20’sinde felç 30’unda bölüm birincisi oldu

Güncelleme Tarihi:

20’sinde felç 30’unda bölüm birincisi oldu
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 01, 2009 00:00

Ebru Güzel’in hayatı filmleri aratmıyor. Küçük yaşta yüzmeye başlayan ve lisanslı sporcu olan Güzel’in hayatı 2000 yılında Anamur’da tatildeyken bir anda değişti. Denize girdiği sırada ani bir hareketle boynu kırılan Güzel felçi olmasına karşın üniversiteyi başarıyla tamamladı.

ANKARALI Ebru Güzel’in hayatı filmleri aratmıyor. Küçük yaşta yüzmeye başlayan ve lisanslı sporcu olan Güzel’in hayatı 2000 yılında Anamur’da tatildeyken bir anda değişti. Kendini mavi sulara bıraktığı bir anda ani bir hareketle felç geçiren ve boynundan aşağısı tutmayan, umutsuzluğa düşüp ötenazi hakkı olduğu için tedaviye Belçika’ya giden, beş yıllık tedavinin ardından Türkiye’ye dönüp üniversite sınavına giren ve bugün bölüm birincisi olduğu okulunda kep törenine katılacak olan Güzel göz yaşartan mücadelesini şöyle anlattı:

"2000 yılının yazında Anamur’da tatildeydik. O dönem Ankara Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde ikinci sınıfta okuyordum. Ailemle birlikte plaja gittik. Denize girmiştim ve su daha boyuma bile ulaşmamışken, kendimi suya bıraktım. Kuma çok yaklaştığımı sanıp kafamı ani bir hareketle kaldırdım ve sonrasında film koptu.

Ankara’ya getirildi

Suda çırpınmaya başladım. Ama kimse gelip bakmadı. Sığ suda şaka yaptığımı düşündüler sanırım. Kıyıda annem bir terslik olduğunu anladı, çünkü su şakalarından hoşlanmadığımı biliyordu. Sürekli su yutuyordum, boynumdan aşağısını hissedemiyordum, annem tutup çıkarmış. Sonrası tam bir Türkiye klasiği. Hastaneye götürdüler, elektrik yok, jeneratör çalışmıyor. Ankara’ya getirilmem gerekiyormuş, ’Ambulansla giderse ölür’ demişler. Ambulans helikopter bulamadık, küçük bir uçakla Ankara’ya geldik. Dengede durmam gerekiyordu. Pilot sürekli yanımdakilere sağa çevirin sola çevirin diyordu ve tüm bunlar olurken şuurum açıktı.

Umutsuzluğa düştüm

Beni GATA’ya getirdiklerinde olayın üzerinden 12 saat geçmişti. Ameliyattan sonra sadece boynumu oynatabiliyordum. Babam Belçika’dan emekli olduğu için yurtdışı sigortam vardı. Brüksel’e giderek tedavime orada devam ettim. O dönem kimselere söyleyemedim ama Brüksel tercihinin en önemli sebebi ötenazi hakkımın olmasıydı. Brüksel’de tedavim beş yıl sürdü. Annem beş yıl benim yanımdaydı. Babam ikiz kardeşim ve erkek kardeşimle beraber Türkiye’de kaldı. Ailemiz de ikiye ayrılmış oldu. Tedavim çok yavaş ilerliyordu. O dönem umutsuzluğa düştüğüm olmuştu. Bana verilen egzersiz hareketlerini yapmak istemiyordum. Doktorların telkiniyle, ailemin sevdiklerimin desteğiyle söylenenleri yapmaya başladım. Tedavinin ardından kollarımı oynatmaya, ellerimi tam randımanlı olmasa da kullanmaya başladım. Bu dönemde hastanede Fransızca dersleri veriyorlardı, ben de bu dersleri almaya başladım.

Çok mutluyum

Beş yıllık tedavinin ardından artık dönmek istedim. Ailemi arkadaşlarımı özlemiştim. Zaten yavaş giden iyileşme süreci de artık milim milim ilerleme gösteriyordu. Türkiye’ye döndük. Üniversite affından yararlanmak istedim ama mevcut durumumda mühendisliğe dönmem mümkün değildi ben de yeniden üniversite sınavına girdim.

Hacettepe Üniversitesi Fransızca Mütercim Tercümanlık Anabilim dalını kazandım. Dört yıl boyunca babam beni her gün okula götürüp getirdi. O da benim kadar mezun olmayı hak etti diyebilirim. Sonrasında okuldan aradılar ve okuduğum Fransızca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı birincisi olduğumu öğrendim."

Tuvalete gitmemek için yemek yemedi

ANNE
Pakize Güzel de kızı Ebru’dan gururla bahsediyor ve zorlu geçen beş yıllık Brüksel macerasını ve sonrasını şöyle anlatıyor:

"O dönem eşimle birlikte Brüksel’e gitmiştik. O Belçika’da maden işçiliğinden emekli olduğu için sağlık sigortası bir takım masrafları karşılıyordu. Sonrasında ben kaldım, eşim Doğan Türkiye’ye çocukların yanına döndü. Kızımla 4.5 yıl baş başa kaldık. Tabi maddi sıkıntılar da yaşadık. Belçika’da kaçak olarak çalışmak zorunda kaldım. Her şey kızım içindi, hiç gocunmadım. Türkiye’ye döndükten sonra da onun enerjisi hepimize güç verdi. Dört yıl okula gitti geldi, sanki oruçlu gibiydi. 07.00’da kalkıyordu akşamüstü 16.00’a kadar aç susuz okulda olmak durumunda kalıyordu. Okuldaki fiziki imkansızlıklar yüzünden tek başına tuvaleti kullanması imkansızdı o da kendine hiç bir şey yiyip içmemek gibi bir yol buldu. Bu çok zor olsa da kızım bu zorluğu da aşmasını bildi."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!