadığı sorunlar nedeniyle kötü bir derece ile bitirdi. Türkiye Kupası’nda yarı finale yükselmeleri, hem kendileri hem de Başkent futbolunun bu sezon elde ettiği en çarpıcı sonuç oldu.
Sezonu sadece Kocaman tamamladıBAŞKENT ekipleri, bu sezon da teknik direktör değiştirme geleneğini sürdürürken, sadece Ankaraspor başladığı teknik adam olan
Aykut Kocaman ile ligi bitirdi. Mavi beyazlılar,
Kocaman’ın görev aldığı 34 haftayı; 11 galibiyet, 8 beraberlik ve 15 yenilgi ile 10. sırada tamamladı.
En çok teknik adam değişikliği yapan takım, Ankaragücü oldu. Sezona
Hakan Kutlu ile başlayan Sarı lacivertliler, 7. haftadaki Sivasspor yenilgisi sonrasında Beştepe’ye
Ünal Karaman’ı getirdi.
Karaman’ın 14. haftadaki
Galatasaray maçı bitiminde görevden ayrılmasının ardından, bir sonraki hafta
Beşiktaş maçında takımın başında
Reha Erginer görev yaptı.
16. haftada
Hakan Kutlu, tekrar yuvaya dönerken, bu birliktelik 25. haftadaki Kayserispor maçında son buldu. Sarı-lacivertlilerde son 9 haftada teknik patronluğu
Hikmet Karaman yürüttü.
Aybaba ile 24 hafta
Gençlerbirliği sezona
Mesut Bakkal ile başlarken, 9. hafta içerde 2-1 kaybedilen Antalyaspor maçı sonrası
Bakkal ile kırmızı-siyahlı ekibin yolları ayrıldı.
10. hafta takımın başına geçen
Samet Aybaba, sezon sonuna kadar görevde kaldı.Ligden düşen Hacettepe sezona
Osman Özdemir ile girdi. Tıpkı Gençlerbirliği’nde olduğu gibi Hacettepe’de de teknik adam değişikliği 9. haftada gerçekleşti. Takımın başına
Erdoğan Arıca getirildi. 25. haftada
Arıca, görevden ayrılırken, yardımcısı
Ergün Penbe, takımı devraldı ve sezon sonuna kadar, bu görevi yerine getirdi.