ALTMIŞLI yıllarda bir şehirden diğerine vaktinde haber geçmek isteyen gazetecilerin PTT santrallarında çalışan sevgilileri olurdu.
Yazları anneannemin Göztepe’deki evinin 55’le başlayan altı haneli telefonundan Ankara’yı aramak için “şehirlerarası yıldırım arama” “yazdırırdık”. Gün geçer, telefon bir türlü bağlanmaz, operatör kızcağız arada yığınla azar işitir, hava kararmaya başlardı. 80’lerin başında teleks çağında başladım gazeteciliğe. 1987’de Milliyet’ten Hürriyet’e geçtiğimde daktiloyu terk edip bilgisayarla tanıştım. 90’larda internet girdi hayatımıza. İlk Yahoo grupları kurulurken kimse farkında değildi günümüzün yeni cemaatlerinin oluştuğunun. Derken iletişim teknolojisinde her gün bir yenilikle tanışmaya başladık. Cebimizdeki telefon sayesinde dünyada olup bitenden anında haberimiz olması çok normaldi. Anahtar kelime “hız”dı artık. Hızlanan dünyaya çok daha dinamik bir algı ile bakmak gerekiyordu. Veriler sel gibi akıyor ve küresel boyutta anında twitleniyordu... Şirketler dünyasında bu dinamikleri kim daha iyi kullanırsa rekabette öne geçecekti. Medyada ise gazeteci kimdir, haber nedir sorularının yanıtları değişiyordu.
İnternet hem çalışma, hem de özel hayatımızın ayrılmaz parçası. 24 milyon Türk, internet kullanıcısı. Türkiye’de internet marketingi önemli bir fırsat alanı. İnternet’in haber kaynağı ve hareketli medya (web-video) olarak TV ile yarışır hale gelmesi de geleceği belirleyecek önemli bir olgu. Basılı medyanın yerini dijital medyanın alacağını söyleyenler kehanette bulunmuyorlar, rakamlarla desteklenen bir olguyu dile getiriyorlar. Dijital medyanın geleceği ise I-pad ve tablet tartışmasından geçiyor. Elde bir defter gibi tutulan bu araçlar ve cep telefonları (I-phone) arasında da büyük bir rekabet var. Geleneksel medyanın I-pad ve I-phonelar için yeni içerik dizaynları ürettiği bir dünyaya gidiyoruz. Haber alma ve iletişim biçimlerimiz kökten değişiyor. Dijital, “sanal” dostluklar, fiziksel dostlukların boşluğunu doldurmaya çalışıyor, Aile ve arkadaş cemaatleri varlıklarını sosyal medyada yeniden keşfediyor. Günümüzün yeni tarikatları dijital ortamda doğuyor.
Bütün bu yeni oyuncakları içimizdeki çocuk heyecanıyla kullansak da ciddi araştırmaların ortaya koyduğu bir gerçek var: Sosyal medya, internet, SMS ve twitter dünyası insan beynini ve düşünme biçimini yüzeyselleştiriyor. Odaklanma ve fikir üretme kapasitemiz geriliyor. Uzmanlar sosyal medya ve internet dünyasının yol açtığı yüzeyselleşme ve beyinde odaklanma kaybına karşı “klasik kitap okuma” yöntemini tavsiye ediyorlar. Zira kitap okuyan beyin, kendisini bir süre için de olsa enformasyon taarruzundan kurtararak, kendi kendine kalıyor. Ama oğlumun yaptığı gibi okuduğu kitaptan sıkılıp anında Shakira dansına veya dijital bir oyuna geçersek, konsantrasyona da geçmiş olsun!
Bu kaotik ortamda insanın hayatla iletişim kurması çok daha hızlı ve yoğun enformasyon bombardımanı altında oluyor. Günümüzde en gerekli eğitimlerin başında belki de insanlara “iyi ile kötü”yü birbirinden ayırmayı ve doğru seçimleri daha kısa sürede yapmayı öğretmek geliyor.