Arkeolojİden felsefeye, edebiyattan spora, caz, klasik, rock müzikten unutulmaz Türkçe klasiklere kadar geniş bir yelpazeye sahip olan Radyo ODTÜ, 103.1 frekansından her yaştan dinleyiciye hitap ediyor.
Radyoculuk alanında bu güne kadar 23 ödülün sahibi olan Radyo ODTÜ’nün ünlü DJ’leri Oktay Demirci, Ege Kayacan, Ezgi Cantekin, Bora Öğünç, Levent Alptekin, Duygu Ateş ve Zeynep Atılgan müzikten Ankara’nın sevdikleri sevmedikleri yönlerine, hangi semtlerde gezdiklerinden, neler yemeği sevdiklerine kadar her şeyi Ankara Hürriyet okurları için paylaştı.
Ne tür müzikler çalmaktan hoşlanıyorsunuz ve Ankaralı dinleyicilerin tepkileri nasıl?Ezgi Cantekin: Yeni müzik stratejimizde 2000’li yıllardan sonrasına ağırlık verdik. Eskiden 70, 80, 90’lı yılların parçalarına daha çok yer verirdik. Artık yeni isimleri de takip ediyoruz. Dinleyicimiz daha çok eski müziklerden hoşlanıyordu, klasik rock müzik sevenler başta tepki gösterdiler ama şimdi alışmaya başladılar. Biz onların fikirleriyle bir yere geldik ve bu şekilde de ilerlemeye devam ediyoruz.
Levent Alptekin: Yeni müziği takip ediyoruz. Yeni çıkan müzikleri destekliyoruz. En iyi vokalleri çalarak sevdiğimiz müzikleri dinletmeye çalışıyoruz. Kısacası iyi olan müziği çalıyoruz.
Bora Öğünç: Kişisel olarak sert müzik dinliyordum. Artık dünyada dinlenmeyecek müzik yok diye düşünüyorum. Radyo müziğinin sana canını istediğini veriyor olması lazım yani o anki modunu yakalıyor olmalı. Bizim radyomuz da bu şekilde kurgulandı. Sabah saatlerinde kendinize gelmeniz için hareketli eğlenceli müzikler, öğle saatlerinde sakin, akşam kendinizle baş başa kaldığınızda ise daha romantik müzikler çalıyoruz. Müzikleri bir filtreden geçiriyoruz. Radyo ODTÜ sizin için iyi olanı seçiyor.
Duygu Ateş: Biz dinlemek istediğimiz müziği dinletiyoruz. Çok sayıda müzik var ve bunların hepsi radyoda sunulacak müzikler değil. O yüzden eleme yapmamız gerekiyor. Hem bizim sevdiğimiz hem de dinleyicilerin sevdiğini düşündüğümüz müzikleri dinletiyoruz.
Ege Kayacan: 2000’li yıllarda internetin gelişmesiyle birlikte insanların müzik arşivleri de gelişti. Herkes artık eski, yeni tüm müziklere ulaşıyor. Radyocunun görevi, bunların arasından kendi karakterine uygun olanı seçmek. Eski yeni tüm şarkıları bulup çıkarıyoruz fakat belli niteliklerimiz var. O tarzın niteliklerine göre biz en iyileri bulup çıkarıyoruz.
Memur kenti deniyor Opera salonu boş kalıyorAnkara’nın en sevdiğiniz, en sevmediğiniz yönleri nedir? Ege: Kaldırımları çok bozuk ve dar. Yürüme yolları hiç çekici değil. Bana göre en güzel yerleri alışveriş merkezleri ve köprülü kavşakları.
Bora: Özellikle hafta içi gece 12’den sonrasını sevmiyorum. Ankara memur kenti olarak nitelendiriliyor. Opera salonu neden dolmuyor deniliyor ama şehrin insanlara gerekli ortamı, zamanı ve zemini sağlaması gerek. İnsanlar yorucu bir şekilde çalışıyorlar. Onların İstanbul’daki gibi parlak şaşalı hayatları yok. Sevdiğim yönü ise evim her yere yakın, yürüyerek ulaşabiliyorum.
Levent: Bence memur kenti denmesi insanları kısıtlıyor. Eğlenemiyoruz, kimse gelmiyor denmesi bu imajdan kaynaklı. Kızılay’ı hiç sevmiyorum. Logosunun olmaması kedi gözü gibi garip bir şeklin konuşulması en büyük problemlerden birisi. Kimlik problemi gibi geliyor. Ankara’nın samimi bir şehir olmasını ve çok fazla kahve içilecek yer olmasını seviyorum.
Oktay: Dostlarımın ve sevdiklerimin burada olmasını seviyorum. Bence Ankara’yı Ankara yapan şey bu. Sakin ve insana düşünmek için fırsat veren bir şehir. Sevmediğim yönü ise son bir haftadır özellikle dikkatimi çekiyor. Ayrancı’da oturuyorum ve hiçbir yerde çöp bidonu yok. Belli bir saat gelene kadar çöpler toplanmıyor, dışarıya atılıyor ve kötü kokuyor. Bir başka şey ise örneğin Kavaklıdere Sineması’nın kapanmasına insanlar tepki gösteriyor ama açılsa yine az kişi gider. Kızılırmak Sineması da öyle, işletmecisinin sayesinde ayakta duruyor. Bu bir yandan yerel yöneticilerin de sorunu. Onların insanları yönlendirmesi gerek, stratejik yönlendirme ile işler kolaylaştırılabilir. Ayrıca burada doğru düzgün bir bilim merkezi yok, alışveriş merkezi olduğu kadar alternatif olarak bilim merkezinin olması gerekiyor.
Ezgi: Ankara hareketli olmayan bir şehir. Kültürel etkinlikleri eksik geliyor. Kaotik olmaması, sokağa çıkınca bana biri saldıracakmış gibi gelmemesini seviyorum. Bana güvenli bir şehir gibi geliyor.
Duygu: Ankara’nın sevmediğim yönü ticari bir rant merkezi dönüşmesi. Örneğin Gökkuşağı denilen anlamsız yapıyı hiç anlamıyorum. Artık yaşayanların sömürüldüğünü hissediyorum ve bu beni çok rahatsız ediyor. Ankara kimliksizleşti, tepkisizleşti. 30 yıl önce tepki verilirdi, dinlediklerim duyduklarım öyleydi. Bir durağanlık var ve insanlar değişimin farkında değil. Sevdiğim yönü ise samimi bir şehir olması.
Zeynep: Renksizliği ve herkesin burada yaşamayı kabul etmesi ve hiçbir beklentilerinin olmaması Ankara’nın en sevmediğim yönü mesela kültür sanat açısından bakılırsa. En sevdiğim yönü kendime vakit ayırabileceğim bir şehir olması ve Radyo ODTÜ’nün burada olması.
Park Caddesi hepsinin favorisi
Ankara’da nerelerde gezersiniz, neler yemeği seversiniz?
Levent: Çok fazla geziyorum. Özellikle mekanlara çok gidiyorum çünkü mekan DJ’liği de yapıyorum. Filistin Caddesi’nde çok güzel yerler var. Daha da güzelleşiyor. Ümitköy, Park Caddesi, Ankara’yı hareketlendiren yerler. Bestekar Sokak ana ocağı gibi, IF ve Nada çok fazla gittiğim yerler. ODTÜ’de olunca kampüste vakit geçirmeyi seviyorum. Arkadaşlarımla olmak bir şeyler içmek keyifli. Bilkent’e kahve içmeye giderim. Boş zamanlarımda spor yaparım. Ankara’da çok fazla yerde spor yapma imkanı var. Her semtte spor merkezi var. Dikmen’de oturduğum için amfi tiyatrodaki etkinlikleri takip ediyorum.
Ezgi: Alışveriş merkezlerine gidiyorum hem sinemaların çoğu da orada. Dışarıda daha çok
sinema olmalı ama gitmişken mağaza sinema hepsi bir arada bulabiliyorum. Tunalı, Park Caddesi, Arjantin Caddesi’ne gitmeyi seviyorum.
Yemek olarak ise etle, kebapla pek aram yok suşi yiyorum, fast food seviyorum. Arkadaş, Dost, D&R gibi kitapevlerine gitmekten hoşlanıyorum.
Bora: Tek kelimeyle Aspava’da yemek yemeği seviyorum. Hafta içi genellikle evde sosyal hayatımı sürdürüyorum. Hafta sonu sosyalleşiyorum. Bestekar Sokak benim için önemli bir nokta. İnsanlar orada eğleniyor, enerjisi yüksek samimi bir dünya. Tunus’taki IF Performance Hall gibi eğlenceli bir yer yoktur.
Seğmenler Parkı’nı da çok seviyorum. Alışveriş merkezine gidiyorum 3 dakika geçmeden sıkıldım gidelim diyorum.
Zeynep: Ümitköy’de oturuyorum. Daha çok çevreye gidiyorum. Genelde Ümitköy’de arkadaşlarımla bir yere gitmekten hoşlanıyorum. Ümitköy çok gelişti, nezih bir ortam var. Ama benim için Tunalı’nın yeri ayrı. Her ne kadar Kızılay’a benzetseler de Bahçeli’yi seviyorum. Tam bir Türk damak tadına sahibim, kebap hastasıyım. Bahçeli’de Öz Urfalı ve Çukurağa Sofrası’nda yemek yemeyi seviyorum. İşimden dolayı sinemaları takip ediyorum bu yüzden alışveriş merkezlerine gidiyorum ve tiyatroya gitmeyi seviyorum.
Duygu: Zeynep gibi Çukurağa Sofrası’nda kebap yemeyi seviyorum ama illa da kebap olsun demem, çok yemek ayırt etmem. Genelde alışveriş merkezlerinde olduğumuz için fast food yiyoruz ve radyoya da bazen istiyoruz. Eryaman’da oturuyorum, uzak olduğu için çok dışarıda vakit geçiremiyorum. Çünkü belli bir saatten sonra otobüs bulamıyorum. Dışarı çıktığımda ise Sakal’a gidiyorum ve Kıtır’da kokoreç yiyorum. Kızılay’da da kitapevlerine gidiyorum.
Biri dışında hepsi ODTÜ’lüHangi Üniversite’de okudunuz? Hepiniz ODTÜ’lü müsünüz?
Ezgi: Ankara’da okudum. ODTÜ Felsefe Bölümü’nü bitirdim.
Bora: Hacettepe Felsefe Bölümü mezunuyum.
Levent: ODTÜ Kimya Bölümü 4. sınıf öğrencisiyim.
Zeynep: ODTÜ İktisat Bölümü mezunuyum.
Duygu: ODTÜ İktisat Bölümü mezunuyum.
Oktay: İzmir’den Ankara’ya lisede geldim. ODTÜ Metalürji ve Malzeme Mühendisliği mezunuyum.
Ege: Ankara’ya üniversite için geldim. ODTÜ İktisat Bölümü mezunuyum.