Ümit Boyner: ‘Hareketli geçecek’

TÜSİAD başkanlığının iki kez art arda kadınlar tarafından üstlenilmesinin medyadaki kimi erkek yazarlar tarafından algılanış biçimini hayretle izliyorum. Bundan önce erkekler üst üste başkan seçilirken her şey çok normaldi onlar için, ama şimdi anormal bir durum var! Hatta etekli erkeklerin pantolonlu kadınların arkasına saklanmasından bile söz ediliyor bu bağlamda.

Bana göre değişen dünyayı ve Türkiye’nin dinamiklerini doğru anlamakla ilgili bir sorunumuz var, bu yorumlar onu gösteriyor. Bugün medya köşelerini tutan bizler 20-30 yıl öncesinin muhabirleriyiz. O yılların bakış açısıyla dünyayı seyredersek hataya düşeriz.

Beyinlerimizin bir tarafı hâlâ devletin güdümünde.

Nasıl mı derseniz, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD’nin son araştırmasına göre tüm üye ülkeler içinde en düşük kadın memur sayısı yüzde 2 ile Türkiye’de. Ülkemize gelen yabancılar devlet dairelerinde çaycıdan başka kadın olmadığını fark ediyorlar, ama biz o ürkütücü erkek kalabalığına alışmışız bir kere.

Neyse ki özel sektörde durum değişti. Kadın girişimci sayısı hızla artıyor. Bu hafta KAGİDER ve Garanti Bankası’nın Kadın Girişimci buluşması için Bursa’daydık. Orada öyle kadınlar dinledim, öyle kadınlarla tanıştım ki, bıraksalar Türkiye’yi kadınlar yönetse, oranlar değişse, bakanlar kurulunda sadece iki erkek kalsa acaba Türkiye daha iyi yönetilen bir yer olmaz mıydı diye düşünmeden edemedim.

* * *

TÜSİAD’a dönersek, “Eski başkanlar müthişti” denilerek doğru değerlendirme yapılmadığı kanısındayım, çünkü Türkiye eski Türkiye değil ve TÜSİAD’ın konumlanması çok değişti. Bugün TÜSİAD’ın rakibi hatta rakipleri var, eskiden yoktu. TÜSİAD’ın tam sayfa ilanlarla hükümeti sarstığı 70’lerin Türkiye’si yok artık.

Bir başka açıdan bakarsak ordunun siyasetteki vesayeti gibi, iş dünyasının da vesayeti vardı. O vesayet yüzünden de bir ilanla ya da bir raporla dengeler değişebiliyordu. Şimdi artık TÜSİAD’ın etkisi de “normalleşiyor”.�

TÜSİAD’dan beklentimiz gazete ilanları ya da sansasyonel raporlar değil, öncü konumda olduğunu hissettiren projelerle ağırlığını koyması. İş dünyasında liderlik de yetmez, “öncü” olmak gerekiyor, ikisi farklı şeyler.

Diğer taraftan da medyada bazen TÜSİAD haberlerini abarttığımızı düşünmüşümdür. Yavaş yavaş bu da Avrupa standardına oturuyor. Bu normalleşmeyi de TÜSİAD’ın etkisinin azalması diye okumamak lazım. Demokrasiyle yönetilen hangi Avrupa ülkesindeki iş dünyası örgütü TÜSİAD gibi haftanın üç günü sayfaların manşetinde geziniyor? Demokratikleşme arttıkça TÜSİAD daha az devrede olmak ihtiyacı hissedecek ve kendini farklı biçimde konumlandırıp işlevini gözden geçirecek.�

Öyle ya da böyle, Boyner’in kendisinin de söylediği gibi, TÜSİAD’da hareketli bir dönem başlıyor.