Adam olacak çocuk

Güncelleme Tarihi:

Oluşturulma Tarihi: Nisan 23, 2015 01:28

‘Nisan’da çocukların dünyasına açalım yelkenimizi. Çocuk yazınına emek/ürün veren değerli yazarlarımızın görüş, düşünce ve önerilerine kulak verelim ve edebiyatın başkenti Ankara’nın ev sahipliğinde çıkalım bu yolculuğa.’

Haberin Devamı

“Çocuklardık parlak yıldızlardık o zaman /Artık dönemesek de geriye /Ardından koştuğumuz o zamandır”. “Yeni Türkü”nün o şarkısını ne zaman dinlesem, yetişkin kimliğimin yorduğu ruhumu bir yana fırlatıp çocukça bir gün yaşamayı isterim. Uzun bir aradan sonra, eve gönül yorgunu değil de, oyun yorgunu dönebilmeyi... İsterim ki Nisan’da çocukların dünyasına açalım yelkenimizi. Çocuk yazınına emek/ürün veren değerli yazarlarımızın görüş, düşünce ve önerilerine kulak verelim ve edebiyatın başkenti Ankara’nın ev sahipliğinde çıkalım bu yolculuğa. Kitapların, hayallerin, masal kahramanlarının peşi sıra... Haydi sevgili Ankara Hürriyet okurları, Murathan Mungan’ın “…iki çakılına bir deniz vereyim, hayallerine mavi buğday…” dizeleri düşsün günümüze, 23 Nisan sevincinin paydaşı çocuklar olalım yeniden. Sözcüklerin büyülü bahçesinde oynayalım, çocuklarla el ele…

Haberin Devamı

NECATİ TOSUNER: “Terzi ve çocuk pantolonu”

“Çocuk kitabı” söz konusu olunca, lafı çok dolaştırmadan şöyle söyleyebiliriz: Terzi pantolon diker. Terzi pantolonu çocuğa göre dikerse, çocuk pantolonu olur. Ben kendi adıma, çocuklar için yazarken de, yetişkinler için yazdığım öyküler ve romanlar kadar titizlenirim. Çünkü, çocuğu adam yerine koymak gereğine inanırım. Adam yerine konulmak... Hangimiz buna bayılmadık ki?.. Yazarken, yazmaktan aldığımız bir haz duygusu var. Yazmayı bitirince sevince dönüşen bir haz duygusu. Sanki ürperti gibi bir şey. Alışkanlık da yapıyor. Bağımlı oluyoruz yazmaya. Kitap okurken de öyle değil mi?.. Kapılıp gidiyoruz. Sanki bir şey var, çekip götürüyor bizi. Kitap okumanın verdiği haz duygusunu çocuklardan esirgemek, onlara kötülük olur. Ayrıca, kitap okumayı sevmenin yararları çok... Okumakla, birçok şey için, yapılmadan onu yaşama zenginliğine kavuşulur. Görünmeyen, bilinmeyen birçok şey, birçok duygu, okumakla yaşanılır. Yaklaşan tekil dünyada, yalnızlığın tadını çıkaracak olmak da cabası.

İNCİLÂ ÇALIŞKAN: “Çocuklara kitap yazmanın incelikleri”

Çocuk kitaplarında çocuğu merkeze alan ve onun ilgi, algı, duygu alanlarının çevresinde gelişen bir yol izleniyor. Çocuğu eğlendirirken düşündürmek, bilgilendirmek, merak duygusunu sürekli uyanık tutmak yazılan kitapları başarılı kılar. Çocukların araştırma, sorgulama, yaratma duyguları okudukları kitaplarla daha canlı hale gelir. Doğa, insan, hayvan sevgisi çocuk yazınıyla çocuklara kazandırılan duyarlılıktır. Duyarlılık yaratmak çocuk yazınının temel amaçlarındandır. Barış, kardeşlik, arkadaşlık, yardımseverlik, kendinden başkalarını düşünmek, yurt sevgisi gibi konular çocuk kitaplarında ilgiyle okunan konulardır. Çocuklara kitap yazarken dile daha çok özen göstermek gerekiyor. Çocuk için yazılan kitaplarda acı veren, insan ayrımı yapan, kavgalı ve dövüşlü olay anlatımlarına hiç yer verilmemelidir.

Haberin Devamı

MİYASE SERTBARUT: “Sihirli Fasulyeler”

Edebiyatın kadına, erkeğe, yaşlıya, gence diye bir sınıflandırması olmayacağı gibi “çocuğa göre” diye yavan bir şey sunulamaz. Tadı yine güzeldir, karakterler yine karakterdir ve kurgu “çocuktur, fark etmez” diye geçiştirilmemelidir. Çocukken beni etkileyen masallardan biri Sihirli Fasulyeler’di. İki yönden hafızamda yer etti ve sanırım yazarken beni hep bu imgeler yönetti. İlki; kupkuru, sıradan bir tohumun yeşerip bulutlara dev bir sarmaşık gibi uzanması. İkincisi çocuğun bu fasulyeye tırmanıp gökyüzündeki devi yenmesi. Fasulye her evde bulunan bir tohum, alışık olduğumuz bir nesne. Ama alışılmış olanın, elimizin altında olanın bir mucizeye yol açabileceğini bana bu masal hissettirdi. Bu etkiyle sıradanın, zayıfın, kendini güçsüz zannedenlerin öykülerini ve romanlarını yazmaya devam ediyorum. Sözcükler de benim fasulyelerim. İstiyorum ki okurlarım sözcüklerin yarattığı mucizeye tanık olsun, kendi güçlerini kullanıp kötü devleri alaşağı edebileceklerine inansınlar.

Haberin Devamı

ZELİHA AKÇAGÜNER: “Günümüz çocuğuna yazmak zor”

Otuz yıldır çocuklar için kitaplar üretiyorum. Çocuğa kitap yazmak için en önemli ölçüt onu yakından tanımak, çocukla özdeşlik kurabilmek, kendini yarattığın kahramanın yerine koymak. Yarattığım çocuk kahramanlar beni yönlendiriyor. Onların peşine düşüyorum. Onlardan biri olarak yaşanan serüvenlerde yerimi alıyorum. Böylece onların davranışlarını, düşüncelerini, edimlerini, kişiliklerini daha yakından tanıma olanağı buluyorum. Çocuğu içselleştiriyorum. Eskiden çocuklar için yazılan kitaplarda kahramanlara kusursuz, ideal kişilikler yakıştırılırdı. Kahramanların çoğu uslu, söz dinleyen terbiyeli çocuklardı. Oysa çocuk hatalarıyla, yanlışlarıyla çocuktur. Yazarın bu gerçeği göz ardı etmemesi kitabın inandırıcılığını artırır. Günümüz çocuğuna yazmak artık çok zor. Çünkü çocuk dilediği her bilgiye kolayca ulaşıyor. Bu yüzden çocukları şaşırtmak, heyecanlandırmak, meraklandırmak artık çok zorlaştı. Çocuğun ilgisini çeken o kadar çok elektronik oyuncak türünden nesneler var ki... Sıra bir türlü kitap okumaya gelmiyor. Yazar çocuğun ilgisini çekmek için denenmemiş yollar keşfetmek zorunda.
GÜLSÜM CENGİZ: “Elektronik dadının büyüttüğü yalnız çocuklar”
Ben, günümüz çocuklarının çoğunluğunu, “Elektronik dadının yalnız çocukları” olarak nitelendiriyorum. Çocuklarımız doğdukları andan başlayarak TV’ler tarafından yetiştiriliyor. Çocuklar bütün gün okulda kapalı kaldıktan sonra akşam eve dönüyorlar, televizyonun ya da elektronik oyuncaklarının başına koşuyorlar; uzaktan kumandayla ya da ekrana dokunarak savaş oyunları oynuyorlar. Oysa oyun arkadaşlarla oynanırsa eğlencelidir, güzeldir. Çocuklar ne zaman gerçek ağaçlara tırmanacak, ne zaman koşup oynayacaklar, dizlerini kanatacaklar? Kaldırımın kıyısındaki kedi yavrusunu, ağaçtaki kuşu nasıl görecekler? Diyorum ki, bir kez olsun televizyonu kapatarak evde sohbet edelim, çocuklarımızı alıp kırlara gidelim, kentin sokaklarında dolaşalım ya da semtimizdeki kütüphaneye gidip ailece üye olarak kitapların büyülü dünyasını yakından tanıyalım. Yaşamı paylaşmak, yaşama sevinci duyumsamak ve küçük mutluluklar yakalamak için; çocuklarımızı elektronik dadılara bırakmayalım...

Haberin Devamı

ZÜBEYDE SEVEN TURAN: “Çocuk yazını, çocuk şiir”

“Çocuk okuru olmayan bir toplumun, yetişkin okuru olmaz.” (Muzaffer İzgü) Çocuk şiirinde doğrudan söylem yerine çocuğun dönüştürebileceği bir söylem olmalı. Ne ki bunu yapayım derken bilişim çağı çocuklarına yazdığımızı da unutmamalıyız. Dil çok önemlidir. Dil önce anneden, sonra çevreden öğrenilir. İnsanın bilinçaltına inerek toplumla bağ oluşturmasını sağlar. Düşünme ve iletişim becerisi kazanır çocuk. Bugünün çocuk yazarı ve şairi, çocuğu kendi kişiliği ve gelişme gizilgücü olan birey olarak ele almalı, onu önemsemeli ve cinsiyet ayrımcılığı yapmadan bakabilmelidir. Politik söylemlerden olabildiğince uzak durulmalıdır çocuk kitaplarında. Çünkü çocuk örselenmek istemiyor. Yetişkine şiir yazan, bu anlamda kendi şiirini kurmuş nice şair, çocuk şiiri yazıp yayımlamaya başladı. Okuyunca, ‘keşke kalemi bildiği alanlarda koşmayı sürdürseydi,’ demekten kendimi alamadıklarım var. İlköğretim okulunda birinci sınıf öğrencilerinden birisi yazdığı şiiri okuyacak. Masa kadar boyu olan Ali, bir asker selamı çaktı. Öğretmenine dönerek, ”Öğretmenim seni ben/ Benden çok seviyorum!” dedi. O yaş öbeğinde duyduğum en güzel şiirdi. Okullarda ve toplumda Aliler giderek artıyor. Ona nasıl yetişeceğimizi düşünmeyi öneriyorum hepimize…

Haberin Devamı

MUSTAFA BALEL: “Çocuğun Dünyasına Seslenmek”

Evrende var olan her şey dil ile ifadesini bulur. Bir söz ancak uygun bağlamında kullanıldığında bir anlam ifade eder. Bu nedenle de çocuk kitaplarında kullanılan sözcükler çocuğun sözcük dağarcığına uygun ve etkili iletişimi sağlayacak nitelikte olmalı, basit yalın ve duru bir anlatım seçilmelidir. Sözcük seçiminde duyarlı davranarak çocuğun bildiği veya bilmediği sözcüklere özen gösterilmelidir. Onların eğlenceli ve hoş vakit geçirmelerini sağlarken bir yandan da çevreleriyle ilişkileri konusunda aydınlatıcı, bilgilendirici şeyler vermek gerekliliği gözden kaçırılmamalıdır. Unutulmaması gereken bir nokta da çocukların hiçbir şey bilmeyen varlıklar olduğu yanılgısına kapılmamak gerektiğidir. Küçümen olmaları onların hiçbir şey bilmedikleri anlamına gelmez. Özellikle de her şeyin ellerinin altında olduğu günümüzde, bir tuşa dokunarak dünyayı ayaklarınızın altına getirebildiğiniz bu bilgi çağında onlara tepeden bakarak karatahtanın önünde bir öğretmen edasıyla kendilerine hayatı öğretmeye kalkışmak bir felaket olur. Nitekim bugün okumaya meraklı çocuk sayısının azlığında, her geçen dün biraz gelişmekte olan yeni iletişim teknolojilerinin kitap okumaya pek vakit bırakmayışının yanısıra, kahramanı çocuk olan her kitabın ya da yapay bir çocuksu dil kullanılarak yazılan her kitabın, çocuk kitabı olduğunu düşünen ehil olmayan kimselerin elinden çıkmış bu özensiz kitapların da büyük payı vardır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!