Paylaş
TV üretiminde, inşaatta, bor madeninde 1 numarayız.
Prof. İbrahim Adnan Saraçoğlu’nun Tıbbi Bitkiler adlı kitabında anlattığı gibi, kıymetini bilmesek de Anadolu’nun sahip olduğu binlerce bitki çeşidiyle de birinciyiz.
Ve umulmadık biçimde Facebook’u kullanan insan sayısında da 22 milyon 600 bin kişiyle Avrupa’yı sollamış gidiyoruz.
Ancak Facebook radara takılabilir, hatta YouTube gibi parka çekilebilir.
Ankara’dan gelen haberler tatsız.
Deniyor ki şimdi de sıra Facebook yasağında.
Çikolatayı yedirip sonra da “Zararlı, vazgeç” demekten farkı yok bunun. Facebook’u yasaklamanın YouTube kadar kolay olacağını sanmayın. 22 milyon 600 bin kişi mi susacak?
* * *
YouTube 17 Ocak 2008’den bu yana yasak. Çeşitli şifreler kullanarak YouTube yasağını deliyoruz. Örneğin benim merakım müzik. YouTube’daki şarkıları başka yerde bulabilirim, ama yasak canımı sıkıyor. Bu yasağın büyük çoğunluk tarafından çeşitli şifrelerle delindiğini ben yeni öğrendim... Siyasi mizah yazarı eski Hürriyetçi arkadaşım Mert Ali Başarır “YouTube çoktan We tube oldu” diye dalga geçti benimle.
İnternette her ülkenin özelliğini gösteren haritalar dolaşıyor. Benim demokrat ülkemin üzerinde de “No YouTube ülkesi” yazıyor.
El âlem bizimle eğleniyor.
* * *
Dünya sosyal medya etrafında şekilleniyor. YouTube olsun, Facebook ya da Twitter olsun bunlara sosyal medya deniyor. Sosyal medyayı sanıldığı gibi çoluk çocuk kullanmıyor. Önceki gün Avrupa’nın en etkin PR şirketlerinin yaptığı sosyal medya sunumlarını izledim. Şirketlerin sosyal medya stratejileri var. Buna bütçe ayırıyorlar. Sosyal medyada kriz yönetimi planları önceden hazırlanıyor. Zira bu devirde artık krizler önce internette kopuyor ve o kadar hızlı yayılıyor ki kontrol altına almak çok zor.
Buna karşı ne yapılabilir?
Önce sosyal medya gerçeğini kabul edeceksiniz. Herkesin erişebildiği, hızlı, parasız ve sansürsüz ulaşılan bir haberleşme ortamı var.
Domino’da çalışan iki genç matraklık olsun diye patatesi burna sokmak dahil çeşitli iğrençlikler yapıp filme çektiler. Easyjet için denmedik kalmadı. Nestle’nin başı Greenpeace ile derde girdi, bir ürünün satışını hâlâ toparlayamadı.
Sosyal medyada en ufak bir şikâyet satışları alaşağı etmeye yetiyor.
Sosyal medyada kriz çıktığında bunu kimin yöneteceği sorusuna da yanıt aranıyor. Ford şirketinde sosyal medyayla ilgilenen tek bir departman var. IBM’de ise markaların hepsi ayrı örgütlenmiş.
Hazırlıklı olmak önemli ama krizi yönetecek insan kaynağına sahip misiniz? Kriz yönetiminde en istenmeyen şey şirketlerin hukuk departmanlarının devreye girip işleri berbat etmesi.
Bu yeni haberleşme ortamındaki yeni sözcük “konuşmak”. “Tartışmak” fiili terk ediliyor. Kriz çıkar çıkmaz Twitter’da konuşmaya başlamanız bekleniyor.
Avrupa’ya uyumsa işte buyrun sosyal medya alanı. “İnternette kriz nasıl yönetilir?” sorusuna yanıt vermek yerine yasaklama kolaycılığını seçen bir yerde yaşıyoruz. Bir yandan telefon kayıtları ve gizli kasetler ortalıkta dolaşırken diğer yandan YouTube’un yasaklanıp Facebook’un tehdit altında olması ülkemizin tipik çelişkisini sergilemekte...
Paylaş