Cumhuriyet estetiği ve sakillik

ANKARA’da Cumhuriyet’in otoriter valisi Nevzat Tandoğan’ın adını taşıyan meydanı benim kuşağım su perilerinin süslediği havuzlu çeşmesiyle hatırlar. Şimdi bu çeşmenin hangi depoda çürüdüğü bilinmiyor. Ve bu zarif eserin yerinde bir sakillik abidesi olarak bir adet devasa çaydanlık ve fincan duruyor.

Haberin Devamı

Şekilcilik deyip geçmeyin, erozyona uğrayan Cumhuriyet değerlerini konuşurken bunları da unutmamamız lazım. Sorgulayıcı aklın eseri olan estetik duygusu yok oluyor ve Ankara’nın yeni havası Avrupa esintisi taşıyan heykelleri kaldırmıyor.


Kültür Bakanı Günay geçen yıl çaydanlıkla ilgili olarak “Su perileri kaldırıldıktan sonra yerine birtakım seramik reklam unsurları konuldu” demişti, ama o da bir şey yapmadı.

* * *

Konuyu Cumhuriyet estetiğine bağlayacağım, çünkü öyle bir şey vardı ve bu bazılarının saçmaladığı gibi kalpaktan ibaret değildi. Cumhuriyet beraberinde farklı bir estetik de getirmişti. İlginç olan, bu estetiğe bağlı olarak Türk modernitesi Cumhuriyet’ten önce, Osmanlı zamanında başlamıştı. Osmanlı modernitesi de üst yapıdan yola çıkmıştı. Cumhuriyet bu yola seküler kültür politikalarını ekledi.

Haberin Devamı


Cumhuriyet estet iğinin analizini yapanlardan İsmail Mert Başat “Osmanlı’dan kalan İstanbul elitinden bir bölümünün yaşadığı kültürel ve zihinsel travma bizatihi Osmanlı’nın çöküşünün belirlediği bir travmadır. Cumhuriyet’in kuruluşu çöken yapıyı kurtarmanın değil, halkı bu enkazdan geleceğe doğru kopartmanın eylemidir” demektedir.


Modernite ile birlikte birebir canlandırma sürecinin yerini “anlamlandırma” almıştır. Nesnelerin anlamlandırılması için sorgulayıcı akıl gerekir. Çaydanlık bir canlandırmadır, anlamlandırmayı gerektirmez.


“Sadrazam Sait Paşa Konağı”
adıyla anılan, İstanbul Moda Akademisi’nde bir giysi sergisi açıldı. Sait Paşa, 1879 ile 1912 arasında dokuz kez sadrazamlık yapmış. 33 yıl sürgüne gönderilmiş, her defasında bir şeyler yapıp devleti çöküşten kurtarmaya çalışmış, ama başaramamış.


* * *


Bugün İstanbul Moda Akademisi olan bu konakta Cumhuriyet’in 86. yılı nedeniyle değişimin simgesi sayılabilecek kişilerden Cumhuriyet’in ilk Başbakanı ve İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün eşi Mevhibe İnönü’nün giysileri sergileniyor. Oylum Öktem İşözen küratörlüğünde düzenlenen “Bir Cumhuriyet Hanımefendisi: Mevhibe İnönü Sergisi”, dünya tarihinde tek olan kıyafet devrimiyle başlayan süreci yansıtırken Cumhuriyet estetiğinin bu yönüne de ayna tutuyor.

Haberin Devamı


Bu arada olayı “anlamlandırma”ya katkı olarak İstanbul Moda Akademisi’nin Avrupa Birliği tarafından finanse edilen, Dış Ticaret ile İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) tarafından yürütülen Moda ve Tekstil İş Kümesi’nin bir parçası olarak kurulduğunu da hatırlatalım.

Bir yanda 20’li, 30’lu, 40’lı yılların First Lady kıyafetleri, diğer yanda Tandoğan Meydanı’ndaki çaydanlık...


Cumhuriyet estetiğinden geriye neler kaldığını düşünüp ona buna çatmanın anlamı yok. Aydınlar, düşünürler, sanatçılar ve bizim gibi yazıp çizenlerden başkası değildir bunun sorumluluğunu taşıyan.


Estetik kelimesi Yunanca “estezi” kelimesinden türemiş, tersi de “anestezi”, yani algının sıfırlandığı tam uyku hali... 

Yazarın Tüm Yazıları