KUŞKUSUZ herkes aynı duyguyu taşımıyor, ama bu seferki genel seçimler bana çok tatsız geliyor. Birkaç cazgır miting de olmasa kendimizi AB başkenti Brüksel’de seçim izliyor sanacağız, sessiz ve heyecansız...
Sanırım böyle olması biraz da yakın geçmiş atalarımızın neler yaptığını hatırlamamız yüzünden. Zira Umberto Eco’nun dediği gibi: "Atalarımızın neler yaptığını okumak arkeolojik bir eğlence değil, daha çok bir bağışıklık önlemidir."
Bağışıklık sağlamış bir zihinle mesela anket sonuçlarına bakmak beni hiç heyecanlandırmıyor. Kızanlara, bağırıp şaşıranlara da şaşıyorum. Geriye doğru eski anket sonuçlarını tarıyorum, bakıyorum hep aynı şeyler yaşanmış, bu sefer öyle olacak. Sonuçları sen bildin-ben bildim kavgası yapmak boşuna, çünkü pazartesi sabahı uyandığımızda yanılana ceza kesecek halimiz yok. Bir seçim sonra kaldığımız yerden devam nasıl olsa.
* * *
Pazartesi sabahı uyanmaktan söz ettiğime göre pazar sabahı sonuçların kesinleşmesini beklemeden yatağa gireceğiz demek ki... Oysa 60’lı yıllarda okuma yazmayı öğrenip de izlediğimiz o ilk seçimlerimizde Şule, Ali, Tansu, Teoman ve ben, tıfıl Niyazi’yi de ekibe katık yapıp sabaha kadar transistorlu radyonun başında nöbet tutar, gazoz içip tek tek her il ve kasabanın sonuçlarını kayda geçerdik. Hesap makinesi olmadığından kafadan toplama işlemi yapmak da bize düşerdi. O gün bugün bakkalda çakkalda hesabı yazarkasadan önce bilmemizin sırrı biraz da budur.
Bizimkiler CHP’li olduğundan seçim zaferi yaşamamayı çok çabuk öğrenmiştik. Babalarımızın milletvekili seçilmesi bile buruk bir sevinçti. CHP’nin neden hiçbir zaman birinci parti olamadığını anlayamazdık. Konu komşu ve döpiyesli hanımlar ise Demirel’in İsmet Paşa’yı geçmesine bakıp yorumlar yaparlardı. Efendim bu halk çok eğitimsiz, halk kendi çıkarını bilmiyor, halk kandırılıyor, şu seçtikleri adamlara bir bakın...
Allah’tan babamlar böyle konuşmazdı, zira her koşulda Meclis’in saygınlığının korunması, o kuşak genç CHP’li siyasetçilere verilen bir İsmet Paşa terbiyesiydi. Onlara göre halk her şeye rağmen sağduyu sahibiydi. Gücenirlerdi, ama yine de sandık yanılmazdı.
* * *
Tabii benim sözünü ettiğim o yıllarda kamuoyu anketi diye bir şey de bilmezdik henüz. Bilseydik eminim bu sefer de suçu anketlere yıkardı okumuş yazmış büyüklerimiz.
Demek istediğim o ki, yarın akşam belli olacak seçim sonuçlarına bakıp da onu bunu suçlamayalım. Bugüne dek bir iki puanlık oynamanın dışında ne medyanın parlatmasıyla seçim sonuçları gerçekten değişmiş, ne de anketler yüzünden.
Bu ülkenin eşit vatandaşlarına "Yiyecek kolisine oylarını sattılar" diye hakaret etmekten de kaçınalım. Beğensek de beğenmesek de seçim sonuçlarına saygı duyalım.