Darbe anıları

KAMUOYU olmamış darbelerle çalkalanırken aklıma olmuş darbelerden anılar geldi.

Haberin Devamı

26 Mayıs 1960 gecesi... Esentepe Gazeteciler Mahallesi’ndeki evimizin kapısı çaldı. Dönemin tanınmış gazetecilerinin oturduğu mahallenin yarısı ya Paşakapısı’nda, ya Sultanahmet Cezaevi’nde. Babam tutuksuz yargılanıyor, ama sivil polis peşinde. Yazı İşleri müdürü olduğu Kim Dergisi Meclis Tahkikat Komisyonu kararıyla kapalı.

26 Mayıs gecesine dönersek, annem “Kim o?” deyince “Polis” dedi dışardaki.


Babam arka balkondan atlayıp kaçtı. Annemin eteğine sarılıp arkasına saklandım. Korku içinde kapıyı açtık. Gelen Türk Haberler Ajansı’nın sahibi Kadri Amca’ymış (Kayabal). Rahmetli şakacı biriydi.


O akşam ihtilal oldu.


27 Mayıs darbesinden 6 ay önce bir basın depremi yaşanmıştı. Pulliam adlı Amerikalı gazeteci, ABD’deki bir gazetede “12’ye 5 kala” başlıklı, Demokrat Parti’nin sonunun geldiği anlamına gelen bir yazı yayınlamıştı. Bunu alıntılayan Ahmet Emin Yalman, Şahap Balcıoğlu, Selami Akpınar doğru hapse.

Haberin Devamı

27 Mayıs günü mahalledeki çocuklar hapisten çıkan babalarına kavuştular. Plevne Marşı’nı “Kahrolası diktatörler” diye söylediler.

Ardından 22 Şubat ve 21 Mayıs Talat Aydemir darbe girişimleri var. Babam o sırada İsmet Paşa’nın en yakınındakilerden biri olduğu için bunlara neredeyse birinci elden tanık oldum. Ankara’da tepemizde jetler uçtu.


12 Mart’ta da Ankara’daydım. Emekli Amiral Sezai Orkunt’un evinde sınıf arkadaşım olan kızıyla ders çalışıyorduk. Öğleden sonra Sezai Amca endişeli bir yüzle yanımıza geldi. Yüzüne bakınca birisi öldü zannettim. Ordunun muhtıra verdiğini söyledi. Radyonun başına geçtik. Üniversitede arkadaşlarımız vardı. Birine çocukluk odamın pembe kitap rafını hediye etmiştim. Vuruldu.


12 Eylül’de TRT’de çalışıyordum. Gece nöbetine Radyo Evi’ne giderken TRT’nin polis aracına benzeyen minibüsü kurşunlandı. Mithatpaşa’daki TRT’nin köşesinde simit satan adam kimvurduya gitti. Poğaça almaya pastaneye koştuğum bir gün askerin süngüsü göğsümü deliyordu. Sık sık dışarda silahlar patlıyor, binada rehin kalıyorduk.

Haberin Devamı


12 Eylül sabaha karşı darbeyi haber aldık. Yatağın ortasına oturup hüngür hüngür kızgınlıkla ağladım. Evdeki kitapların bir bölümünü parçalayıp çöpe attık. Milletvekillerinin oturduğu Dostlar Sitesi’ndeydi evimiz. Komşuları otobüslere doldurup götürdüler. Geride korku ve endişe içindeki aileleri kaldı. Dünya ile irtibatımız kesildi, telefonlar çalışmadı. O sabah TRT’deki şefim Nihat Subaşı aradı, araç yoktu elinde, “Bisikletine atla çabuk gel” dedi.

Sıkıyönetim, geceleri sokağa çıkma yasağı demekti. 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de bu travmayı da yaşadık.


Hepimiz oturup kişisel darbe anılarımızı alt alta yazdığımızda ortaya travmatik anlarla dolu bir geçmiş çıkar.

 

Haberin Devamı

Darbe var, darbe var!.. Artık o kadar çok böyle bağıran var ki “Kurt var” diye bağıran çobanın hikayesine dönmesinden korkarım. Çoban, “Kurt var” diye bağırıp köyü kandırmış. Köylü inanmış, sopaları kapıp koşmuş. Bakmışlar bir şey yok, geri dönmüşler. Çoban ikinci kez yine yapmış bunu, köylü yine koşmuş yardıma, ama yine kurt murt yok.


Üçüncüsünde kurt gerçekten gelmiş, ama ahali uyumaya devam etmiş...

Yazarın Tüm Yazıları