Güncelleme Tarihi:
ADANA,(DHA)- ADANA'da Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen, çiftçinin mazot ve prim desteklemelerinden yeterince yararlanamamasının tarımın alarm vermesine neden olduğunu ve üreticinin üretimden vazgeçmesinin ithalatı arttırdığını söyledi.
Tarıma verilecek desteklemeler konusunda verilen sözlerin yerine getirilmediğini belirten Süleyman Girmen, üreticinin kazancının her geçen gün gerilediğini kaydetti. Girmen, "2016 yılında çıkarılan Tarım Kanunu'nun 21'nci maddesi ile verilecek tarımsal desteğin milli gelirin yüzde 1'inden daha az olamayacağı hükmü getirilmiştir. Ancak bu söz hiçbir zaman yerine getirilmemiş, verilmesi gereken destek yüzde 0.4 ve 0.6 aralığında kalmıştır" dedi. Çiftçiye 2017'de 12.7 milyar TL destekleme ödemesi yapıldığını söyleyen Girmen, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle devletin çiftçiyi değil, çiftçinin devleti desteklediğini belirterek şöyle devam etti:
"2017'de çiftçiye destekleme ödemesi 12,7 milyar TL olmuştur ancak kanuna göre yapılması gereken ödeme 30,4 milyar TL olması gerekirdi. Bu durum 2018 yılı için de değişmemiştir. Bütçeden destekleme için ayrılan pay 14,5 milyar TL iken verilmesi gereken miktar 34,5 milyar TL'dir. Hükümetin, 'mazotun yarısı devletten' sözü de sevindirici olmuştu, ama yine sevinemedik. Zira, çiftçimiz tarımsal üretimde 3,5 milyar litre mazot kullanmaktadır. Mazotun 2017 yılı ortalama fiyatı 4,84 TL olarak hesaplanabilir. Bu durumda çiftçimiz kullandığı mazota yaklaşık 17 milyar TL ödeme yapmıştır. Bu miktarın yaklaşık yüzde 60'ının vergi olduğu düşünülürse yaklaşık 10 milyar TL'lik kısmı vergidir. Yani, 2017 yılında çiftçiye verilen 12,7 milyar TL'lik tarımsal desteğin 10 milyar TL'lik kısmının, çiftçinin tarımsal üretimde kullandığı desteklerden sadece biri olan mazotun vergisi ile geri alındığı açıktır. Bu veriler ışığında baktığımızda devlet çiftçiyi değil, çiftçi devleti desteklemiştir."
ÜRETİM AZALIYOR, İTHALAT ARTIYOR
Çiftçinin tarımsal üretimden uzaklaşmasıyla ithalatın arttığına dikkat çeken Girmen sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çiftçinin tarımsal üretimden uzaklaşması, tarım arazilerinin üretimde kullanılmaması durumu kendisini tarımsal ürün dış ticaretinde de bariz bir şekilde hissettirmektedir. Konuya önemli ürünler bazında baktığımızda 2017 ocak ayında 246 bin ton olan buğday ithalatımız 2018 ocak ayında yüzde 234 artışla 821 bin ton olmuştur. Aynı süreler için 48 bin ton olan mısır ithalatımız 8,5 kat artışla 404 bin tona; 5 bin ton olan pirinç ithalatımız yüzde 240 artışla 17 bin tona; 4 bin ton olan nohut ithalatımız yüzde 175 artışla 11 bin tona; 3 bin ton olan kuru fasulye ithalatımız yüzde 267 artışla 11 bin tona; 107 bin ton olan soya fasulyesi ithalatımız yüzde 69 artışla 181 bin tona; 29 bin ton olan ayçiçeği tohumu ithalatımız yüzde 145 artışla 71 bin tona; 51 bin ton olan pamuk ithalatımız yüzde 41 artışla 72 bin tona; 22.999 baş sığır ithalatımız yüzde 393 artışla 113.318 başa; 1.051 baş olan koyun ithalatımız yüzde 580 artışla 7.143 başa; 80 ton olan sığır eti ithalatımız 29 kat artışla 2.333 tona yükselerek ülkemiz tam bir ithalat cennetine dönüştürülmüştür. Bu tablo Türkiye'nin gıda egemenliğini kaybettiğini ve kendi çiftçisi yerine ithalat yapılan ülke çiftçilerini desteklediğini göstermektedir."
KIRSAL ALAN YAŞLILARA KALDI
Yanlış tarım politikaları nedeniyle tarım üretiminin yapıldığı kırsal alanın neredeyse yaşlılara bırakıldığını söyleyen Süleyman Girmen sözlerini şöyle tamamladı:
"Bugün kırsal alanlar terk edilmiş, yaşlılara bırakılmıştır. Hükümetin kırsalı boşaltan politikaları terk edilmeden bu alanlara dönüşü amaçlayan politikalar boşa kaynak israfından başka bir şey olmayacaktır. Ülkemizde 33 şeker fabrikası bulunmakta olup bunların 25'i devlete aittir ve devlete ait olanların 14'ü ise özelleştirme aşamasındadır. Gerekçe zarar etmeleridir. Detaylı incelendiğinde fabrikaların yeterli pancar bulamamalarından kaynaklı zarar ettikleri, buna rağmen birçoğunun kar ettiği görülmektedir. O zaman sorun uygulanan tarım politikaları sonucu çiftçinin yeterli pancar üretememesinden kaynaklanmaktadır. Çözüm özelleştirme değil şeker pancarı üretiminin teşvik edilmesidir. Yapılan her özelleştirme sonucu bir kısım fabrikalar hemen, bir kısmı ise istenilen taahhüt gereği 5 yıl sonra kapanacak, gerileyen şeker üretimi nişasta bazlı şeker ile doldurulacaktır. Bu gerçeklerden yola çıkarak şeker üreticisi desteklenmeli ve şeker fabrikaları özelleştirilmemelidir."
FOTOĞRAFLI