IHA
Oluşturulma Tarihi: Şubat 02, 2016 11:30
CHP ADANA İL BAŞKANI AYHAN BARUT, İL KADIN KOLLARI BAŞKANI YASEMİN YILMAZ SARIEROĞULLARI VE İL GENÇLİK KOLLARI BAŞKAN YARDIMCISI MUHAMMET ERGİNKARA’YLA BİRLİKTE YAPTIĞI AÇIKLAMADA TÜRKİYE’DE SON BEŞ YILDA 1437 KADININ, 2016 YILININ SADECE OCAK AYINDA DA 19 KADININ KATLEDİLDİĞİNİ SÖYLEDİ.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana İl Başkanı Ayhan Barut, kadına karşı şiddetle mücadele için acilen kadın erkek eşitliğinin sağlanması, hiçbir mazeret üretmeksizin kadına karşı şiddetin önlenmesinin öncelikli bir devlet politikası olarak ilan edilip gereklerinin yerine getirilmesi gerektiğini söyledi.
CHP Adana İl Başkanı Ayhan Barut, İl Kadın Kolları Başkanı Yasemin Yılmaz Sarıeroğulları ve İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Muhammet Erginkara’yla birlikte yaptığı açıklamada Türkiye’de son beş yılda 1437 kadının, 2016 yılının sadece ocak ayında da 19 kadının katledildiğini söyledi.
Son beş yılda 112 kız çocuğunun tecavüze uğradığını, 141 kadının da devlet koruması altındayken katledildiğini aktaran Barut, “Devlet propagandasıyla kadına karşı şiddetin kışkırtılması ve bu şiddetin ilk tezahürleri olan kadınlara yönelik aşağılama, ayrımcılık, hakaret, tehdit, şantaj, yaralama, cinsel taciz ve cinsel saldırılar gibi suçların çeşitli mekanizmalarla cezasız bırakılması sözkonusu” dedi.
Tecavüz ve kadın cinayetleri için Türk Ceza Kanunu’ndaki cezaların yeterince ağır olduğunu vurgulayan Barut, asıl sorunun, tecavüzcülerin ve katillerin çoğunun cinsiyetçi ve yasaya aykırı yargı kararlarıyla aklanması ya da daha düşük cezalarla cezalandırılması olduğunu kaydetti. Barut, “Yargıda özellikle tahrik ve iyi hal gerekçeleriyle yapılan erkeklik indirimleri olarak adlandırabileceğimiz cinsiyetçi kararlar, bizzat yasanın kendisine aykırıdır” diye konuştu.
Ağırlaştırılmış müebbet ya da müebbet hapis cezalarının yeterince ağır cezalar olmasına karşın hiçbir biçimde caydırıcı olmadığını dile getiren Barut, cinsiyetçi ve yasaya aykırı uygulamaların ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etti.
“ERKEK ŞİDDETİ SADECE BİREYSEL BİR TUTUM DEĞİL”
Erkek şiddetinin sadece bireysel bir tutum olmadığını, arkasında erkek egemen, cinsiyetçi bir sistem ve bu sistemin kadınları baskı altında tutmaya yönelik sistematik çabası yattığını belirten Barut, “Bugün Türkiye’de bu sistem, dozu giderek artan ve yaygınlaşan dev bir propaganda mekanizmasıyla kadınları geleneksel/cinsiyetçi kadınlık ve annelik rollerini gönüllü olarak kabule zorlamak; buna itiraz eden kadınları ise, şiddetin tüm biçimleri ile cezalandırmak üzerine kurgulanmıştır” şeklinde konuştu.
Haksız tahrik indirimlerinin cinsiyetçi erkeklik indirimleri olduğunu ifade eden Barut, yasa maddelerinin değiştirilmesinden çok, Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW’ın gereklerinin yerine getirilmesi gerektiğini vurguladı.
“Kadına karşı şiddet konusunda arabuluculuk/uzaklaştırma, basit yargılama usulü ve pazarlık” dönemini başlatacak olan “Ceza Muhakemesinde İş Yükünün Azaltılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın sakıncalarına işaret eden Barut, şöyle devam etti:
“Şiddetle mücadelede asıl etkili olacak yöntem, cinayetlere uzanan şiddet zincirinin ilk halkalarında kadınlar için güçlendirici, erkekler için caydırıcı etkide bir ceza politikasıdır. Siyasi iktidar bu konuda herhangi bir adım atmayı düşünmediği gibi, tam tersine kadın ve çocuklara karşı işlenen cinsel suçlar da dahil olmak üzere cezası beş yıla kadar olan suçlarda basit yargılama, pazarlık ve uzlaşma getiren bir yasa hazırlığı içindedir. Kadınlarla ilgili davaları, yargıya iş yükü olarak gören, kadınlara karşı suçları suç olmaktan çıkarmaya, kadınları saldırganları ile barıştırma/uzlaştırmaya çalışan bu taslak derhal geri çekilmelidir.”
“ÖNCELİKLİ DEVLET POLİTİKASI OLARAK İLAN EDİLMELİ”
Kadına karşı şiddetle mücadele için öncelikle ve acilen kadın erkek eşitliğinin sağlanması, hiçbir mazeret ileri sürülmeksizin kadına karşı şiddetin önlenmesinin öncelikli bir devlet politikası olarak ilan edilmesi ve gerekleri yerine getirilmesi çağrısında bulunan Barut, şöyle devam etti:
“Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin tüm gerekleri ilgili kadın ve LGBTİ örgütleriyle birlikte yaşama geçirilmelidir. Devlet mekanizmaları ve toplumsal yaşamın her alanında kadınların eşit temsili sağlanmalıdır. Derhal, kadın cinayetlerini önleme ve can güvenliği riski bulunan vakaların bizzat takibi görevi bulunan kadın cinayetleri ile ilgili bir birim oluşturulmalıdır. Tanık koruma kurulu gibi aynı ve ek yetkiler ve olanaklar ile donatılmış Cumhuriyet Başsavcılığı, Emniyet ve Jandarma Genel Müdürlükleri, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları temsilcileri, Adli Tıp temsilcisi ve kadına karşı şiddet alanında çalışan hükümet dışı kadın örgütü temsilcilerinden oluşan bir özel birim kurulmalıdır.”