Güncelleme Tarihi:
Kızılay Haftası dolayısıyla açıklama yapan Dr. Aytekin Kemik, Türk Kızılayı'nın kan, ilk yardım, afete müdahale, sağlık, sosyal hizmetler, gençlik ve gönüllülük çalışmaları ile eğitim alanlarında hizmetler sunduğunu belirtti. Türk Kızılayı'nın, Türkiye'de ve dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen doğal afetler sonrası, devlet kurumlarına destek görevi görerek afetzedelere, acil barınma ve acil beslenme hizmeti de sağladığını vurgulayan Kemik, afet sonrası yerleşim sistemleri, battaniye, giyim eşyası, gıda maddesi, sıcak yemek, sağlık yardımı yaparak afetzedelere destek olduğunu kaydetti. Kızılay'ın Türkiye'de kan hizmetlerinin kurulup geliştirilmesi gibi önemli bir görevi de üstlendiğinin altını çizen Kemik, "Kan vücut dışında üretilemeyen bir doku olup tek kaynağı şu an için sağlıklı bağışçılardır. Kan bileşenlerinin raf ömrü kısa olduğundan düzenli olarak kan bağışına ihtiyaç duyulmaktadır. Kaza sonucu oluşan yaralanmalar, vücudun kan üretememesi ya da ameliyatlar nedeniyle kana ihtiyaç duyulmaktadır. Kan acil değil sürekli bir ihtiyaçtır. Bağış yapılırsa acil durumda aranmasına gerek kalmamaktadır. 50 kilogram üzerinde, 18-65 yaş aralığında bulunan, bulaşıcı hastalığı veya riski bulunmayan her insan kan bağışında bulunabilir. Sağlıklı bireyler için erkeklerde bağış aralığı 90 günde birdir. Kadınlarda ise bağış aralığı 120 günde birdir. Tüm sağlıklı kişilerin yılda 2 kez bağış yapması halinde ülke ihtiyacının tümüyle karşılanabileceği düşünülmektedir" şeklinde konuştu.
Kan bağışı birçok hastalığı giderebiliyor
Kan bağışının toplumsal yardımlaşmanın en önemli noktalarından biri olduğuna dikkat çeken Kemik, "Kan bağışçısına manevi olarak doyum sağlar, tanımadığı bir kişinin hayatını kurtarmak bağışçıyı mutlu eder. En önemli faydası ise hastayadır. Bunun yanında kan bağışında bulunmanın, kandaki yağ oranının düşmesine, kemik iliğinin yağlanmasının önlenmesi ve sürekli kan yapımının canlı tutulmasına, kan bağışından sonra yeni hücrelerin hemen dolaşıma katılarak kişinin daha zinde hissetmesine, kalp krizi ihtimalinin azalmasına, vücuttaki toksitlerin atılmasına, kan veren kişide baş ağrısı, stres, yüksek tansiyon, yorgunluk gibi rahatsızlıkların giderilmesine katkı sağlayacağı belirtilmektedir. 'Benim kan grubum çok bulunan bir grup, ihtiyaç yoktur' düşüncesi toplumumuzda sık görülmektedir. Kan gruplarının sıklığına göre orantılı olarak hastalara kullanılan kanın gruplarında da ihtiyaç yoğunlaşmaktadır. Bağış konusunda duyarlılık oluşmadığı ve bu şekilde düşünüldüğü zaman en sık bulunan kan gruplarında bile ihtiyaç artmaktadır" ifadelerini kullandı.