Nazlı DEMİRÖZ
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 31, 2008 00:00
288 yıllık Domenico Montagnana kemanıyla dünyanın çeşitli şehirlerinde konserler veren viyolonsel sanatçısı Mischa Maisky, 25. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin Gümüş Yılı Özel Konserine solist olarak katıldı. Maisk, "Her zaman yeni yerler keşfetmekten, daha önce çalmadığım seyirci kitlesinin karşısında çalıyor olmaktan haz alıyorum" diyor.
ROSTROPOVICH’in parlak öğrencisi, mesleğin zirvesindeki dünyaca ünlü viyolonsel sanatçısı Mischa Maisky bugün 60 yaşında.
Müzik kariyerinde zirveye ulaşmak için zorlu safhalardan geçmek zorunda kalan sanatçı, geçmişte yaşadıklarından dolayı kızgınlık ve pişmanlık duymadığını bu deneyimlerin ona çok şeyler kattığını ifade ediyor. Maisky’nin belki de en büyük şanslarından biri dünyanın en iyi iki viyolonsel sanatçısı Rostropovich ve Piatigorsky’nin öğrencisi olmaktı.
Maisky geçtiğimiz günlerde Ankaralı müzikseverlerle buluştu. 25. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin Gümüş Yılı Özel Konseri’nde Şef Işın Metin yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası Maisky’e eşlik etti. Konserleri öncesinde Ankara Hürriyet’e verdiği özel röportajda, sanatçı Rostropovich ve Piatigorsky’nin müzik kariyerindeki rolleri, geçtiği zorlu safhalardan, resmi nikahlı 1720 yapımı Domenico Montagnana çellosuna olan bağlılığından bahsetti:
Montagnana viyolonseliniz hakkında adeta efsaneye dönüşmüş bir hikayesi var. Bize anlatırmısınız?
- Kasım’ın sonunda onunla birlikte olmamın 35. yılını kutlayacağız. Venedikte 1720 yılında yapılmıştır. Hikayesi oldukça uzun ama, Carnegie Hall’da Kasım 1973’te Şef William Steinberg yönetiminde Pittsburgh Symphony ile çaldığım zaman kendime ait bir viyolonselim yoktu. Genç müzisyenlere karşı cömertliği ile bilinen Charles Beare benim için Grancino marka bir viyolonsel bulmuştu ödünç olarak. Konser sonrasında herkes dağıldıktan sonra kuliste sabırla beni bekleyen bir adam, kendini tanıttı, müzisyen olmadığını ama konserden çok keyif aldığını, hakkımda çok şey duyduğunu ifade etti. Kendime ait bir viyolonselimin olmadığını duyduğunu ve iyi bir fikri olduğunu söyledi. Amatör viyolonsel sanatçısı dayısının çok güzel bir viyolonselinin olduğunu, çaldığı sürece enstrümanından vazgeçmeyecegini söyledi. O zaman 94 yaşındaydı ve yarı felçliydi ve viyolonselini çalamıyordu. Birgün dayısı viyolonselinden ayrılmak durumunda kalırsa kesinlikle bir tüccara veya orkestra üyesine satmayı düşünmediğini, genç ve yetenekli birine vermeyi düşündüğünü anlattı. Onunla tanışma fırsatı buldum, onun için çaldım ve yanından ayrılırken mutluluk gözyaşları yüzünden süzülüyordu. Viyolonselini çalabilecek birini bulduğu için ve insanlara bu enstrümanın sesini duyuracağı için artık huzurlu bir şekilde ölebileceğini söyledi.
Bu viyolonseli bana hediye etmeyi çok arzu ettiğini söyledi ama elindeki en değerli şey olduğu için ve genç eşine birşey bırakmak istediğinden bana viyolonselini normal değerinden üçte bir fiyatına vermeyi teklif etti ki bu da nerdeyse bir hediyeydi. O zamanlar bunu karşılayacak kadar param yoktu, şans eseri bu viyolonseli Amerikan-İsrail Kültür Vakfı aldı benim kullanmam için. Daha sonra Almanya’daki bir bankadan kredi alarak viyolonseli vakıftan satın aldım. Bu krediyi bankaya geri ödemek de yıllarımı aldı tabii. Viyolonselimle farklı safhalardan geçen bir ilişkimiz oldu. Önce birbirimizi gördük aşık olduk, sonra harika bir aşk hayatımız oldu, vakıftan satın alınca nişanlandık ve tüm borçları kapattıktan sonra mutlu bir şekilde evlendik.
Viyolonselinize "Benim Güzel Kadınım" ismini verdiğiniz doğru mu?
- Evet bu doğru. Farklı dillerde değişik anlamlara geliyor, İtalyanca ve Fransızca’da bu enstrüman maskulin, İngilizce ve Almancada nötr, ama Rusça’da feminendir. Bence çok kadınsı bir şekli var viyolonselin.
Başka bir viyolonsel çalmayı hiç düşündünüz mü?
- Hayır, ben çok sadığımdır, eski kafalıyımdır. Aynı viyolonseli 35 yıldır çalıyorum. Aynı plak şirketiyle 25 yıldır aşkın bir süredir çalışıyorum. Bende kelebek zihniyeti yok, bir çiçekten diğer bir çiçeğe geçmem. Gerek profesyonel hayatta gerek özel hayatında ve gerekse enstrümanınla olan iliskide ben bir ilişkinin derinliğine inanıyorum.
Sizin için değerli olan bu viyolonseliniz sizden sonra kimin çalmasını arzu ederdiniz?
Hiç bir zaman viyolonsel çalmaktan vazgeçmek istemiyorum, hatta viyolonselimle birlikte sahnede ölmeyi tercih ediyorum. Benim kızım piyano çalıyor, büyük oğlum keman ve 3,5 yaşındaki küçük oğlum ise viyolonsel çalıyor. Belki küçük oğlum büyüyünce çalmak isterse benden devralabilir.
Ankara’daki konserinizden sonra Bilkent Senfoni Orkestrasıyla Erzurum’da da bir konser vereceksiniz.
- Her zaman yeni yerler keşfetmekten, daha önce çalmadığım seyirci kitlesinin karşısında çalıyor olmaktan haz alıyorum. Çok seyahat ediyorum. Bu bazen çok yorucu oluyor ama yeni insanlarla karşılaşmaktan, yeni yerleri görmeyi seviyorum. Farklı kültürler, dinler, felsefeler, ideolojilerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Açık fikirli ve toleranslı olmakÖ Farklılıkların tehdit unsuru olduğunu düşünmek yerine onlardan faydalanabiliriz.
Dört ay hapis yattım
Mstislav Rostropovich ve Gregor Piatigorsky’nin müzik kariyerinizdeki rolü nedir?
- Kendimi çok şanslı biri olarak görüyorum. Bunun hem objektif hem de kişisel nedenleri var. Farklı kişilikliklere sahip Gregor Piatigorsky ve Mstislav Rostropovich sadece iki harika viyolonsel sanatçısı değil aynı zamanda iki harika öğretmendi. İkisiyle birlikte çok yakın bir ilişkim oldu. Rostropovich’le çok genç yaşlarımda viyolonsel çalmaya karar verdiğim yıllarda tanıştım. O benim idolümdü. Onunla birlikte çalışmak en büyük hayalimdi.
Onun her konserini takip ediyordum, hem sahne önünde hem sahne arkasında, onun tüm kayıtlarının imzalı kopyalarını topluyordum. Beni ilk olarak eski Sovyetler Birliği zamanında 1966 yılında yapılan bir yarışmada dinleme fırsatı buldu. Finalistler arasında bir tek ben onun öğrencisi değildim. Tchaikovsky yarışmasından sonra beni sınıfına kabul etmeye karar verdi. 1966 yılından itibaren Moskova Konservatuvarı’nda onunla çalışmaya başladım. Ne yazık ki, öğrenimimi tamamlayamadım, çünkü o sırada kızkardeşim ve ailesi İsrail’e göç edince, burdaki makamlar bana problem çıkardılar. Bunun sonucunda tutuklandım ve dört ay hapis yattım, buna ek olarak 14 ay boyunca da işçi kampındaydım. Yani 18 ay boyunca viyolonsel çalmak yerine çimento kürelemekle, komunist rejimin gereğini yapıyordum.
Sovyetler Birliği’nden ayrılıp İsrail’e gittim, ama göçmen olarak değil, tekrar ülkesine geri dönecek biri olarak. İsrail’den sonra dört ay boyunca Kaliforniya’ya gittim ve Piatigorsky ile yoğun bir tempoda çalıştım.