Güncelleme Tarihi:
Mersin, Sistem Tıp Merkezi doktorlarından Prof. Dr. İbrahim Bozkırlı, “Prostat kanseri, mide, pankreas, akciğer kanserinden çok daha iyi seyretmekte, tanı ve tedavisi daha kolay olmaktadır.” diyen Bozkırlı,
“Prostat kanseri başladıktan sonra, hiç tedavi edilmeyen hastalarda bile 10-12 senede son döneme ulaşır. Bu hiç tedavi edilememiş, ürologa gelmemiş bir hastadır. Erken doktora gelip, erken tanı konulan ve ameliyat edilen hasta ise tamamen iyileşir ve prostat kanserinden kurtulur. Biz buna ‘ Prostat Kanseri Sıfırlandı’ diyoruz.” Dedi.
Prostat kanseri genellikle 60 yaşındaki erkeklerde %20 oranında görüldüğünü ve yaş ilerledikçe bu oranın arttığını açıklayan Prof. Dr. Bozkırlı “Mesela 100 yaşında prostat kanseri görülme oranı %100 kabul edilir. Fakat yaş ilerledikçe ortaya çıkan prostat kanseri daha ılımlıdır ve daha az agresiftir. Prostat kanserinin 50 yaşından önce görülme oranı çok daha az ihtimaldir. Baba, kardeş, dede ve amcasında prostat kanseri olan hastaların 50 yaşın altında bile prostat kanseri olma ihtimali diğer insanlara göre daha fazladır. Bu nedenle ailesinin erkeklerinde prostat kanseri olan hastaya erken tanı için tetkikleri 40 yaşında başlanır ve bu altı ayda bir tekrarlanır. Hâlbuki ailesinde prostat kanseri olmayan erkeklerin, tarama tetkiklerine 50 yaşın üzerinde başlanır ve yılda bir kez yapılır.
Bu tarama tetkikleri kanda prostat kanseri marker’i (belirteci) olan PSA (prostatat spesifik antijen) ölçülmesi ve parmakla makattan prostatın muayenesidir. Hem PSA yükselmesi hem de prostatın parmakla muayenesinde prostatın sert olması kesin prostat kanseri tanısı konulmaz, şüphelendirir. Normal değeri 4ng/ml’nin altında olması gereken Prostat Epiteli’nden üretilen, prostat kanseri hücrelerinden daha fazla miktarda üretilen PSA prostat kanserine spesifik değildir. Prostat enfeksiyonunda, mesanede reziduel idrar kalmasında, cinsel ilişkiden sonra, sistoskopiden ve mesaneye sonda konulmasından sonra da PSA kanseri olmadan da yükselebilir. Hatta kabızlıkta, makattan muayeneden sonra da PSA’nın biraz yükselebildiği görülebilir. Bu nedenle PSA’sı 4’ün üzerine çıkan hasta ‘Prostat Kanseri oldum’ diye hemen korkmamalıdır. PSA’sı 4’ün üzerinde olan bu hastada prostat kanseri çıkma oranı %30 civarındadır. Parmakla muayenede %60-70 oranında prostat kanser ön tanısı konulur. Çünkü prostat tüberkülozu, enfeksiyonları, taşları da parmağa bir sertlik alanı olarak gelir.
Daha ileri tetkik olarak makattan USG yapılabilir. Burada prostat kanseri normal dokudan ayrı olarak(hippoekoik alan) şeklinde görülür. Bazen de normal prostat dokusu ile aynı görüntüdedir.
BT (Bilgisayarlı Tomografi), MR (Manyetik Rezonans) tetkikleri de pahalı ve gereksiz tanı yöntemleridir. Tanı için değil de tedavi öncesi hastanın durumunu değerlendirmede ve ameliyat sınırının çizilmesinde yararlıdır.
Dolayısıyla prostat kanseri kesin tanı ultrason rehberliğinde prostat’dan yapılan iğne biyopsi ve bunun patolojik tetkiki ile konur. Burada prostat’dan muhtelif yerlerden 12 civarında parça alınıp tahlil edilir. Prostat kanseri hücreleri görülünce kesin tanı konulmuş olur.
PSA yüksekliğine rağmen patoloji raporu normal prostat dokusu olarak gelirse; 3-6 ay ara ile en az iki prostat biyopsisi yapılmalıdır. Çünkü iğne prostat kanseri alanlarından geçmemiş olabilir. Üç biyopsi de normal gelirse hasta takip edilir.
Prostat biyopsisinden sonra idrarın ve meni’nin kanlı gelebileceği hastaya söylenmelidir. Bu durum 1 ay kadar devam edebilir.
Biyopsiden sonra %2-3 oranında prostat enfeksiyonuna bağlı yüksek ateş, idrar yapamama, zor idrar yapma görülebilir. Bu hasta hemen hastaneye yatırılıp damardan yüksek doz antibiyotik ve sıvı ile tedavi edilir. Bu durumların ortaya çıkmaması için biyopsi öncesi hastaya 1-2 gün önceden ağızdan, biyopsiden hemen önce de damardan antibiyotik verilir. Ateşsiz idrar sıkıntısı olan hasta antibiyotikle evinde tedavi edilir.
Biyopside Prostat Kanseri görülürse, Prostat Kanseri lokal ise ve çevreye uzak organlara yayılmamışsa radikal prostat ameliyatı yapılır. Buda açık ameliyatla ya da daha iyi olarak ameliyat robotu ile robotit radikal prostat ameliyatı şeklinde yapılır. Bu iki ameliyatta da uygun hataya kur (tamamen iyileşme) sağlar. Zaten kemik metaztazı olan hastalara bu ameliyat uygulanmaz.
Bu ameliyatın idrar kaçırma (inkontinaz), erkekliğin kaybolması ve kanama gibi komplikasyonları vardır. Bunlar açık ameliyatta daha fazla görünür. Robotik cerrahide ise daha az orandadır. Çünkü robot ameliyatında tümör bir optik aracılığıyla daha yakından ve 3-4 kez büyütülerek görülür. Böylece ameliyat sahasındaki damar ve sinirler daha kolay görülüp korunur.
Robot ameliyatı deyince ameliyatı robot kendi başına yapmaz. Robot cerrahın el komutlarını uygular. Cerrah bir kameradan hastanın içini görür ve yapmak istediği manevraları elleri ile parmaklarındaki halkalara uygular. Hastaya bağlanan robot kolları da cerrahın kesmek istediği yerleri istediği şekilde keser ve dikmek istediği yerleri de diker. Bu robot ameliyatı ülkemizde 4-5 merkezde yapılabilmektedir. Özel tecrübe gerekmektedir.
Radikal prostat ameliyatından 3 gün sonra hasta evine gönderilir.1 hafta sonra hastanın sondası çekilip idrar yapması sağlanır.
Erken evre prostat kanserinde bu cerrahi tedavilerden başka prostatın radyo terapi tedavisinde vardır. İngilizler bu tedaviyi sever fakat komplikasyonları ( yan etkileri) çoktur. Fakat kanserli dokunun vücut içerisinde bırakılması mantıksız gelmektedir. Bu nedenle bizler bu tedaviyi pek sevmeyiz.
Eğer hasta erken evre metastazsız (yayılımsız) hastalığa sahip ise bu radikal prostat ameliyatından sonra hiçbir şey olmamış gibi ömrünü yaşar.
Prostat kanseri ilerlemiş ise bel omuru kemiklerine, leğen kemiğine, simfiz metastaz yapmış ise ve uzak organ metastazları var ise bu durumdaki bir hastanın PSA’sı zaten 20-30’ların çok üstündedir. Bu nedenle PSA’sı 20’nin üzerinde olan hastalarda radyo izotopla kemik taraması yaparak tetkik edilir. Bu bölgelerde yayılım var ise ileri evre prostat kanseri bulunduğundan dolayı radikal ameliyata gerek yoktur. Bu hastalara maksimal androjen blokajı denilen erkeklik hormonu etkisini ortadan kaldıran tedavi uygulanır. Bunun için ya LHRH analoğu denilen iğneler 3 ayda bir yapılıp prostat kanserini hızlandıran testisten salınan erkeklik hormonu salınımı ortadan kaldırılır. Ayrıca böbrek üstü bezinden salınan % 5 oranındaki erkeklik hormonunu maskelemek için ağızdan anti androjen bir ilaç verilir.
Eğer hasta 75 yaşın üzerinde ise bu pahalı ve yan etkisi fazla tedavi yerine testisleri cerrahi ile alınır. Böylece erkeklik hormonunun asıl kaynağı ortadan kaldırılır. Böbrek üstü bezlerinden salınan % 5’lik erkeklik hormonu için yine anti androjen ilaç verilir.
Maksimak androjen blokojı için yapılan ilaç tedavisinin yan etkileri vardır. Bunlar tansiyon yükselmesi, su tutulması, kalp yetmezliği, beyin kanaması ve kalp krizi geçirme ihtimalinin artmasıdır. Bu komplikasyonları önlemek için aralıklı tedavi ( intermiten tedavi) yapılabilir. Bura da 9 ay 3 ayda bir iğne ve anti androjen ilaç verilir. PSA 4’ün altına düşünce tedavi kesilir 3 ayda bir PSA bakılarak 4’ün üzerine çıkınca yine aynı tedavi uygulanır. Bu aralıklar 2-3 yıl bile olabilir. Böylece hasta zararlı ilaçları sürekli almaz.
İleri evredeki metastazlı bu hastalar bu tedavilerde % 50 oranında 2-4 yıl yaşar şansı olan diğer hastalar ise 15-20 yıl yaşayabiliyor.” Dedi.