Ankara’da geçen yirmi yıllık yaşam

Güncelleme Tarihi:

Ankara’da geçen yirmi yıllık yaşam
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 19, 2008 22:12

Yaşamının son 20 yılını Ankara’da geçiren ünlü Ozan Mahzuni Şerif, ölümünün 6. yılında anılıyor. Ozun Şerif’ın dostlarından öğretim görevlisi İslam Çankaya, "Anadolu’yu kucaklayan bir ozan, Mahzuni Şerif geçti Ankara’dan. Ozan, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yörelerinde yaşam sürdükten sonra, en son Ankara’yı seçmişti" dedi.

İslam Çankaya, Aşık Mahzuni Şerif’in Ankara ile ilgili anı ve anekdotlarını Ankara Hürriyet’e anlattı. Ünlü ozanının Ankara’ya ilk geldiği yıllarda Dikmen’de kiralık bir daire oturduğunu anlatan Çankaya, daha sonra aynı bölgede bir kısmı peşin, bir kısmı taksitle bir ev aldığını belirtti. Çankaya sözlerini şöyle sürdürdü:

"Fatma’sı, Ali’si, Derya’sı, Şeyda’sı ve Yetiş’iyle birlikte yaklaşık yirmi yıl yaşadılar bu çatının altında. Nice dostlar ağırlandı bu evde, nice sohbetler yapıldı. Bağlama sesleri, türkü ünlemeleri yankılandı bu çatının altında. Mutlu günlerle içten gülüşlere tanık oldu Dikmen’deki bu ev, hüzünlü günlere de tanık. Mahzuni mutluluktan az hüzünden, sıkıntıdan çok pay alan bir ozanımızdı."

Atatürk’e komşu olduk erenler

İslam Çankaya, 2002 yılında yaşama veda eden Mahzuni Şerif’in Ankara’daki yaşamından bazı kesitleri de şöyle anlattı:

"Mahzuni’nin Dikmen sırtlarındaki evinde oturup, geniş penceresinden Ankara’ya bakıldığında ilk göze çarpan Anıtkabir’dir. Ozan, evine gelen konuklarına önce bu görüntüyü izletir, daha sonra mutlulukla, gururla, yüzünde tebessümle, ’Atatürk’e komşu olduk erenler’ derdi. O, Atatürk’e öylesine hayranlıkla bağlıydı ki, başında, içinde, sonunda Atatürk olan her şey ilgilendirirdi onu.

Ozanın tanıdıkları, dostları ve sevenleri çoğunlukla Tuzluçayır’da otururdu. Bu nedenle sık sık bu semte uğrardı. Sıcak yaz günlerinde Tuzluçayır’da bir gecekondunun küçücük bahçesine kurulan sofranın başında sevenleri, dostlarıyla birlikte olmaktan, büyük mutluluk duyardı. Onun gençlik parkı, Tuzluçayır’da bir gecekondunun yeşil, küçücük bahçesiydi."

AOÇ’de falcı kız ile Mahzuni

Tıpkı bugünkü bahar günlerinden biriydi. Ortalık yeşermiş, meyve ağaçları çiçeklenmiş, Atatürk Orman Çiftliği bir başka güzelleşmişti. Otomobilini yol kenarına park edip, bu doğal destanı izlerken, bir el uzanır açık duran çamdan içeri. Bakımsız, kirli, siyah derili bir eldi. ’At bi elli kuruş falına bakayım paşam’ diyen çingene kızından öylesine etkilenmiş ki, bir şiir yazmıştı oracıkta ’Çingene Kızı’ diye. İşte o şiirinden bir dörtlük:

Fal bakayım dedi koy elli kuruş

Rabbim bu ne bakış, bu nasıl duruş

Kara gözde bir anlamlı haykırış

Ne desem ki sana Çingene Kızı...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!