TOPKAPI Sarayı Müzesi Başkanı telefonu açar açmaz, “Yarın Medine’ye gidiyorum” dedi. Bunu şöyle anlamak gerekir: “Vaktim çok az, kısa görüşelim!”
“Neler oluyor?” diye sormama kalmadan “Bilgisizlik ve hırsın yan yana gelmesi fevkalade tehlikelidir” diye ekledi.
İlber Ortaylı ile bir saat sonra Topkapı Sarayı’nda buluştuğumuzda odasında kimse olmamasına şaşırdım. Zira ne zaman gitsem çoğunlukla eski Sovyet coğrafyasından gelen ziyaretçileri olur. Mesela Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın Türkiye’ye getirdiği grupları İlber Hoca kendi misafiri gibi görüp ağırlar. Ama o şimdi diyor ki: “Yanlış iş yapmış olmalıyım!” Bunu duyunca Zaman Gazetesi’nde çıkan, Saray’a atanan yeni müdürün İlber Hoca’nın görevinin “misafir ağırlamak” olduğunu belirttiği o röportajı hatırladım hemen... * * * Tanıyanlar bilir, Hoca ile uğraşılmaz. O işine bakar. Nitekim “Topkapı’nın en büyük beş sorunu nedir?” diye dikildim sabah sabah karşısına. İşte Ortaylı’ya göre sarayın başlıca beş derdi: Birincisi: Yanlış restorasyon. 1940’lardan itibaren o zamanın bilgisiyle Hazine Dairesi’nde ahşap konstrüksiyon sökülüp yerine beyaz çimento ile restorasyon yapılmış. Neyse ki şimdi 2010 sayesinde Harem, Tekstil İşverenleri Sendikası sponsorluğunda da Elbise-i Hümayun onarılıyor. İkincisi: Lise öncesi okul çocuklarının ziyaretleri. Çocuklara ne yeterince dikkat ediliyor, ne de bilgi veriliyor. Üçüncüsü: Arşiv ve kütüphane için yeni mekan ihtiyacı... 1840’ta yapılan gerçek Hazine-i Evrak’ı Vilayet kullanmak istiyor. Ortaylı bunun için Başbakan’dan ricada bulunacak, zira Topkapı arşivini taşımak lazım. Dördüncüsü; Ecnebileri 10 Euro gibi komik bir fiyata içeri almak! Ucuz turlarla gelenler ne yaptığını bilmeden müze geziyor. Ancak kendi vatandaşımız ucuza girmeli. Bu konuda Müze Kart eşsiz bir uygulama. Beşincisi ise Saray’ın Marmara cephesindeki surlarının tamiri ve oradaki arazinin halka açılması... İlber Ortaylı Topkapı’nın bu beş sorununa konsantre olunmasından yana... * * * Topkapı Sarayı’nda bugüne dek neler yapıldı? Ortaylı, Bab-ı Humayun’dan otobüs geçişinin Bakan Koç zamanında kalkmasını, onun yerine gelen Günay’ın Darphane ve Kimyahane’ye el atmasını, Zührevi Hastalıklar hastanesinin boşaltılmasını ve bakan tarafından yeni bir fonksiyon verilmesini, Fatih belediyesinin Eminönü ile birleştikten sonra Sultanahmet’in araç trafiğine kapanmasını, müzede konferanslar düzenlenmesini, Hamam, Sürre Alayı gibi kendi eserlerini sergilemesini, Kremlin, İran gibi sergilerin ilk kez sempozyumlarla birlikte gerçekleşmesini aklına gelen iyi işler arasında sıralıyor. * * * Ve nihayet görüşmemizin en zevkli kısmı... Ortaylı diyor ki: “Komplo teorisi üretmem, doğrudan saldırırım. Bir şeyin iyi tarafını da söylerim, kötüsünü de. Ne yapacaksan düzgün insanla yap, goygoyculukla olmaz!” “Kadro sorunu...” diyecek oluyorum, Ortaylı sözümü kesiyor: “Hiç kimsenin, Amerika’nın da, Rusya’nın da, dünyanın en büyük şirketlerinin de kadrosu yoktur. İşler doğru dürüst akıllı birkaç adamla yürür. O adamların vasfı da başkalarıyla iyi geçinmektir! İyi geçinmek ise sözünde sadakat ve vefa ister...”