Skoru bırak, konuya bak

TÜRKÇE’de insafsız ve kötü birine çatmak için "dinsiz imansız" denir. Son olaylar bize insanın ahlaklı ve dürüst olması için dinin ve imanın yetmediğini, herkese "vicdan" da gerektiğini gösterdi. Bir de Allah korkusunun, bu vicdan denilen şeyin oluşmasına yetmediğini...

Engelli koşuyu ahlak ve vicdanın kazanmasından çok uzağız.

* * *

Giderek Amerikan toplumuna benziyoruz, yine şekle şemale odaklandık. Oysa CHP’li Kılıçdaroğlu ile AKP’li Fırat açık oturumunu maç skoru gibi değerlendirirsek bir arpa boyu bile yol alamayız.

Türkiye’nin en büyük sorunu nedir? Bu soruya hiç tereddütsüz "yolsuzluk" yanıtını vermek durumundayız. Naklen seyrettiğimiz tartışmada, üst başlığı yolsuzluk olarak algılanması gereken içerikte üç ana konu vardı: Hayali ihracat, nüfuz ticareti ve uyuşturucu kaçakçılığı. "O mu yaptı, bu mu yaptı? Yaptı mı, yapmadı mı?"nın da ötesinde, kabul edelim ki Türkiye’de her üçü de bolca var.

Hayali ihracata bakalım. Özal sonrası dönemde ilgi kaybına uğrayan bir konudur bu. Oysa zaman zaman aramızda Türkiye’nin ihracat rakamlarının ne kadar gerçek olduğunu bile konuşuruz. Çünkü Türkiye’de mevcut çoğu da iyi niyetli devlet desteklerinin nasıl altından girilip üstünden çıkıldığını hepimiz biliriz.

Bu noktada Türk’ün zekası ile mi övüneceğiz, yoksa ahlaksızlığıyla mı? Bu soruyu da sormamız gerekir.

Danıştay tespitine uğrayan Fırat’ın ortağı olduğu şirket gibi Türkiye’de yüzlerce şirket bu desteklerden bir şekilde yararlanmanın yolunu bulur. Hatta bırakın ihracatı, ithalatta bile bu var. İhraç ürünümde kullanacağım diye yapılan ithal kumaşın tekstilde yıllarca aslında iç piyasaya sürülen ürünlerde kullanıldığını herkes bilir de nedense bunu kimse konuşmak istemez.

Çünkü ittifaklar vardır...

Serbest bölgelerin amacından çıkarılıp nasıl kullanıldığını da hepimiz biliriz. Ama sistem, bu "sıkıcı ve renksiz" konuları öteler. Alnının teriyle iş yapıp vergisini ödeyenin kendini enayi hissettiği düzen de sürüp gider. Birileri üç kuruşu yan yana getirmeye çalışırken, ötekiler hava basar. Birinci gruptakiler ülkeye olan güvenini yitirir, ikinciler ise saygısını. Her durumda toptan kayba uğrarız yolsuzluklar yüzünden.

İhracat yaptım deyip de yapmayanın aldığı teşviklerin hepsi öğretmenin, işçinin, memurun, yoksulun maaşından çalıntıdır. Gece pencereden girip ev soymaktan farkı yoktur bunun. Ama sistem, "öteki hırsız"a bu duyguyu yaşatacak denetim mekanizmalarını kullanmaz ve kullandırtmaz.

Çünkü ittifaklar vardır...

Bugünkü haliyle Türkiye, yeterli sermaye birikimi olmayan benzer başka ülkeler gibi yolsuzlukla başa çıkmamayı seçiyor. Bu, aslında çok bilinçli bir seçim. Ve bugünkü savaş, sermayenin kimin elinde birikeceği ile ilgili. Bu yüzden de yeni ittifaklar oluşuyor. Her açılan yolun, her döşenen rayın, her atılan temelin altından ucu siyasete uzanan yeni ittifaklar çıkıyor.

Türkiye’de özgür, vicdan sahibi, ahlaklı insanların sayısı artmadıkça engelli koşuyu onlar kazanacak.
Yazarın Tüm Yazıları