IHA
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 29, 2015 18:54
Adıyaman’da, faaliyet gösteren 67 sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Ortak Akıl Platformu 7 Haziran genel seçimlerinde Türkiye’nin istikrarı için koalisyon hükümetlerine “hayır”, seçmenlerin koalisyonlarına dayalı hükümetine “evet” dedi.
Adıyaman’da oluşturulan Ortak Akıl Platformu basın açıklaması yaparak Türkiye’de, istikrar sürecinin devam etmesinden yana olduklarını belirterek isim vermeden AK Parti’ye destek vereceklerini deklare ettiler. İçerisinde İHH, Hak- İş, Memur-Sen, Müsiad, Tümsiad, Askon, Hayrat Vakfı, Ensar Vakfı, Ülfet Hareketi, Hukukçular Derneği, İlim Yayma Cemiyetinin de bulunduğu 67 sivil toplum kuruluşu Memur-Sen Adıyaman Şube Başkanlığı toplantı salonunda ortak basın açıklaması yaptı.
Memur-Sen Adıyaman Şube Başkanı Nevzat Dişbudak tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Vesayet zeminlerine, darbecilere, yasaklara ve “kutsal devlet” yalanına; milletin egemenliğinin elinden alınması, istiklalinin riske atılması, tehditlere, tertiplere maruz bırakılması için hayata geçirildiğini görerek milletimizle birlikte gerekli cevabı verdik.
Menderes’in 1946’da “Yeter Söz Milletindir” itirazıyla başlattığı “vesayeti ifşa ve imha” yolculuğunun, son dönemde gerçekleştirilen sessiz devrimlerle “Artık Söz Sadece Milletindir” sonucuyla taçlanmasının paydaşı olduk. Milletimizin bununla yetinmeyip “Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa” ve “Adil Bir Dünya” hedefleriyle yeni ufuklara doğru yol alacağına inanıyoruz. Özgürleşme, sivilleşme ve demokratikleşme adımları nedeniyle merhum Turgut Özal’a yaşatılanları, 54. Hükümetin Başbakanı Merhum Necmettin Erbakan’a 28 Şubat’ın kirli kararları üzerinden dayatılanları unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Sivil iradeyi işlevsiz hale getirmek, millet iradesini yok etmek için kurulan tezgahlara, hazırlanan kumpaslara bir daha düşmeyeceğiz, bir daha asla izin vermeyeceğiz. Milletin egemenliğini çalmak, birliğimizi yok etmek isteyen küresel aktörlere ve onların içerdeki işbirlikçilerine de asla fırsat vermeyeceğiz. Bir asra yakın süre milleti, değerlerini ve devleti esir alan ve milletin yeniden egemen olmasıyla son bulan vesayet ikliminin, tekrar hakim olmasına izin vermeyeceğiz. Türkiye’yi IMF ve emperyal güçlere muhtaç edenler ile milletin sesini ve medeniyetimizin sözünü yükseltenlere darbeye yeltenenlerin aynı odağın mensubu olduğunu artık biliyoruz. Büyük bedeller ödememize, yoksullaşmamıza, özgürlüklerimizden, değerlerimizden yoksun kalmamıza neden olan o kara günleri geri getirmek isteyenlere sessiz kalmayacağız. Bu idrakle; 27 Nisan’da e-muhtıra üzerinden gerçekleştirilen vesayet kalkışmasına karşı dik duranların yanında olacağız.
Dışarıda yazılıp içeride sahneye konmak istenen gezi kalkışması senaryosuna bütün sahneleri kapatan kararlı her duruşun arkasında duracağız. “Vesayete imkan yok, darbe fırsatı oluşturalım” hezeyanıyla okyanus ötesinden planlanan 17-25 Aralık darbe girişimlerini püskürtenleri, bu girişimlerin faili paralel tetikçilere hadlerini bildirenleri yalnız bırakmayacağız. Mütedeyyin Kürt kardeşlerimizi sindirme ve Çözüm Sürecini bitirme amacıyla 6-8 Ekim’de Kobani bahanesiyle sahaya sürülen “Beyaz Türk-Beyaz Kürt” işbirliğini çökerten sivil siyasi iradeye desteğimizi sürdüreceğiz. Siyasi ve ekonomik istikrarın devletler açısından, varlıklarının devamı güçlerinin artması noktasında temel parametre olduğunu düşünüyoruz. Siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın “makus talih” olarak pazarlandığı, özgürlüklerin risk olarak algılandığı, ötekileştirmenin zirve yaptığı, dışa bağımlı, ekonominin kısır döngüye mahkum, siyasetin cübbeli veya üniformalı vesayete mecbur bırakıldığı Türkiye fotoğrafının, artık mazide kalmasının mutluluğunu yaşıyoruz.
Siyasette, ekonomide istikrar sağlayamayan ve dış politikada kararlı duruş ortaya koyamayan ülkelerin içine düştüğü durumu yakından gözlüyoruz. Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da yaşananların vatandaşlarına ödettiği ağır bedelleri takip ediyoruz. İnsanlarına vatandaşı olmanın onurunu yaşatan bugünün Türkiye’sinin, öncelikle son on yıllık süreçte devam eden siyasi ve ekonomik istikrarın sonucu olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.
İstikrarını sürdüren Türkiye’nin; sadece kendi ülkemiz ve milletimiz için değil Filistin, Suriye, Bosna, Kosova, Makedonya, Somali, Myanmar, Arakan, Doğu Türkistan ve medeniyet paydaşımız bütün ülkeler için, merhamet ve adalet bekleyen dünya mazlumları için de büyük bir güvence olduğuna inanıyoruz. Medeniyet havzamızla birlikte insanlığın da adalet ve merhamet beklentilerinin umut ülkesi “Yeniden Büyük Türkiye” hedefine hiç olmadığı kadar yakın olduğumuzu düşünüyoruz. Bu nedenle, eski Türkiye hayali kuranlara, etnik kimlik siyaseti yapanlara, milleti ve değerlerini yok sayanlara, yok etmeyi planlayanlara itibar etmeyeceğiz. Eşit yurttaşlığın hayata geçmesine, ötekileştirme zihniyetinin bütünüyle sona ermesine, bin yıllık kardeşliğin pekişmesine, Çanakkale Ruhu’nun yeniden tesisine imkan sağlayacak Çözüm Sürecine milletimizle birlikte destek olacağız. Etnik kimlik, din, dil ve cinsiyet ayrımı yapmaksızın Türkiye’yi, bütün vatandaşlarımızın öz vatanı, öz yurdu, ortak mirası kabul ediyoruz. Bu çerçevede, demokratikleşme, özgürleşme ve sivilleşme hamleleriyle insan hakları, eşit vatandaşlık ve insanlık onuru noktasında Türkiye’yi zirveye taşıma iradesinin yanında yer alacağız.
Yeni Anayasa’yı Yeniden Büyük Türkiye’nin önsözü ve yol haritası olarak görüyoruz. Bu anlayışla sivil, özgürlükçü, demokratik Yeni Anayasa konusunda kararlı olacağız.
Yeniden Büyük Türkiye için koalisyonlara “hayır”, seçmenlerin koalisyonuna dayalı hükümete “Evet” diyoruz. Medeniyet paydaşlarımızla güçlü ilişkiler kurmaya “evet”, medeniyet havzamızdaki mazlumlara sırt dönmeye “hayır” diyoruz.
Ensar ahlakının bu çağdaki temsilcileri olarak, muhacir hükmündeki Suriyeli kardeşlerimize sahip çıkmayı önemsiyor, onları sınır dışına çıkarmayı düşünenlere, katil Esed’e teslim etmeye heveslenenlere milletimizin teveccüh göstermeyeceğine inanıyoruz.
Kudüsü Yahudi’lerin mekanı olarak görmek/göstermek gafletine düşenlere milletimizin Kudüs’ün kendisi için ne kadar önemli olduğunu öğreteceğini düşünüyoruz.
Milletimizin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırma adı altında değerlerimize saldıranlara geçit vermeyeceğine yürekten inanıyoruz. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini müfredattan çıkarmayı vaat sananlara, milletimizin itibar edeceğini sanmıyoruz.
Kutsalımız Kabe ile dünyevi meydanları bir tutanların, milletimizin gönlünde yer tutmayacağına inanıyoruz. İmam-Hatip okullarındaki gençlerin hayallerini yıkmak ve kesintisiz eğitime yeniden geçmek isteyenlere, milletimizle birlikte geçit vermeyeceğiz.
Başörtülü memura, öğretmene ve doktora kendi reklamlarında dahi yer vermekten kaçınanlara, milletin değerleriyle barışma fırsatını kaçırdıklarını hatırlatmak istiyoruz.
Tek başına iktidar ya da iktidar ortağı oldukları dönemlerde hukuksuz uygulamalarıyla vicdanlarımızı kanatanların, kaynağını açıklamaya zorlandıkları vaatlerle cüzdanımızı kabartacakları iddiasına milletimizin itibar etmeyeceğini görüyoruz” dedi.