Diplomasinin PR eksiği

AVRUPA Birliği’nin Türkiye için hazırladığı 2009 İlerleme Raporu taslağı üzerine yazmaya koyulduğumda konunun beni Public Diplomacy denilen alana getireceğini düşünmüyordum.

Haberin Devamı

Public Diplomacy’i Türkçeye “diplomasinin hakla ilişkileri” diye çevirebiliriz, “kamu diplomasisi” diye direkt çeviriden daha iyi anlaşılır.

Türk diplomasi sinin güçlü ve zayıf yönlerini çıkarırsak bana göre zayıf yönlerin başını bu konu çekiyor.

Bu kanıya bir günde varmadım, ama kafamdaki resim İlerleme Raporu’nun ana taşlarından biri olan Kıbrıs konusu üzerine çalışırken netleşti. Umarım söyleyeceklerim hem Dışişleri’nin, hem AB işlerinden sorumlu Devlet Bakanlığımızın, hem de yabancı think tank’lere bağış yapan sanayimizin dikkatini çeker.

* * *

Konumuz Kıbrıs. 1’inci yılını dolduran müzakerelerde adadaki iki tarafın liderleri, Talat ve Hristofyas her şeyi çok kapsamlı konuş tular. Bir yıl boyunca 40 kez görüştüler. Türkiye bu kez boğayı boynuzlarından tuttu. İki taraf arasındaki yoğun çalışmalarda bir çok konuda ya anlaşmaya varıldı, ya da görüşler yakınlaştı.

Haberin Devamı

Mutabakata varılmayan dört konu kaldı; mülkiyet, garantiler (Hristofyas artık garantilere ihtiyaç duyulmadığını söylüyor), güvenlik ve toprak konuları. Ancak diğer konularda ortak metinler oluşması çok önemli, geri adım mümkün değil.

Türkiye bu görüşmeler sürerken “politically correct” davranıyor, yani siyaseten etik bir duruş sergiliyor. Müzakereler kapalı kapılar ardında gerçekleşiyor.

* * *

Ve gelinen noktada Hristofyas müzakerelere k atılmayacağını ilan etti, 2’nci yıl görüşmelerinin başlaması gerekirken çekildi. Zamanında “Denktaş kaçtı” başlıklarını çok gören kuşaktanım. Hristofyas için aynı başlıkları ne Türk ne de yabancı basında görebildik.

İşte bu noktada diyorum ki, bizim ciddi bir “public diplomacy” eksiğimiz var. Hristofyas ne takvim de istiyor ne de Birleşmiş Milletleri hakem olarak görmeyi. Bütün bunlar yeterince duyurulmuyor. Kıbrıs’ta Türkler iyi bir şeyler yapınca dünya algılamıyor.

Hristofyas kaçak oynuyorsa, rolünü düdük çalan hakeme indirgediği anlaşılan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin de aşağı kalır tarafı yok. Önceki Genel Sekreter Annan’ın, hazırladığı planın Rumlar tarafından reddinden sonra sunduğu bir rapor vardı, Güvenlik Konseyi’ne gelmeden sumen altı edildi. Ne zaman Rum tarafının bir kabahati ortaya çıksa bütün dünya bunu örtbas etmeye çalışıyor.

Haberin Devamı

* * *

Ne yapmalı?

Hristofyas kaçıyor, takvimi kabul etmiyor.

Kıbrıs’ta çözüm isteyen Talat’ı bile isyan ettiriyor.

O halde Türkiye’nin bir an evvel public diplomacy (PD) düğmesine basması lazım.

Düğmenin basılacağı yer ise Londra.

Öteden beri Kıbrıs’ın PD’si İngiltere üzerinden yönetilir. Bütün bilgi ve düşünce elemanları Londra kaynaklıdır. Londra basını diğerlerini etkiler.

O halde Türkiye’nin en kısa sürede Londra’da atak başlatması gerekiyor. Türkiye’nin eski Londra Büyükelçisi Özdem Sanberk gibi düşünce kuruluşlarını, Londra basınını iyi tanıyan isimlere fikir danışılmalı.

Müzakereler gizli diye efendi efendi oturmaya devam etmenin alemi yok, tam tersini yapmak lazım.

 

Yazarın Tüm Yazıları