YILIN birinci günü Edirnekapı Şehitliği’ndeki aile kabristanına gittik. Oradan ayrılmadan önce de Bruno Taut’un mezarına uğradık.
Dünyaca ünlü bu Alman mimarın dikey Müslüman mezar taşları arasında kaybolmuş duran yatay mezar taşını bulmak kolay olmadı. Büyük dikdörtgen mermerin üzeri toprak, sonbahar yaprakları ve çam ağaçlarının dikenleriyle kaplıydı.
Mezarı temizlettik ve yıkattık. Beyaz mermer sadeliğin tüm haşmetiyle çıktı ortaya. Bruno Taut’un mezarının yerini belirlemek için etrafına dört servi dikmeye karar verdik.
Bruno Taut, Atatürk Katafalkı’nın mimarıydı. Cumhuriyet Türkiyesi, Marksist olduğu için Nazilerden kaçan bu ünlü Alman mimara kucak açmıştı. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Ankara Atatürk Lisesi, Trabzon Lisesi, Cebeci Ortaokulu onun eserlerinden bazıları.
1938 yılının Noel gecesi İstanbul’da ölmüş Bruno Taut. Bu topraklarda kalmayı vasiyet etmiş. Cumhuriyet de onu şehitliğine gömerek onurlandırmış.
Berlin’in bir bölümünün iskanında imzası olan Bruno Taut, Alman Sendikalar Birliği ile toplu konut projelerinde çalışmış. Moskova’da Ekim Devrimi’nin ilk sosyal konutlarını hazırlayan da o.
Bruno Taut yaşasaydı katafalktan sonra muhtemelen Anıtkabir’i de yapacaktı. Yine de Türkiye’de kaldığı iki yıla pek çok eser sığdırmış. Bunlardan biri de Boğaziçi Köprüsü’nün Avrupa yakası ayağına çok yakın konumdaki kendi evi. İstanbullular bu eve Japon evi ya da Çin evi adını takmışlar. Oysa bu evin ilginç bir öyküsü var. Bruno Taut, Türkiye’den önce kısa bir süre Japonya’da kalıyor. Japonya’da çalışırken Japon ve Türk mimarileri arasındaki ortak noktaları görüyor ve bunun üzerine kalkıp Türkiye’ye geliyor. Bu arada kendi için yaptığı evde Türk mimarisinin kökenlerine inen bir uygulamayı gerçekleştiriyor. Biz ise kalkıp bu eve Çin evi diyoruz!
* * *
Japonya’da Bruno Taut’un adı hálá anma günleriyle yaşatılıyormuş. Türkiye’de çok daha uzun süre kaldığı halde bizde unutulup gitmiş. Öyle ki Mimar Sinan Üniversitesi’nde ders verdiği Bruno Taut Atölyesi’nin adı kalkmış, 319 numara olmuş. Ne yazık.
Örneğin DİSK, Alman sendikalarıyla el ele verip sosyal konut konulu bir Türk-Alman Bruno Taut Mimarlık Ödülü yarışması açamaz mı?
Bruno Taut’un Türk mezarlığında hem de şehitlikte gömülü olması "buluşma noktaları"nın önemini hatırlatıyor. Giderek ayrışan kimlikler ve yok olan buluşma noktaları bizi nereye götürüyor?
Dinsel ve etnik kimliklerin öne çıktığı çağımızda insanı insan diye görmekten uzaklaşıyoruz. Bruno Taut’un Müslüman şehitliğindeki mezarı bize biraz da kimliğimizden önce insan olduğumuzu hatırlatıyor.