Güncelleme Tarihi:
Ankara Devlet Opera ve Balesi Müdürü soprano Feryal Türkoğlu, Ocak 2020'de göreve gelmesinden iki ay sonra pandemi sürecinin başladığına değindi.“Son iki buçuk yıl sanat kurumu yönetmekten çok kriz yönettim diyebilirim. 2022 Ocak ayında Ankara müdürü oldum, mart ayında pandemi başladı. Hem sanatçıları korumak, onları sakinleştirmek, hem de yönetimi idare etmek çok zordu” diyen Türkoğlu, pandemi sonrası süreci ise şöyle değerlendirdi: “Geçtiğimiz sezon pandemi sonrası yumuşak geçiş gibiydi. Sezon başında pandemi tedbirleri alarak eserler sahneye koyduk. Maske ve mesafe tedbirlerinin kalkmasıyla ilgili son genelgeden sonra normale döndük. Orkestramız çukura girdi, eserlerimizi sahne üstünde gerçekleştirmeye başladık. Sanat tamamen birbirine dokunarak, birbirinin gözüne bakarak duygumuzu ortaya çıkararak yapılabilir. Özellikle opera ve bale gibi sanatların seyirciden uzak yapılması mümkün değil.”
‘Tango Akşamı’, opera, bale ve konser performanslarını birleştiriyor.
ÇOCUKLAR VE GENÇLERE ÖZEL ESERLER
Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve Cumhuriyet Müzesi’nde haftalık konserlerin devam edeceğine değinen Feryal Türkoğlu, Operet Sahnesi’nde de konserler yapacaklarını aktardı.
Çocuklara ve gençlere yönelik eserler de hazırladıklarını dile getiren Türkoğlu, “’Küçük Prens’ ve ‘Nomofobi’ çocuklar ve gençler için sahneye koyduğumuz eserler. ‘Nomofobi’, Aydın Buğra Güven’in sahneye koyduğu bir eser. Dünyanın cep telefonuna bağımlı olduğu ile ilgili. Gençler için farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Çocuklarımız bizim hayatımızın sigortası, onlarla ilerleyeceğiz. Bizim için çok kıymetli. Olabildiğince onları iyi yönlendirmemiz, çok sesli müziğin verdiği çok sesli düşünme sistemini öğretmemiz gerekiyor” diye konuştu.
‘Cavalleria Rusticana’, yeni sezonda sahneye konacak opera eserlerinden.
GÜZEL BİR ŞEY YAPTIĞINIZDA KARŞILIĞINI ALIYORSUNUZ
“İzleyiciyi çekmeye çalıştığımız eserlerimiz var. Ama Devlet Opera ve Balesi olarak yapmamız gereken eserler de var” diyen Feryal Türkoğlu, son yıllarda artan seyirci sayıları ile ilgili olarak da şöyle konuştu: “Opera seyircisi artık belirli bir sayıda değil. Çok gelişti, güzel bir şey ortaya koyduğunuzda karşılığını seyircinin ilgisiyle fazlasıyla alıyoruz. Tüm eserlerimiz tamamen dolu geçiyor. Seyircimiz daha fazla yapın diye taleplerde bulunuyor. ‘Konser, bale, opera yapın’ diye bize sürekli talepler geliyor. Biz verdikçe seyircimiz alıyor. Şehir dışından çok seyircimiz geliyor. Sanat turizmi başladı diyebiliriz. Bizim temsillerimize özellikle İstanbul’dan çok fazla seyirci geliyor. Ankara seyircisi çok kaliteli ve düzeyli. Öyle her şeyi alkışlamaz.
Biz de o ciddiyetle eserlerimizi hazırlıyoruz. Ankara ciddi ve disiplinli bir şehirdir. Burada bir gelenek var ve bizim çalışmalarımız da bu gelenek doğrultusunda ilerliyor. Ben Ankara seyircisine çok teşekkür ediyorum. Biz onlarla var olabiliyoruz.”
YURTDIŞINDA TEMSİL ETMEKTEN BÜYÜK GURUR DUYUYORUM
Geçtiğimiz günlerde İtalya’ya giden ve üç temsil yapan ünlü soprano, yurtdışında Türkiye’yi temsil etmenin büyük bir gurur olduğunu ifade etti. Türkoğlu, “Sanat hayatım boyunca çok fazla yurt dışında konser yaptım. Bunlar çok kıymetli şeyler. Türk sanatçısı olarak ülkemi yurt dışında temsil etmekten büyük gurur duyuyorum. Kendimi o sahnelerde Türk bayrağı gibi hissediyorum. Ayrıca Genel Müdürümüz Murat Karahan’ın açtığı önemli bir yol var. Bir Türk sanatçısının nerelere gelebileceği, bizim hayalini kurduğumuz bir hayatı onun yaşıyor olması bize ilham veriyor. Son dönemde herkes Türk sanatçılarına büyük önem veriyor. Yurt dışında sahneye her çıktığımda bütün egoları bırakıp Türk sanatçısı olarak ülkemi temsil ediyorum” dedi.
KUĞU GÖLÜ İLE BÜYÜK BİR CESARET ÖRNEĞİ GÖSTERDİK
ADOB Başkoreografı Nilgün Bilsel Demireller de, Klasik Bale ve Modern Dans Topluluğu’nun çalışmaları hakkında bilgiler verdi. Balenin dünyanın en zor mesleklerinden biri olduğunu anlatan Demireller, “Bir gün ara bile verseniz sonraki gün hamlığını hissedersiniz. Teknik olarak çok zor bir meslek, aynı zamanda çok naif bir sanat. Pandemi dünyadaki bale sanatçıları için çok zor bir süreçti. Bale sanatı için büyük bir kayıp oldu. Herkes evinde ders yaptı. Ama evdeki şartlar, buradaki şartlarla eş değil. Teknik olarak hata oluşturabilecek şeylere çok açık ev ortamı” dedi. Geçtiğimiz sezon dansçıların pandemi sonrası hazır olmamasına rağmen, teknik açıdan çok zor olan ‘Kuğu Gölü’nü sahneye koyduklarını belirten Demireller, “Kuğu Gölü, dünyanın her yerinde çok beğenilen bir eserdir, baleyi sevmeyen bile Kuğu Gölü’nü izler. Beyaz bale, teknik olarak çok ağır bir eser. Kuğu Gölü’nü çıkartarak büyük bir cesaret örneği gösterdik” dedi.
DURMAKSIZIN DEVAM EDEN TEMPO
Bale ve modern dansta durmaksızın devam eden bir çalışma temposu olduğunu aktaran başkoreograf, “Sabah saatlerinde bale dersleri olur. Bale dersi sonrası provalar başlar. Eş zamanlı olarak üç salonda çalışma yapılır. Bir salonda grup provaları, bir salonda solistlerin provaları alınır. Akşam 18.00’e kadar bu çalışma devam eder. Bu haftanın altı günü bu şekilde yapılır. Şu an eş zamanlı olarak Aida ve Göbeklitepe, Kuğu Gölü balesi ve Gangster’in çalışmaları devam ediyor. Bu, fedakarlık isteyen bir meslek. Her an sakatlıkla burun burunasınız” dedi.
YABANCI KOREOGRAFLARLA ÇALIŞMAYA HER SANATÇININ İHTİYACI VAR
Yeni sezonda yeni bir eser olması için sanatçılara sözü olduğunu ifade eden Demireller, “Bir yabancı koreograf olmasını çok istedim. Don Kişot için Kübalı koreograf gelecek. Amir Morta Gonzalez, koyacak. Kültür Yolu Festivali kapsamında Kuğu Gölü’nü bitirdikten sonra C19’la devam ederken Fındıkkıran Balesi’nin çalışmalarına başlayacağız. Aralık’ta yeni yıl eseri olarak seyirci ile buluşturacağız. Fındıkkıran’ı çıkarttıktan sonra Don Kişot’un çalışmaları başlayacak. Don Kişot’tan sonra Requiem var, neo klasik bir bale. Onu da Avusturya’dan gelecek olan koreograf Anna Vita yapacak. Farklı hocalarla çalışmaya her sanatçının ihtiyacı var. Çünkü her koreograf, farklı bir vizyona sahip. Her gün aynı insanlarla çalışmaktan, aynı koreografla çalışmaktan dansçının motivasyonunu yükseltemezsiniz” diye konuştu.