Keloğlan masalı

ABD askerlerinin demokrasi götürmek üzere gittikleri Irak’ta yaptıkları işkenceleri, bütün bu olup bitenleri ilk kez yaşıyormuşçasına şaşkınlıkla izleyenlere siz şaşırmıyor musunuz?

Bu şaşkınlık, hafızasızlığın (Baudrillard’ın kulakları çınlasın) bir virüs gibi çoğalıp durmasından kaynaklanıyor herhalde. Hafızası olmayan orangutanlara benzemek utanç verici.

ABD’nin diğer ülkelerin başına şiddet marifetiyle çorap örmesi yeni bir şey değil oysa. 1970’ler ve 80’lerde Latin Amerika’dan taa bizim buralara uzanan geniş bir coğrafyada, mesela Şili’de ve mesela Türkiye’de askeri darbeler yaşanmadı mı? Darbe dönemlerinde sayılarını hálá tam olarak bilemediğimiz kadar çok insan ‘kaybol’madı mı? Tüm bunlar o dönemde ABD’nin dünya düzeni politikasının bir parçası değil miydi?

* * *

Bugün geldiğimiz noktada değişen ne? Görünen o ki, tek değişiklik ABD’nin bu kez işkenceci istihdam etmek yerine, işi ‘made in USA’ işkencecilere yaptırmayı tercih etmesi.

Yine hafızasızlık gereği, kimilerine göre bu işkence yöntemleri çok yeni! Yakında işkence yöntemlerinin postmodern toplum ve globalleşmeyle ilgisini araştırmak isteyenler bile çıkabilir. Ne yazık ki, bu yöntemler de yeni değil.

Patenti ABD’ye mi yoksa Alman Nazilerine mi aittir bilmiyorum ama gözaltında cinsel taciz, erkeğe ve kadına tecavüz iddialarını hem kendi güzel ülkemizde, hem Şili’de, hem de daha pek çok başka ülkede çok duyduk biz ne yazık ki. Erkeklerin sorgularına giren fahişeleri, eşinin gözleri önünde tecavüze uğrayanları, soğuk şu şoklarını, elektrikleri... Uzatmayayım.

Ama biz ‘orang-utan’ bir toplumuz.

* * *

Üç vakte kadar ABD basınından tüm dünyaya Iraklı çocuklara şifa dağıtan ABD’li kadınların, yaşlılara yardım eden ABD’li askerlerin fotoğrafları dağıtılır nasıl olsa. En çok beş vakte kadar da global müzik pazarında Iraklı popstarlarla tanışırız ve unutur gideriz, ‘İşkenceden sağ çıktım, ama hálá eşimin yüzüne bakamıyorum’ diyen Iraklı adamı.

Şiddeti doğuracak tüm kaynakları önce kendi içimizde kurutmak lazım... Gözümüzün önünde olup biten şiddeti yarın unutup gidiyor olsak bile tohumlarını bilinçaltımızda taşımaya devam ediyoruz.

Fazla uzağa gitmeye gerek yok, geçenlerde kitap fuarından alıp oğluma okumak gafletinde bulunduğum bir Keloğlan masalını özetleyeyim size.

Masalımızın adı, ‘Keloğlan ve Marifetli Tavşan’:

‘Karısının yalan söylediğini sanan cambaz, onu dövüp öldürmüş. Bunu öğrenen padişah, cambazı astırmış. Böylece Keloğlan ve köylüler kötü cambazdan kurtulmuşlar...’

Evet, masal da burada bitmiş.

Hafızamızı tazelemeye ve gerçeğe ne dersiniz?
Yazarın Tüm Yazıları