100 yıllık gurur

Güncelleme Tarihi:

100 yıllık gurur
Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2023 15:31

Tek maddelik yasa ile 100 yıl önce bugün başkent ilan edilen Ankara, 100 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olma gururunu yaşıyor. Dr. Gazi Doğan, Ankara’nın başkent olma yolundaki süreci Hürriyet Ankara’ya anlattı.

Haberin Devamı

Cumhuriyet’in tüm aşamasına ve mücadelesine tanıklık eden Ankara, tam 100 yıl önce bugün başkent ilan edildi. Tozlu yolları, kerpiçten evleri ile 100 yıl evvel yoksul bir kasaba olan Ankara, bugün artan nüfusu ve sürekli gelişen yapısıyla Türkiye’nin kalbi oldu. Peki Cumhuriyet öncesi dünyanın sayılı kentlerinden biri olan İstanbul dururken neden yoksul bir Anadolu kasabası başkent ilan edilmişti? Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Ortak Dersler Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Dr. Gazi Doğan, zorlu mücadelenin merkezi haline gelen Ankara’nın başkent olma yolundaki sürecini özetle şöyle anlattı.

100 yıllık gurur

Haberin Devamı

İKİ AYRI GÜÇ MERKEZİ İSTANBUL VE ANKARA

“Ankara’nın yeni devletin merkezi olarak ilan edilmesi esasen bir sürpriz olmamıştır. Milli Mücadele döneminde iki güç merkezi olarak varlıklarını sürdüren İstanbul ve Ankara’nın, milli mücadelenin zaferle sonuçlanmasından sonra yine iki ayrı güç merkezi olarak kalması düşünülemezdi. Özellikle barış görüşmelerine Ankara ve İstanbul’un beraber davet edilmesi Ankara Hükümeti’nin çok radikal bir kararla saltanatı kaldırarak İstanbul Hükümeti’ni tarihe havale etmesi ile sonuçlandı. Bu açıdan bakıldığında 1 Kasım 1922 sonrası Ankara Hükümeti karşısında siyasi olarak başka bir otorite kalmadı. Her ne kadar siyasi olarak İstanbul Hükümeti bertaraf edilse de İstanbul’da Ankara’ya ve Mustafa Kemal Paşa’ya karşı mesafeli duran bir muhalefet grubu varlığını sürdürmeye devam etti. Özellikle daha sonra hilafetin kaldırılması meselesinde gün yüzüne çıkacak İstanbul muhalefeti, İstanbul’un başkent olarak kalması konusunda ısrarında devam etmekteydi. Öte yanda Ankara, Milli Mücadele’nin ve Türkiye’nin kalbi olarak günden güne gelişerek fiili başkent durumunu korumaya devam etmekteydi. 1 Kasım 1922 saltanatın kaldırılmasından 13 Ekim 1923 Ankara’nın başkent ilan edildiği tarihe kadar İstanbul’un resmi, Ankara’nın fiili başkent olarak görüldüğünü söylemeliyiz. Bu noktada Ankara’da Mustafa Kemal Atatürk etrafında toplanmış yenilikçi ekibin bu durumu en kısa sürede Ankara lehine değiştirme çabaları ancak İstanbul’un itilaf kuvvetleri işgalinden 6 Ekim 1923’te kurtulmasından sonra mümkün olmuştur.

Haberin Devamı

100 yıllık gurur

ANKARA YENİ REJİMİN MİHENK NOKTASI

9 Ekim 1923’te Malatya Mebusu İsmet Paşa ve 14 arkadaşı Meclis’e bir kanun teklifi sunarak Ankara’nın başkent olmasını önermişler, önerge sahipleri gerekçelerinde özetle Anadolu’nun merkezinde, coğrafya ve stratejinin, iç ve dış güvenliğin gereklerini aramak zorunda olduklarını, ülkenin idare merkezi konusunda iç ve dış tereddütlere son vermek gerektiğini, bu merkezin Anadolu’da ve Ankara’da olmasının gerekli olduğunu belirtmişlerdi. Meclis’teki görüşmelerde sadece Gümüşhane Milletvekili Zeki Bey Ankara’nın başkent olarak seçilmesine muhalefet etmiştir. Zeki Bey bu konudaki beyanatında İstanbul’un bulunduğu mevki itibarıyla siyasi ve ticari açıdan büyük bir öneme sahip olduğunu ve başkent olarak kalması gerektiğini ifade etmiştir. Bu yüzden başkentin değiştirilmesini yersiz bulmuştur. Fakat müzakerelerin sonunda Ankara’nın başkent seçileceğini anlayınca mebuslardan İstanbul’un ihmal edilmemesini rica etmiştir. Görüşmeler neticesinde oy çokluğuyla Ankara 13 Ekim 1923’te başkent olarak seçilmiştir. Ankara’nın başkent olarak İstanbul’un yerine ikame edilmesi bir nevi imparatorluk bakiyesi İstanbul’un payitahtlıktan azledilerek, Milli Mücadele’nin kalbi ve merkezi olan Ankara’nın yeni rejimin mihenk noktası olarak ortaya çıkmasını da beraberinde getirmiştir.”

Haberin Devamı

EDEBİ ESERLERE DE YANSIDI

Ankara ve İstanbul arasında yaşanan merkez çekişmesinin bazı edebi eserlere de yansıdığını belirten Doğan, “İstanbul’un Ankara’daki iktidar çevrelerinde gözden düşen imajını, dönemi anlatan kimi edebi eserlerde görmek mümkündür. Özellikle mütareke dönemi her türlü yozlaşmanın tepe noktası olarak görülen İstanbul, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ifadesi ile yeni bir ‘Sodom ve Gomore’ olarak görülmektedir. Bu anlamda bakıldığında Ankara aslında yeni bir ruhun mayalandığı, yeni bir zihniyetin yeni değerler etrafında oluşturulmaya çalışıldığı bir şehir olarak karşımıza çıkmaktadır. Yakup Kadri kadar sert bir bakışı olmamakla birlikte Kemal Tahir de mütareke dönemi İstanbul’unu ‘esir şehir’ olarak nitelendirerek çok farklı dünyalarda insanların yaşadığı payitahtın aslında üzerine yapışan ‘esaret’ etiketini atamadığını belirtir. Bu eserler üzerinden bir değerlendirme yapılacak olursa, Ankara ışıklı bir mıknatıs gibi milli mücadelecileri kendisine çekerken, bağımsızlık yolunda katedilen her adımın kendisine çıktığı bir aydınlık yol olmuştur. İstanbul ise öte yandan, günden güne kararan bahtı ile ağır ağır gözden düşmektedir. İstanbul’u esaretten kurtaran ise Ankara olacak ve psikolojik olarak Ankara bağımsızlıkla özdeşleştirildiği için Milli Mücadele’nin önder kadrolarınca İstanbul’dan daha yeğ tutulacaktır. Bu noktada Ankara’daki siyasi kadroların bu psikolojik durumdan etkilendiğini de ifade edebiliriz” diye konuştu.

Haberin Devamı

ATATÜRK NUTUK’TA BÖYLE ANLATTI

Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’nın neden başkent oluşunu Nutuk’ta şöyle anlatmıştı: “Efendiler, Lozan Antlaşması’nın eklerinden olan düşman işgali altındaki topraklarımızı boşaltma protokolü uygulandıktan sonra, yabancı işgalinden tamamen kurtulan Türkiye’nin toprak bütünlüğü fiili olarak sağlanmıştı. Artık yeni Türkiye Devleti’nin başkentini bir kanunla tespit etmek gerekiyordu. Bütün düşünceler, Yeni Türkiye’nin başkenti Anadolu’da ve Ankara şehri olarak seçme lüzumunda birleşiyordu. Bu seçimde, coğrafi durum ve askeri strateji en büyük önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce tespit ederek, içten ve dıştan gelen kararsızlıklara bir son vermek şarttı...”

BAKMADAN GEÇME!