İSRAİL’in bölgemizde büyük bir Kürt devleti kurulması istediği komplo teorisi değildir. En azından bu satırların yazarı, bunu soru olarak 26 yıl önce (vakit çabuk geçiyor!) İsrail’in o zamanki sağcı başbakanı İzak Şamir’e sormuştu. Şamir bu soruya “Evet istiyoruz” yanıtını vermişti.
Soruyu Şamir’e 1984 yılının sonbaharında bir akşamüzeri Brüksel’deki Uluslararası Basın Merkezi’nin giriş katında yapılan bir basın toplantısında yönelttim. Cevabı kendi kulaklarımla duydum. Pek çok yabancı gazeteci de oradaydı. Zaman içinde ilgi alanıma giren hidropolitik ya da kısaca “su” konusunda İsrailli araştırmacı ve bilim insanlarıyla görüşmelerim oldu. Onlar da İsrail’in kendi varoluşu için hayati gördüğü “su” meselesinde Kürt kartını elinde tutmak isteğini gizlemezler. Her şey tıpkı Mavi Marmara’ya söylenen “Yaklaşma yoksa vururum” mesajı kadar açık aslında. Mavi Marmara’da Gazze’ye yardım için toplananlar ve bu işi organize eden İHH bu uyarıları dinlemedi veya ciddiye almadı. Hatta, İHH Başkanı’nın anlattığına göre gemiye çıkan İsrail askerleri ile boğuşup bir kısmını rehin almayı da başarmışlar. Sonuç: 9 ölü. Hepsi Türk. İşin vahim tarafı gemiyle gidenlerin ve ölenlerin bazılarının “Şehit olmaya gidiyoruz” söylemi içinde hareket etmiş olmaları. Kendilerine kimse dur dememiş; ne devlet ve emniyet cephesinden, ne de hükümetten. Adeta göz göre göre “ölüme gitmişlerdir”. Giden canlara yazık değil mi? Bu kadar aymazlık olur mu? Olmazsa, o zaman haklı olarak komplo teorileri devreye girer. Peki o zaman komployu yapan kim ve kimlerdir? İsrail mi? Yardım organizasyonu içinde varlık gösteren Hamas mı? İsrail’e karşı “siyasal İslam” mı? İsrail’i dünyada tecrit etmeye çalışan başka güçler mi? * * * Türkiye’de yaygın komplo teorileri bir noktada işin içine “Fethullah Hoca”yı da katarlar. Fethullah Hoca ve cemaat etkisi, ABD ve İsrail bağlantılı komplo teorilerinde sık sık gündeme gelir. Fethullah Hoca dün Amerikan WSJ gazetesine verdiği söyleşide açık seçik, geminin İsrail’in uyarılarına rağmen oraya gitmesini ve olayın 9 ölümle sonuçlanmasını eleştirmiştir. Şimdi “Hoca”nın bu sözlerini komplo teorisinin neresine oturtacağız? Erdoğan’ı devirmek istediği varsayılan İsrail güçlerinin hizasına mı ekleyeceğiz bu sözleri? Yoksa Türkiye’de öteden beri alttan alta süren “siyasal İslam” - “kültürel İslam” çatışmasının su yüzüne çıkmasıyla mı yorumlayacağız? Veya “ılımlı İslam”ın, ülkede Hamas bayraklarıyla yükselen “radikal İslam”dan duyduğu rahatsızlığa mı bağlayacağız? Türkiye, “Mavi Marmara”nın Akdeniz’de yediği vurgunla kaotik ve dalgalı sulara girmiştir. Baykal’ın gidişini bile, dolaylı olarak Erdoğan’ı devirmek isteyen “karanlık İsrail güçleri”ne bağlayanlara gün doğmuştur. Belli ki daha çok komplo teorisi dinleyeceğiz. Bunların içindeki gerçeği ayıklamak için “Ne konu olsa yazarım abi” türü gazetecilik yetmez. Türk medyasının uzman gazeteciliğe duyduğu ihtiyaç bugünlerde her zamankinden fazla kendini gösteriyor.