IHA
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 13, 2015 10:18
ADANA ÇOCUK VE KADIN HAKLARI DERNEĞİ BAŞKANI ÇİĞDEM AKÇA (SOLDAN İKİNCİ), SURİYELİ KADIN MÜLTECİLERİN SİSTEMATİK ŞİDDETE MARUZ KALDIĞINA DİKKAT ÇEKEREK ÖZELLİKLE KAMPLAR DIŞINDAKİ KADINLARIN SIKINTISININ KATLANARAK DEVAM ETTİĞİNE DİKKAT ÇEKTİ.
Adana Çocuk ve Kadın Hakları Dernek Başkanı Çiğdem Akça, Suriyeli kadın mültecilerin sistematik şiddete maruz kaldığına dikkat çekerek özellikle kamplar dışındaki kadınların sıkıntısının katlanarak devam ettiğine dikkat çekti.
Suriyelilerin yaşadıkları mahallelerdeki yetkililerle yaptıkları görüşmeleri aktaran Akça, Suriyeli mültecilerin yaşadığı her evde ayrı bir dramın yaşandığını kaydetti. Özellikle kamp dışında sığınmacı olarak kadınların birçok hak ihlaline uğradığına dikkat çeken Akça, mültecilerin cinsel taciz veya tecavüz sebebiyle polis, jandarma, valilik gibi resmi kurumlara şikayette bulunmakta çekindiklerini öne sürdü.
250-500 Lira komisyon karşılığında evliliklerin yapıldığını da vurgulayan Çiğdem Akça, "Aileler de o paraya ihtiyaç duyduğu için genç kızları evliliğe zorluyor. Bu da sistematik bir istismara kapı açıyor. Ancak bu durum suç unsuru olarak görünmediği için bir şey yapılamıyor. Savaşla birlikte Suriye-Türkiye arasındaki evlilikler sektör haline dönüşmüş. Suriyeli kadınlar da bu yüzden ciddi baskı altında" diye konuştu.
Yetkili makamlar tarafından çocuk felci, sıtma gibi hastalıklara karşı çocuklara yeterli derecede aşı yapılmadığının Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) raporuna da yansıdığını ileri süren Akça, "Cinsel yollardan bulaşan hastalık riskiyle birlikte kontrolsüzlüğün devam etmesi halinde salgın hastalıkların da artacağı aşikar. Çünkü evliliklerin ömrü kısa sürüyor. Bir anlamda kadınlar da tekrar tekrar evlenebiliyor. Bu da cinsel yollarla hastalıkların bulaşmasına kapı aralıyor, hastalık riskini artırıyor" şeklinde konuştu.
Kamp dışındaki Suriyelilerin devletin görüş alanına girmesi gerektiğini savunan Adana Çocuk ve Kadın Hakları Dernek Başkanı Çiğdem Akça, konuşmasını şöyle sürdürdü: "
"Bu noktada biz sivil toplum kuruluşlarına da büyük bir sorumluluk düşüyor. Özellikle kadın ve çocukların yaşadığı sorunlar göz önüne alındığında en çok iş Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na düşüyor. Sosyal entegrasyon sağlanarak travmatik durumların tedavi edilmesi oldukça önemli. Bir an önce kamp dışına yönelik daha ciddi adımlar atılmalı. Uluslararası toplumla etkin işbirliğinin sağlanması ile bu insanların istismar edilmesinin önüne geçilebilir. Devlet yetkilileri biz STK’lardan da yardım alarak bütün kurumları ile daha etkin bir şekilde çözüm üretmeli."