TOYOTA ’nın başkanı ile 1990’larda röportaj yaptım. Sabancı kardeşler hakkındaki fikrini sorduğum Bay Toyota “Üçü de birbirine benziyor, hangisi Sakıp bilemiyorum” diyerek beni güldürmüştü.
Sonradan ona hak verdim. Biz de Uzakdoğuluları ayırt edemiyoruz. Kim Çinli, kim Japon, kim Koreli bilemeyip hepsini aynı tornadan çıkmış sanıyoruz. Son seyahatlerimde indirimli satışlar sırasında Paris’in şık mağazalarına yine Japonların hücum ettiğini sandım. Yanılmışım. Alışverişe çıkmış karınca sürüsüne benzeyen çekik gözlü Asyalılar bu kez Japon değil yeni zengin Çinlilermiş. Çinliler her yerde. Ancak bir belirsizlik var. Çin geleceğin soğuk savaş tehdidi mi olacak, yoksa küreselleşmede gelişmiş ülkelerin partneri mi? Bunu hâlâ bilmiyoruz. Her durumda son bir yıla baktığımızda Çin-Amerikan ilişkileri geriliyor. Sebep, Çin’in ürettiği askeri uçak ve gemilerinin yol açtığı gerginlik. Gelin, biz indirimli satışlara geri dönelim. Tenzilattan yararlanan sadece Çinli turistler değil... Çin giderek fiyatı düşen Avrupa devlet tahvillerine saldıracağını açıkladı. Çin’in devlet şirketleri Avrupa’da şaraptan otomobile ve hatta enerjiye kadar farklı sektörlerde ne bulurlarsa satın alıyorlar. Bu nasıl bir alışveriş? Paris’teki yeni zengin Çinlilerin amacı ile Avrupa tahvili ya da petrol kimya şirketi alan Çin şirketininki aynı değil. Çin devlet politikası Euro bölgesini ayakta tutmaya çalışıyor. Mesaj çok net: Çin Euro’nun kendine gelmesini istiyor! Bunun için de tahvil alarak Avrupa’nın borçlu ülkelerine yardım elini uzatıyor. Bir tür Çin usulü Marshall Planı! Nasıl ki ABD 2’nci Dünya Savaşı sonrası Marshall Planı ile Avrupa’yı kalkındırmıştı, şimdi de Çin benzer bir yaklaşım içinde. Avrupa sağlam duracak ki Çin bu en büyük ihracat pazarına mallarını satmaya devam edebilsin. Bu kadar basit. Euro’nun değer kaybedişi durmalı ki Avrupa Çin mallarını daha rahat ithal edebilsin. Çin’in dolar cinsinden rezervleri artmasın, Euro cinsinden varlıkları zarar görmesin... * * * Çin’in Euro’ya verdiği destek akıllara 19’uncu yüzyılın “gazyağı lambası” vakasını getiriyor. 1880’lerin başı... Amerika’da John D. Rockefeller’in Standart Oil şirketi dünyada tüketilen petrolün yüzde 85’ini çıkarmaktadır. Standart Oil gazyağı işine de girmiştir ve yeni pazar arayışındadır. Rockefeller’in adamı Herbert Libby Çin’e gönderilir. Libby önce gazyağı lambasının güvenli olduğunu anlatan el ilanları dağıtır. İlk etapta Çinde ahaliye 8 milyon adet gazyağı lambası bedava verilir ya da çok ucuza satılır. Günümüzde bedava laptop dağıtanları aratmayan bir hızla bu sayı giderek artar. İş dünyası literatürüne giren “Onlara lamba sat ki, gazyağı alsınlar” stratejisi uygulanmaktadır. Bazı romantik yazarlar ise “Çin aydınlanıyor” diye kitap bile yazarlar. Gerçek amaç Standart Oil’in Çin pazarını ele geçirmesidir. Aradan 130 yıl geçtikten sonra şimdi de Çinliler buna yakın bir strateji uyguluyorlar... Tüm Çinliler birbirine benzeyebilir, ama gaz lambasının intikamını aldıkları kesin. Bu resmi Amerika nasıl seyrediyor? “Oh” demediği kesin de, bakalım lambaya püf demeye nefesi yetecek mi?