Paylaş
Günün birinde bir büyücü çıkmış, rivayete göre her derde bir çaresi varmış. Adamı alıp büyücüye götürmüşler. “Öyle bir büyü yaparım ki, sorunun tamamen ortadan kalkar” demiş büyücü, “ama tutması için bir şartım var!..”
Büyücü şöyle açıklamış şartını: “Sana bir şey söyleyeceğim, ancak bunu bir daha hiçbir zaman aklına getirmeyeceksin. Getirirsen büyü bozulur.” Adam kabul etmiş, “Söyle bakalım neymiş?” diye sormuş.
Büyücü “Dişi tavşan” demiş.
Adam gerçekçiymiş, “Amma da yaptın, dişi tavşan...” şimdi ben bunu nasıl unuturum diye hayıflanmış... Büyünün tutmayacağı o an anlaşılmış...
Nereden mi çıktı bu dişi tavşan hikâyesi?
Demirel’in şapkasından...
Konumuz ne derseniz, “Kürt açılımı”...
Herkesin dişi tavşanı ayrı.
DTP için İmralı’daki Öcalan...
ABD için Irak’tan çekilme...
Kimisi için özerk Kürdistan....
Türkiye için üniter devlet...
* * *
Güniz Sokak’ta olmamın nedeni aslında bambaşka bir sebepten ötürüydü. Demirel’in de kurucuları arasında olduğu Balkan Politika Kulübü’nün her yıl farklı bir Balkan ülkesinde düzenlediği Balkan Konferansları’nın 12’ncisi önümüzdeki 10 Ekim’de İstanbul’da yapılacak. Bu yıl konu Türkiye-AB ilişkileri. Balkan Siyaset Kulübü üyesi Murat Karayalçın’ın koordinatörlüğünde hazırlanan konferansa 40 kadar yabancı devlet adamı katılıyor. Burada yaratılacak sinerji Türkiye’nin AB üyeliğinde Balkan rüzgârını arkasına almasını sağlayabilir.
Balkan Konferansı’nı konuşmak için eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’i ziyarete gittiğimde Kürt açılımını sormadan edemedim. Sayın Demirel de bana yukarıdaki tavşan hikâyesiyle yanıt verdi...
* * *
Kürt açılımını tartışırken siyasi üslubumuz seviye kaybetti, çocuklarımızla haberleri izlemeye çekinir hale geldik, Recep İvedik bile siyasilerimizin yanında pek masum kaldı. Uzlaşma kültürümüz yine sınıfta çaktı.
Uzlaşma kültürünü oluşturan taşları sadece siyasetçiler döşemez. Entelektüeller de kötü not aldı. Açılıma biat edenler ve etmeyenler diye iki kategori oluştu hemen. Şurası şöyle olsa daha iyi olmaz mıydı diye soranlar, doğunun beklentisini aniden bu kadar yükseltmenin risklerine işaret edenler bile biatçı cephe tarafında demokrasi karşıtı ilan edildiler.
Nerede kaldı uzlaşma kültürü ki, Avrupa’yı Avrupa yapan değerlerin başında gelir.
Yıllardır on binlerce cana mal olan ve Türkiye’nin kalkınmaya harcayacağı milyarlarca doları terörle mücadeleye akıtan böyle bir sorunu çözmek için kuşkusuz “dişi tavşan” benzeri büyülü bir formül yok...
Irak yeniden şekillenirken, Ortadoğu yeniden dizayn edilirken, Türkiye elinde “sorun” ve “risk” gibi görünen değerleri kazanca çevirecek basireti göstermek zorunda.
Ama şu çok önemli. Çokkültürlülük, kültürel zenginlik ve farklılıkların bir arada yaşaması gibi özlenen hedeflerin hepsi gelip bir noktaya dayanıyor: Tüm bölgede herkes, ama herkes için huzur ve güvenin kalıcı biçimde sağlanması.
Dağdaki silahlar susmadan açılım olamaz... Bu da bir dişi tavşan...
Paylaş