İnternet fırsat mı tehdit mi?

HRANT Dink cinayetinden çocuk pornosuna, boşanmalardan kredi kartı soygunlarına kadar son günlerde gündemimizi işgal eden hemen her konunun bir internet bağlantısı var.

Türkiye gibi bir ülkede hızlı iletişime altyapısız yakalanmanın iyi ve kötü yanları olması doğal. Türkiye’de 19 milyon MSN kullanıcısı olduğunu öğrenmek, benim gibi sizi de şaşırtabilir. MSN, Microsoft firmasının anında "chat"leşme yani karşılıklı olarak yazılı sohbet programına verilen ad. Ayrıca MSN kullananlar, sistem kapalı iken de elektronik posta alma imkánına sahipler.

Ortalama eğitim düzeyi beş yılı aşmayan 70 milyonluk bir ülkede, 19 milyon MSN’ci olması çok yüksek ve bir o kadar da anlamlı bir rakam. 19 milyon kişi MSN’den ne konuşur, birbirine ne anlatır? Şimdilik bu sorunun güvenilir bir yanıtı olması için yeterince araştırma yapılmış değil. Tek bildiğimiz, akşamları televizyonda seyrettiklerimizin binlerce katının internette dolaşıyor olması.

* * *

Yeterli eğitim ve donanım olmayınca Türkiye’nin "saf" insanları internetteki yazışmalardan çok çabuk etkileniyor. Hep suçlu arıyoruz; ama bizim gibi aşamalardan geçmeden bilgi teknolojilerine bu kadar hızlı giren bir ülkede böyle olması normal. O halde buradan çıkması gereken sonuç nedir? Herhalde internet kafeleri kapattırmak değil. Bu yüksek, hızlı ve etkin iletişim ortamını iyi şeyler için kullanmaya Türkiye’nin tüm kurumlarıyla kafasını yorması gerekiyor.

Madem ki internet ve MSN kullanım rakamları, bize insanlarımızın bilgi teknolojileri üzerinden bilgi almaya açık olduklarını gösteriyor, o zaman neden bu ortamdan yararlanılmasın? Örneğin, turizmde internetten rezervasyon oranı yüzde 22. Hem devlet, hem sivil toplum kuruluşları, hem de ticari kurumlar internetin oluşturduğu fırsatları kaçırmamalı.

* * *

Gazetelerin internet üzerinden takibi de iyi incelenmesi gereken bir olgu. Okur kendi gazetesini oluşturuyor. Herkes kendi genel yayın müdürlüğünü yapıyor.

Geçenlerde karşılaştığım bir okurum, benim İsmet Berkan ve Oray Eğin ile aynı gazetede yazı yazdığımı sanıyordu. İsimlere bir itirazım yok; ama okurumun bu algıya nasıl sahip olduğunu araştırdım ve internet faktöründen kaynaklandığını anladım. Okur kendi seçtiği yazarları okuyor ve hepsini aynı sanal gazetede bir araya getirmiş. Ayrıca Hürriyet’te sadece cumartesileri yazmama rağmen her gün yazdığımı ileri sürenler de var. Bu kişiler de internet okuru, yeni yazıya bakarken tarihe bakmadan eskilerini de tıklayanlar.

Öte yandan internetteki "Forum"larda entelektüel düzeyi çok yüksek tartışmalar geçiyor. Biz bu yeni Türk insanını gerçekten tanıyor muyuz? Birbirimizi gerçekten tanımaya hiçbir zaman fazla hevesli olmadık, umarım internet bağlamında da aynısı olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları