YENİ yıl, ancak siz isterseniz yeni sözlerle gelir...
“Dünle gitti cancağızım dün söylenen sözler, bugün yeni şeyler söylemek lazım!” demiş Mevlânâ... 2011 geldi ve kendisine “yeni sözler” istiyor. Siyasetçilerin çoğu içlerinden şöyle diyor olabilirler: “Acaba eski sözleri biraz allayıp pullasam, yeni yıla kabul ettirebilir miyim?” Kaldı ki her “yeni” ille de iyi olmayabilir. Gelgelelim büyülü bir kavramdır “yeni”. Doğruysa içeriği, yaşamın tarafında durur. Güç ve enerji verir. Bazen de “aşk”tır “yeni”...
Çocuklar ve gençler için her şey “yeni”dir. Yeniye hevesle sarılırlar. Daha yaşını başını almış insanlarsa çoğu kez “yeni”yi kendileri yaratırlar. Onlar için “yenilenmek” özel bir enerji ve çaba ister. En zor olanı, düşünceleri yenilemektir. Alışkanlıkları değiştirmek ciddi çaba ister.
Aslında zaman “yeniyi getirirken” belki bizim kadar uğraş vermez. “Yeni zamanlar” bizi ansızın bulur. Tıpkı teleksle, ödemeli sabit telefonlarla boğuşan bizim gazeteci kuşağının, kucağında laptop’u, kulağında cep telefonunu bulması gibi... Ne çabuk alışırız yeniye... Hele rahat ve çabuksa, eskiyi ne çabuk unuturuz... Hele yorucu, bıktırıcı ve üzücüyse...
“Yeni zamanlar” 2011’de yine bizleri bekliyor. Sözgelimi, I-Pad’li yaşama acaba alışacak mıyım? Köşeme çekilip sadece bana ait güven veren kitabımın sayfalarını çevirmek yerine I-Pad’ime kitap indirip okumaya mı başlayacağım? Basılı kitaplar bir süre sonra bana Mısır papirüsleri kadar uzak mı kalacak? Aile mirası, anılarla yüklü kütüphane gözüme başka türlü mü görünmeye başlayacak? Alışkanlıklarım ne olacak? Yoksa “Aynı nehirde asla iki defa yıkanamazsın” diyen Anadolu bilgesini hatırlayıp yeniliğin tesellisini mi bulacağım yeni yılda?
Yeni yılda yenilikler beni bekliyor... Ben kendim de başkaları için yeni olabilirim... Kendi resmimi yeniden çizmek istesem, bugün olduğumdan bambaşka bir portre çıkar mı karşıma?.. Şuraya küçük bir rötuş, buraya biraz ışık, oraya biraz gölge... İşte kendi resmimiz yenilenmiş olarak karşımızda... Hayat bizimle oynar da, biz hayatla oynayamaz mıyız? Yeni oyunlar kuramaz mıyız? Oyunları bozup, yeniden oynayamaz mıyız? Yeniden oynanan oyunlarda daha usta, daha bilge, daha becerikli olamaz mıyız? Daha iyi bir “Ben” olmak için, benliğimizde kiminle konuşmalıyız? Dokunacağımız yeni düğmeler var mı? Bilgisayarda masa üstünde duran, ama hiç kullanmadığımız programlar gibi bedenimizde, beynimizde el değmemiş, bizi bekleyen programlar var mı? Kendi kendimizin, benliğimizin tadını çıkarabilir miyiz? Yeniliğin keyfini kendimizde bulabilir miyiz?
Yeni yılın en büyük keyfi, kendimizi yeniden dizayn etmek olabilir mi? Böyle bir yenilenmeye var mıyız? Yenilenmek için kendi kafamızda, kendimize ait yeni bir tasarım var mı? Kendimize vereceğimiz yeni sözler, bu sözleri tutacak yeni bir enerjimiz var mı? Ne kadar heyecan veren sorular... Yeni yıl coşkuyla geliyor, tabii eğer isterseniz. Hayal yoksa, hayat da yoktur...