MEŞHUR hikayedir, içki yasağı koyan Sultan IV. Murad bir akşam tebdili kıyafet Üsküdar’a geçmek için sadrazamıyla birlikte sandala biner.
Sandalcı ise ayyaşların piri Bekri Mustafa’dır. Padişah ‘Nedir o içtiğin?’ diye sorunca Bekri Mustafa önce ‘Kuvvet şurubu’ der, ama IV. Murad ‘Bana da ver’ deyince şişeyi uzatır. Padişah iki yudum alıp kükrer: ‘Bre zındık, şarabı yasakladığımı bilmez misin.’ Bekri Mustafa şaşırır. ‘Sen kimsin de içkiyi yasaklıyorsun?’ diye sorar.
‘Ben padişahım, bu da Sadrazam Bayram Paşa’ cevabını alınca şöyle der Bekri Mustafa:
‘Bre köftehorlar, iki yudum aldınız biriniz padişah, biriniz vezir olmaya kalktınız!’
* * *
Sultan IV. Murad 17. yüzyılda hüküm sürdü, ama içki yasağı beşyüz yıl sonra Avrupa Birliği ile müzakereleri başlatan Türkiye’de bir numaralı tartışma konusu olarak gündeme oturuyor. Neden? Çünkü AKP’nin Antalya belediye başkanını bile ‘Fazla kaçtı’ dedirten bir içki yasağı uygulaması için adımlar atılıyor. Bir taraftan Türkiye’nin tanıtımı için 40 milyon dolarlık bütçe ayrılıyor, öte yandan Türkiye içki yasağı uygulaması yüzünden Bild’e manşet oluyor.
Bu arada hep birlikte keşfediyoruz ki Türkiye’de içki yasağı olmayan sadece 19 il var! 62 ilimiz içki yasağı altında.
* * *
Değerli gazeteci yazar arkadaşım Osman Ulagay AB’ye içerden bakmaya çalıştığı yararlı bir kitap yayınladı. Ulagay, ‘Tepki Cephesi’ adını verdiği bu yeni kitabının AKP ve AB ara başlıklı bölümünde iktidarın AB ile bütünleşme yolunda attığı adımları neden desteklediğini de anlatıyor. Gerçekten de Erdoğan’ın seçim sonuçları belli olur olmaz yaptığı ilk konuşmada AB ile bütünleşmenin birinci önceliği olduğunu söylemesi önemliydi. Öte yandan Ulagay AB’deki tepkinin AKP tarafından yeterince değerlendirilmediğini yazıyor.
Umarım Ulagay’ın kitabı bize şu soruyu da sordurtacak: Peki ya biz içerde AKP’nin AB’ye bakışını yeterince deşebildik mi? Kadın-erkek ayrı sofralarda yemek yeme görüntüleri, içki yasağı gibi örneklerle nereye gidiyoruz?
* * *
İnsanlar bir olayı öğrenmek için önce gözlemler ve algılar, sonra anlamaya ve yorumlamaya çalışır. Sonra da sınama evresi gelir. AKP ile sorun tam da bu aşamada çıkıyor. İş uygulama ve sınamaya geldiğinde AKP kendi kendine çelme atıyor.
‘Yüzde 34 oy aldım, Meclis’te çoğunluğum, istediğimi yaparım.’ Yaklaşım bu olmamalı. Bu anlayışta olanlar, 1989 yerel seçiminde o dönemin kudretli ismi Dalan’ın İstanbul belediye başkanlığı seçimini nasıl kaybettiğini hatırlasınlar. İstanbul halkı ertesi gün sokaklarda hiçbir şey yapmamış gibi dolaşıyordu. Bu halkın damarına basıldığında nereden çakacağı hiç belli olmaz.
Bekri Mustafa’nın hikayesi güncelliğinden hiçbir şey kaybetmedi. Her bakımdan kaybetmedi.