Gölgesinden korkmak

AVRUPA Birliği’nin 21’inci yüzyıldaki mimarisine şekil verecek olan zirve Güney Fransa’nın Melekler Körfezi kıyısındaki Nice şehrinde toplanmıştı.

Nice şehrini Foça’dan Fransız Rivierası’na giden koloniciler kurmuşlar zamanında. Şehrin adı Yunanca ‘Nike’den geliyor, zafer demek.

O zirvede Türkiye de Melekler Körfezi’ndeydi, ama görünmüyordu. Başbakan Ecevit, Nice’te çekilen aile fotoğrafında önünde duran liderin arkasında saklı kalmıştı.

Türkiye Melekler Körfezi’nde gölgedeydi.

Nice Anlaşması 26 Şubat 2001’de imzalandı. Anlaşma kimine göre zaferdi. Kimine göre de hezimet. Aradan geçen sürede Avrupa o toplantıda imzaladığı Nice Anlaşması’nı bir anayasa metnine dönüştürdü ve bugünkü kriz noktasına gelindi.

Şuna sadece anlaşma demekle yetinselerdi bugünkü patırdı kopmayacaktı. Adına anayasa demek şart mıydı? Anayasa büyük laf. Euro’yu ortak para kabul etmek sonuçta ekonomi ile ilgili. Anayasa ise topyekûn bir kimlik dönüşümünün ifadesi. Çok iddialı bir hedef.

Oysa bugün Avrupa Anayasası diye tartıştığımız konu aslında Nice Anlaşması’dır. Bunu Avrupalılar da unuttu.

* * *

Türk kamuoyu önderleri içinde yeterli sayıda AB uzmanı olsaydı bizler Nice Anlaşması’nın imzalanması sırasında Melekler Körfezi’nin ulusal egoizmlerin dans pistine dönüştüğünü hatırlar ve Fransa’da, Hollanda’da AB anayasasına çıkan ret oylarını ‘AB’nin sonu’ diye yorumlamazdık.

Melekler Körfezi kıyısında yakılan Avrupa mumunun titrek ışığını kıtadan esen rüzgarın esintisinden korumak için fanus gerekeceğini de öngörebilirdik. Nice Anlaşması’nın kendisi de başlangıçta beyan edilen büyük hedeflerin küçük bir gölgesiydi sadece. Avrupa’nın yarın federal bir yapıya yönelip yönelmeyeceği belli olmamıştı. ‘Avrupa’nın sınırları ne olacak?’ sorusunun yanıtı da Nice’te belirsiz kalmıştı.

* * *

Türk halkının yüzde 73.4’ü AB üyeliğini istiyor ama aynı oranda insanımız da AB hakkında bilgi sahibi olmadığını kabul ediyor. Fakat bir kesim var ki o bilmediğini de bilmiyor ve her gün AB konusunda ahkám kesiyor. Bu kesimin başında da maalesef medya geliyor. Medyadaki fikir önderleri sayesindedir ki Türk halkının büyük bölümü AB’nin hiçbir zaman Türkiye’yi üye yapmayacağını düşünüyor.

Bilen bilmeyen kurusıkı atıp tutarken saflar da ayrışıyor. AB projesini destekliyorsan ya ultra liberal bir küreselleşmecisin, ya da satılmış AB goygoycusu.

Bunun başka alternafi yok mu beyler? Örneğin bu satırların yazarının da aralarında bulunduğu bir üçüncü yolcu kitle var ki onlar hem ‘AB’ci’, hem de sizin sınıflandırmanıza girmiyor.

Avrupa Anayasası için Nice’ten yola çıkıldı ama zafere ulaşılamadı. Türkiye ise gölgesiyle de olsa bu projenin içinde.

Yoksa siz bu gölgeden mi korkuyorsunuz?
Yazarın Tüm Yazıları