BRÜKSEL ’e yaptığım son ziyarette Avrupa Kitapçısı’na uğradım.Schuman Meydanı’na yakın bu kitapçıda sadece Avrupa ile ilgili kitaplar satılıyor. Aldığım kitaplardan birinin içine tanıtım amaçlı bir ayraç sıkıştırmışlar. Ayracın üzerine uluslararası üne sahip beş ünlü Belçikalının fotoğrafı konmuş. Arkasında da altıncı ünlü Belçikalı olduğunu iddia eden bir adamın resmi var. Ayracı bastıran da sattığı ürünü tanıtmak isteyen bu adam zaten.Konumuz bu ayraç değil, ama oradan yola çıkarak kendime sorduğum soru: Beş ünlü Türk’ün resmini alt alta basmak gerekseydi kimleri koyardık? Atatürk, Mimar Sinan, Piri Reis, Yılmaz Güney, Orhan Pamuk. Bu listede Atatürk ve Orhan Pamuk dışındakileri değiştirmenize itirazım olamaz, ama bu ikisi her türlü nesnel ölçütle söylüyorum, günümüzde sabit kalmalı. * * * Orhan Pamuk Türkiye’nin en tartışmalı yazarı. Ama Orhan Pamuk aynı zamanda yurtdışında en çok okunan Türk yazarı. Ayrıca bu devirde kimsenin tenceresi kapağı kapalı kaynamıyor. Orhan Pamuk’un ‘30 bin Kürt’ü öldürdük, 1 milyon Ermeni’yi de kestik’ sözleri üzerine başlayan tartışma da küreselleşti. Bu tartışmanın seyrinin Avrupa’daki Türkiye algısına verdiği zarar, yukarıdaki sözlerin sarf edilmesinden çok Türkiye’deki tepkilerden kaynaklandı. Sonuçta varılan noktada Türkiye’nin en ünlü yazarını yaka paça mahkemeye getirmekten söz eder hale geldik. ‘Orhan Pamuk kışkırtıcı bir yazardır. Bu sözleri söylerken amacının şoke etmek olduğunu da gizlemiyor zaten’ diyemedik. Olayı üzerimize yapıştırıp kişiselleştirdik. Teflon tava olmayı beceremedik.* * * Avrupa kimliğinin ekonomik ve siyasi boyutu bizi fazlasıyla ilgilendiriyor ama bunun bir de felsefi tarafı olduğu pek aklımıza gelmiyor. Avrupa kimliğinin doğasında evrensellik ve hümanist bir ideal var. Evrensel bir ideali sınırlara hapsetmek mümkün değil. Avrupa’nın sınırlarını da işte bu evrensellik zorluyor. Türkiye’nin içeri adım atması biraz da bu ideal sayesinde gerçekleşiyor. Bunun bir de karşılığı var: Bu ideale bağlı olmak belki de AB’ye en önemli katılım koşulu.Avrupa kimliğinin evrensel ve insani boyutu içinde demokrasi ve ifade özgürlüğü önemli yer tutuyor. Orhan Pamuk’un ‘Türklüğe hakaret’ diye bir kavram etrafında yargılanması Avrupa’nın evrensel bakışı içine sığmıyor. Kimse bu sözler doğru mu yanlış mı diye bakmıyor, ama Pamuk’a yapılan ifade özgürlüğüne sığmayan bir yaklaşım olarak görülüyor. Yazarı yerden yere vurmakta serbestsiniz, ama içeri tıkmakta değil! Dilini bilhassa tutamadığını açıkça söyleyen sanatçı kışkırtıcılığı karşısında sükûnetinizi koruyabilmek... Bundan dolayı rencide olmamak... Bunun pek çoğumuz için kolay olmadığının bilinciyle şunu önerebilirim: Gelin toplum olarak bu olgunluk sınavını verelim. Bundan sadece kazançlı çıkarız.