Güncelleme Tarihi:
"15 TEMMUZ'U YAPANLAR DİNİ İSTİSMAR EDENLERDİR"
15 Temmuz darbe ve işgal girişimini yapanların toplumun dini duygularını yıllarca istismar edenler olduğuna vurgu yapan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, dinin istismar edilmesi konusunda şöyle dedi:
"İnsanların Allah ile aldatıldığına hep birlikte şahit olduk. Bugün Müslümanlar için en önemli konu, din istismarı meselesidir. Dinin güvenliği açısından, din emniyetini toplumda sağlamak bakımından da karşı karşıya kaldığımız en önemli tehlike din istismarıdır. Dini istismar sadece duyguların istismarı değildir, bugün duyguların istismarının ötesine geçmiş güç, imkan ve kaynak devşirmenin aracı haline gelmiştir. Dün din adına cincilik, büyücülük ve falcılık nasıl bir problem idiyse, bugün de her alanda dinin istismar edilmesi aynı şekilde ciddi bir sorundur. Yaşadığımız ihanetin ardından devam etmekte olan süreçte toplum olarak bir yandan hassasiyetlerimiz, bir yandan özeleştirilerimiz artmıştır. Bu darbe girişimi ideallerimizi tırpanlayabilir mi? Hayır. Geleceğe yönelik umutlarımızı silebilir mi? Elbette hayır. Gayretlerimize yön veren hedeflerimizi küçültebilir mi? Bilakis hedeflerimizi büyük tutarak yolumuza hep birlikte devam edeceğiz."
FETÖ TAKİBİNDE ADALETSİZLİĞE DİKKAT ÇEKTİ
Hukuk önünde herkesin eşit olması gerektiğine de dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı, adaletsiz uygulamaların toplumun vicdanını yaraladığını, 15 Temmuz’daki işgal ve darbe kalkışmasının herkesi yaraladığını, büyük bir toplumsal travmaya neden olduğunu söyledi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, şöyle devam etti:
"Soruşturma ve açığa almalar sürerken müphem noktaların oluşmaması için azami gayret gösterilmelidir. Mahcubiyetimizin ve vebalimizin büyüklüğü tedirginlikle birleşince adaletsizliğe kapı aralamamalıdır, esas olan bu habis yapının çökertilmesi olmalıdır. Bu yapıyla bir şekilde yolu kesiştiğinde cahil ve masum adımlarla hareket ederek iyi işler yaptığı zannedenler, örgütün akıl hocalarından, proje mimarlarından, kasa ve cüzdanlarından, elebaşlarından ayrı değerlendirilmelidir. Bu kişilerin topluma yeniden kazandırılması, karşılarında devletin hakkaniyeti ve mutedil duruşunu bulması son derece önemlidir. Bir kimsenin işlediği suçtan dolayı başkaca bir yakınının mağdur edilmesi düşünülemez. Suçlu do olsa hiç kimse açlığa ve yokluğa mahkum edilemez. Bu ilkeler hakkın ve hukukun gereği olup, FETÖ’yle mücadelede bu ilkelere riayet edilmesi adaletin yanı sıra toplumsal huzurun tesisi için de elzemdir."
DİN İSTİSMARI UYARISI
Darbe girişimi sonrası dini grup, cemaat ve tarikatların irdelenmeye, sorgulanmaya ve kimi siyasi tartışmaların odağına çekilmeye başlandığını kaydeden Mehmet Görmez, bu konuda da şöyle konuştu:
"Sınırlarımız içinde FETÖ, PKK ve DEAŞ farklı biçim ve zamanlarda aziz dinimizi kendi habis ideolojilerine alet etmeye çalışırken, bize düşen onların ektiği zehirli tohumları toplamak, hastalıklı damarları kurutmaktır. Tarihten günümüze varlıklarını sürdüren ve gerek bireysel, gerekse toplumsal hayata katkıları yadsınamaz olan bu yapıları tarafgirlikten uzak, insaflı ve ilmi kriterler ışığında okumak elzemdir. Bu milletin dini hayatına ve manevi hayatına hizmet etmiş, hizmet etmek için kurulmuş ne kadar sivil, dini yapı varsa bu yapıların 3 şeye dikkat etmeleri gerekiyor. Birincisi, dinin ana yolundan sapmaması, dini istismar etmemesi. İkincisi, toplumla, milletle doğru ilişkiler kurması ona ne vaat ediyorsa ona sadık kalması. Eğer 'Ben senin dinine, maneviyatına hizmet edeceğim, bu amaçla kuruldum' diyorsa o zaman biz onu uluslararası siyasetin içinde görmemeliyiz, biz onu uluslararası ticaretin bir piyonu, bir parçası olarak görmemeliyiz. "
RTÜK'E ÇAĞRI
Uydu üzerinden yayın yapan bazı kanal ve radyoların din istismarının bulunduğunu kaydeden Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bu konuda şu uyarıda bulundu:
"Sahte bal sattı diye kanallar kapatılabiliyor, peki sahte din satmaya kalkışırsa ne yapmak lazım? Elbette bunun önlemini almamız gerekiyor. Bu konuda gerek TÜRKSAT’ın, gerek RTÜK’ün ivedilikle bir düzenleme yapması kaçınılmaz hale gelmiştir."
EVLİLİK AÇIKLAMASI
Devletin vatandaşların haklarını ve dokunulmazlıklarını koruyan en güçlü mekanizma olduğuna dikkat çeken Görmez, görüşlerini şöyle açıkladı:
"Bilhassa suiistimale açık grupların, kırılgan kesimlerin kendisini korumakta zorlanan bireylerin muhafazası söz konusu olduğunda devletin konumu tartışılmazdır. Bu bağlamda kadınların taciz ve şiddete, çocukların ihmal ve istismara uğramaları affedilecek bir suç değildir. Kimse örften beslenen ve geleneksel tarım toplumunun genlerinde var olan bazı uygulamaları İslamın bir gereği olarak göremez, gösteremez. İslamda bireyin akıl ve ruh sağlığının korunması esastır. Travmatik sonuçlar doğuran hiçbir ilişki tecviz edilemez. İslam bireyin mükellefiyetini akıl ve buluğ şartına bağlar. Dolayısıyla, bir kişinin kendi sorumluluğunu üstlenme ve kendi ayakları üzerinde durması akıl ve buluğ ile mümkündür. İbadetlerde buluğ yaşı esas alınmakla birlikte, muamelatta buluğ yaşı yeterli değildir. Ergenlik gerek şarttır, ancak yeter şart değildir. Yeter şart akılla tamamlanır. İkisi var olmadan muamelat konularında mükellefiyet şartları yerine gelmemiş olur. Evlilik insan hayatının en önemli adımlarından, en ciddi kararlarından birisidir. İslama göre nikah sadece nikah değildir, hem ahittir, hem akittir, hem bir misaktır. Ahit olması itibariyle ahlaki yükümlülükleri getirir. Akit olması itibariyle hukuki yükümlülükleri doğurur. Misak olması itibariyle evlenen çifti Allah’a karşı mesul kılar. Nikah hafife alınamaz büyük bir sözleşmedir."
"HER ŞEY İSLAM'LA İLİŞKİLENDİRİLİYOR"
Konuşmasında bölge ve ülkede son yıllarda kaydedilen büyük acılarda 1 numaralı gündemin din konusu olduğunu aktaran Mehmet Görmez, şöyle devam etti:
"Üzülerek belirtmek isterim ki, bütün bu gündemlerde İslam dini olumsuz olarak insanlığın önüne konulmaktadır. İki asırdır fakirlik, cehalet ve geri kalmışlık konuşulurken bir şekilde dinle ilişkilendirilir. Savaş, şiddet ve nefretten söz edilirken bir şekilde birileri konuyu İslam’la ilintilendirmeye çalışır. Kadına karşı şiddet konuşulur, konu gelir İslam’a dayanır. Çocuk istismarı tartışılır, bir şekilde konu yine gelir İslam dinine, İslam dininin yüce kitabına ve onun Yüce peygamberine dokunur. Kısıtlanan özgürlükler tartışılır, gündemde yine İslam vardır. İslamofobiya konuşulur, İslam nefreti konuşulur, İslam düşmanlığı konuşulur, ana gündem maddesi İslamdır. Mülteciler sorunu konuşulur yine İslamla ilintilendirilir. Muhacirler meselesi İslamla ilişkili olarak tartışılır. Mezhep ihtilafı, mezhep tartışmaları gündeme gelir, konu yine İslam’la ilişkilendirilir. Darbe olur başka ülkelerde, darbe yapılır kendi ülkemizde, konu yine din, konu yine İslam olur. Bütün bunlar algılarımızı, tasavvurlarımızı rehin almaktadır. Bugünümüzü etkilediği gibi geleceğimizi, çocuklarımızı, genç kuşaklarımızı olumsuz yönde etkilemektedir. Tarihte önemli bir medeniyetin beşikliğini yapan bölgemiz, bugün tarihinde olmadığı kadar vahim bir tehlikeyle karşı karşıyadır."
"CİHAT; ADAM ÖLDÜRMEK DEĞİLDİR"
Din konusundaki yanlışların siyasetin çatışma dilinden bağımsız görülemeyeceğini anlatan Mehmet Görmez, "İslam ülkelerinin liderleri bütün önyargılarından uzak, bu coğrafyada kan akmaması için her türlü işbirliğine açık olmalıdır. Aksi takdirde bu topraklarda mezhep ve etnik yapılara dayalı çatışmaların giderek yaygınlaşması ve kalıcı bir hal alması kaçınılmazdır. Mezhebe hayalı siyasetin geleceği yoktur, mezhepçiliğe dayalı siyaset sadece kan getirir, gözyaşı getirir. Az önce ifade ettiğim küresel güçlerin bölgede başvuracağı son oyun, sonu gelmez mezhep savaşlarıdır. Kürsülerden 'Müminler ancak kardeştir' diye seslenen vaazlarımıza, idari erklerin sulh çabaları destek vermelidir. İslam coğrafyasının her köşesinde çınlayan ezanların salah ve felaha davetine İslam ülkelerinin liderleri icabet etmelidir. Siyasetteki her türlü işbirliğinin kitleleri birbirine nasıl yakınlaştıracağı ve çatışmaları nasıl kestiği görülecektir. Müslümanlar ve bilhassa Müslümanların idarecileri ilim, irfan, ahlak, hukuk ve adaletin bu topraklarda ikame olması için ceht ve gayret içinde olmalıdır. Cihat budur. Cihat adam öldürmek değildir, cihat kan akıtmak değildir, cihat İslamın yaşanması için insanları yaşatmanın ceht ve gayretidir. Buradan bütün İslam dünyasına bu çağrıyı yeniliyoruz . Geliniz çatışmalardan uzak, hakka ve adalete uygun bir işbirliğiyle İslam beldelerini yeniden İslamın selamın şehirleri yapalım" diye konuştu.
"RÜYALARINI DİN ADINA PAZARLAYANLAR..."
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, konuşmasının bir bölümünde düşünce serbestliğinden de söz ederek şöyle dedi:
"İslamın düşünce geleneğinde yeri olmayan bu tutum asla kabul edilemez. Müslümanları birbirine düşüren, fitneyi, buğzu, hasedi, fesadı, tefrikayı körükleyen bu adamlar son derece tehlike arz etmektedir. Alimlerimiz, ilahiyatçılarımız ve din görevlilerimiz gerek ülkemizde ve gerekse İslam coğrafyasında giderek yaygınlaşan bu dil karşısında uyanık olmak ve milletimizi uyarmak zorundadır. İslamda sabiteleri hedef almayan her türlü düşünce serbestiyeti vardır, ancak kendisi gibi düşünmeyenleri tekfir eden, kendisi gibi yaşamayanlarını tehdit eden bir anlayışın özgürlükle ilgisi olamaz. Hele şiddeti tecviz eden, nefreti dilini kullanan, bütün bunları yaparken dini istismardan çekinmeyen yapılara karşı cezai müeyyide içeren hukuki düzenlemelerin yapılması toplumsal barışımız için kaçınılmaz hale gelmiştir. Etrafına topladığı samimi Müslümanların bilgisizliğini fırsat bilerek indi mütalaalarını, rüyalarını, hezeyanlarını, planlarını din adına pazarlamakla 'Ehlisünnet' yolu temsil edilemez."
Adana Sheraton Oteli'nde düzenlenen Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) 33'üncü İl Müftüleri İstişare Toplantısı'na, Adana Valisi Mahmut Demirtaş, Büyükşehir Belediye Başkanı MHP'li Hüseyin Sözlü, 81 il müftüsünün yanı sıra çok sayıda DİB çalışanı katıldı. Katılımcılara seslenen Vali Demirtaş ve Belediye Başkanı Sözlü, konuklarına ağırlamaktan memnun olduklarını belirterek DİB Başkanı Görmez'e teşekkür etti.
FOTOĞRAFLI