Ankara benim şekillendiğim kent

Güncelleme Tarihi:

Ankara benim şekillendiğim kent
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2020 16:47

Ankara Uluslararası Film Festivali’nin bu yılki Onur Ödülleri’nden biri de Ankara tiyatro sahnelerinin unutulmaz isimlerinden oyuncu, yönetmen ve yazar Tamer Levent’e verilecek. Ünlü oyuncu, festival öncesi Hürriyet Ankara’nın sorularını yanıtladı. Ankara için, “Benim şekillendiğim kenttir” dedi.

Haberin Devamı

1971’de Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü ile başlayan bir kariyer ve ardından sayısız oyunda oyunculuk, yönetmenlik ve yazarlık… Başarılı repertuvarlarıyla çok konuşulduğu 90’larda Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olarak da çalıştınız. Ankara'nın size ilhâmı nasıl oldu?

Ankara, benim şekillendiğim kenttir. Ankara önce, Ankara Devlet Konservatuvarı demek. Sabahları enstrüman öğrencisi arkadaşlarımız enstrümanlarıyla ısınma temrini yaparken bizler de ses açardık, diyafram çalışırdık. Okulda piyano odaları, bale odaları, koridorlar, bizim stüdyolar ve sahneler, kitap kokan kütüphane, fıskiyeli havuzu ile avlusu, çok sevdiğim mesleğimin kültürünü oluştururken beni etkileyen atmosferin parçalarıydı. Sanki bu atmosferin bütünsel bir kokusu var gibi gelirdi bana. Sesi vardı zaten. Ankara bende, tiyatroyu -sanat kavramını da öğrenerek- yaygınlaştırmak ve kültür haline getirmek, ülkemizin dünyanın gelişmiş ülkeler düzeyine çıkabilmesi konusunda çalışmak için üzerime sorumluluk yüklemiş olan kenttir. Bu sorumluluğu sevdim ben. Bu sorumluluğu severken mesleğim tiyatroyu da sevdim. Sonra, sanat kavramını öğrendim; ne anlama geldiğini, insan yaşamında ne ifade etmesi gerektiğini. Bütün bunları Ankara’da öğrendim ve sevdim. Eşim Seynan ile bu atmosferde evlendik. Oğlum Efe, kızım Hazel bu atmosfer içinde doğdular, birer sanat eseri gibi gördüm onları da. Devlet kavramı ve devlet yönetiminin sanat olması gerektiğini de.

Ankara benim şekillendiğim kent


ESAS OLAN EZBERCİLİK DEĞİL, YARATICILIKTIR

Tiyatro, sinema ve dizi... Üçü de birbirinden çok farklı dünyalar ama performanslarınıza baktığımızda bu sizi hiç etkilemiyor görünüyor; sahnede izlediğimiz Tamer Levent’in güçlü oyunculuğunu dizide gördüğümüzde de bir şey değişmiyor. Bunun sırrı nedir?

Çünkü oyunculuk insan bilimidir. İzleyicinin deneyim kazanmasını sağlamak ve kendini geliştirmesine katkıda bulunacak düşünceleri geliştirebilmesi için ona yaşamdan bildiği insanları hatırlatmak lazım. Bu da oyuncunun ustalığıdır, mesleğini diğer disiplinlerden de yararlanarak sürekli geliştirme isteğidir. Oyunculuğu böyle anlar ve bu tutkuyla yaparsanız, kamera karşısında ona göre, canlı gösteriye gelen deneyimciler karşısında da ona göre oynarsınız. Esas olan ezbercilik değil, yaratıcılıktır. Onu deneyimcilere yansıtmaktır. Bunu da estetik bir değer olarak, severek yapmak gerekir.

Nuri Bilge Ceylan, Emin Alper, Serdar Akar, Özcan Deniz gibi farklı sinema dillerine sahip yönetmenlerle çalışmanın oyunculuğunuzu da zenginleştirdiğini düşünüyor musunuz?

Tabii ki, en azından sizin daha iyi oynamak isteğiniz, detaylara verdiğiniz değeri onlar da benimsiyor. Ortam kurmak, dramaturji ve durumları yorumlayarak aktarma konusunda benzer düşüncede olduğumuzu anlamak bile insana güç veriyor. Yalnız olmadığınızı düşünerek, gelecek kuşaklar için umutlanıyor insan.

2013’te ‘Tepenin Ardı’ filmiyle En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü almıştınız, aynı festivalde şimdi de Onur Ödülü için çıkacaksınız sahneye. Neler hissediyorsunuz?

Çok mutluyum. Kuruluşunda da görev almıştım ve bu süreçte çok gelişti festival. Bu ödül benim de biraz yol kat ettiğimi söylüyor bana. Şimdi yapılacak daha çok iş var.
Ankara benim şekillendiğim kent


ŞARTLAR ELVERİRSE SAHNELERDE OLACAK

En son ‘Küheylan’da izledik sizi. Sahnede yeniden ne zaman göreceğiz peki?

‘Küheylan’ çok iyi sahnelenmiş ve yorumlanmış bir oyun olmuştu. Maalesef o da terör kurbanı olarak çok sahnelenemedi. Bu yıl ‘Uyandığımda Sesim Yoktu’ isimli oyunu sahneledim. Araya pandemi girdi ama şartlar elverirse o da yine sahnelerde olacak. Oynamak veya yönetmek istediğim projeler var, ilk boşlukta onlarla ilgileneceğim.

İNTERAKTİF ATÖLYE ÇALIŞMALARI YAPTIK

Neler yapıyorsunuz bu dönemde? Pandemi süreci çalışmalarınızı nasıl etkiledi?

Pandemi sürecinde ‘sanataevet’ ile yaşamak, 21. yüzyılda sanat kültürünü yeniden anlamak ve bu dijital çağda sanat kültürünün yaşama kültürü haline nasıl gelebileceği konusunda Instagram’da, Zoom’da ve diğer kanallarda pek çok buluşma ve görüşmeler yaptık. Hatta, interaktif atölye çalışmaları bile yaptık. Tiyatronun dijital ortamda da izleyici ile nasıl etkileşim kurabileceğine dair projeler planladık, kararlar bile aldık. Albert Camus’un Veba romanından uyarlanmış oyunu, evde dramatik aksiyonlu okuma tiyatrosu olarak çektim ve ‘sanataevet’in YouTube kanalında yayınladım. Bir yeni kitap yazmaya başladım. Tüm dünyayı takip ettim ve projeler tasarladım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!