TÜRKİYE ekonomisi yüzde 9.9 oranında büyürken ve kişi başına düşen milli gelir 4 bin doları aşarken nasıl oluyor da şehirlerde hırsızlık vakaları artıyor?
Bu artışı ne sadece Rahşan Hanım affıyla, ne denetimsizlik, ne de yoksullukla açıklamak mümkün.
Hırsızlık vakalarının artışı toplumsal yozlaşmanın bir parçası. En üstün değerin para haline geldiği bir ortamın dışavurumu. Kendi değerlerinden tiksinen aydınların 21. yüzyıl Türkiye toplumuna yeni bir tasavvur sunamamalarının bir sonucu.
Milletçe kalbimizin birlikte attığı bir an hatırlıyor musunuz? Ortak payda olarak tek başına futbol ya da Süreyya’nın sonradan hayal kırıklığı ile sonuçlanan 1500 metre koşusu da sözünü ettiğim tasavvuru oluşturmaya yetmiyor.
* * *
Avrupa Birliği kökeninde geniş tabanlı bir uluslararası aydınlar hareketi olan yeni bir tasarım olarak doğdu. AB’yi kuran vizyonerlerin tasarladıkları ya da tasavvur ettikleri birliktelik modeli Avrupa’yı daha uzun süre ayakta tutmaya yeter. Çünkü Avrupa kendini yeniliyor. Tasavvura yeni tasavvurlar ekliyor. Ortak para biriminden sonra ortak anayasayı hedefliyor. Gün gelecek Ukrayna, Türkiye ve belki de Rusya büyük Avrupa’ya katılacak.
Ardından Avrupa’ya tekrar yeni bir tasavvur gerekecek. Gerekecek, çünkü Alev Alatlı’dan alıntıyla, ‘Toplumların da insanlar gibi bir yaşam takvimi vardır’.
Türkiye’nin aydınları bu ülkenin dibe vuruşlarında hep politikacıları sorumlu tuttular. Politikacıları suçlayarak bugünlere geldik. Oysa dünyayı yorumlamak da, o yorumdan yepyeni bir tasarım çıkarıp halka sunmak da aydınların işiydi.
Sürekli Batı’dan örnek vermenin hüzün verici tarafını biliyorum ama bizim Batıcı Türk aydınlarımız toplumsal tasarım üretmek anlamında hiç Batılı olamadılar.
Aydınları tasarım üretmeyi beceremeyen toplumlarda politikacıların ülkeyi komedi filmi çevirir gibi yönetmeleri normaldir. Türk Ceza Kanunu’nun başına gelenler buna iyi bir örnek değilse nedir?
Avrupalı olmak, ortak tasarımın içinde yer alan yönetim tarzıdır aynı zamanda. Bu tarz toplumsal tasarımı ilgilendiren yasalarını bizdeki gibi son dakika kararlarıyla yapmaz. Bakın Avrupa Anayasası’na, yıllardır Avrupa kurumlarında tartışılıyor.
* * *
Hırsızlık ve kapkaç çoğaldı, korku kültürü içinde yaşar olduk.
Ama bakın size bir de madalyonun öteki yüzü: Annem Mecidiyeköy tarafında bir bankadan çıkıyor. Kış bir türlü bitmedi ya canı kestane çekiyor. Kestaneleri alıp yoluna devam ederken arkasından genç bir çocuk bağırıyor: ‘Teyze cüzdanınızı düşürdünüz.’
Burası da Türkiye.
Henüz hepimiz kötü olmadık. Tüm değerler yok olmadı.
Fakat son dönemeçteyiz.
Ya bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkıp bu toplumun insani özellikleriyle Batı’ya katılacağız, ya da yok olacağız.
Görev aydınların: Toplumsal tasarım yoksa ölüm var.