Bizimkilerin başörtüsü, Mihriban Aliyev’in mini eteği...
CHP’de it dişi domuz derisi... Tarım Bakanı demiş ki: “AB’de et ucuz, çünkü onlar domuz yerler!” Avrupa Birliği’nden sorumlu bakanımız ekliyor: “Türkiye’de medya o kadar özgür ki satın almak için yabancılar kuyrukta!..” Tartışma bu minvalde ilerlerken... Gönüller her daim padişah iken... Lakin akıl vezir olmaktan çıkmışken, Derin bir nefes alıp büyük resimdeki Türkiye’ye bir bakalım dedik. * * * Çırağan Sarayı’nda pastırmalı sucuklu bir kahvaltı. İki kıtayı ayıran Boğaz’ın sularında sonbahar güneşi parıldamakta. Birazdan ekonominin ünlü kâhinlerinden Roger Bootle konuşacak, biz not alacağız. İş Portföy’ün 10. yıl kutlamaları için gelmiş Türkiye’ye Bootle, kendisi Capital Economist’in başı, yazdığı kitaplarla dünyada okunan biri. Roger Bootle diyor ki: “Ekonomi bir dine dönüştü, çok aşırı noktalara çekildi”... Kurallar mutlak ve tartışılamazdı... Böyle bakıldığı içindir ki kimse piyasaların yanıldığına inanamadı ve malum kriz patladı.” İngiliz ekonomist ABD, Japonya ve Avrupa’dakiler gibi gelişmiş ülkelerden endişeli: “Çok borçlular ve sadece kamu borcu değil bu. Özel borçlar da var ve bundan sonrası için ellerinde ortalığı toparlamak için kullanacakları bir araç da kalmadı” demekte. Bilançolar borç gösterirken tahvil alımıyla işin içinden sıyrılacağını sanmak “saflık” Bootle’a göre... Gelişmekte olan ülkeler ise daha güçlü... Ve burada bir gerilim var. Bir sonraki aşamada ne olacak? Roger Bootle’a sorarsanız korumacılık üzerimize doğru koşar adımlarla geliyor. Önce ABD Çin’e karşı korumacılık tedbirleri alacak, sonra da Çin ABD’ye... Çünkü Çin, hızla ABD’deki istihdam olanaklarını yok etmekte... Bir başka deyişle de Amerikalıların işlerini çalmakta... Çin-ABD ticaret savaşı çıkarsa ne olur? Roger Bootle der ki: “1930’lar hortlayabilir.” Ve sevimsiz bir hatırlatma: “30’lardan sonra 40’lar gelmişti, yani İkinci Dünya Savaşı yılları... Amerika şayet Çin ile uzlaşmaz ise 60-70 yıllık kısa bir hegemonya dönemi olarak tarihe geçecek...” * * * Özetlersek dünyanın önünde iki alternatif var. Birincisi iyi olanı: Çin ile ABD anlaşıyorlar, Çin para birimi değerleniyor. Finansal dengeler düzeliyor, hisseler yükseliyor ve dünyada refah artıyor. İkincisinde ise anlaşamıyorlar. ABD korumacılıkla yanıtlıyor Çin’i. Çin de aynı şekilde tepki gösteriyor ve 1930’ların filmini seyretmeye başlıyoruz hep birlikte... Roger Bootle diyor ki: “Umarım bu iki seçenekten olumlu olanına yöneleceğiz...” Çin ile Amerika uzlaşmak zorundalar. En iyi ihtimal bu. Bu ikisi anlaşınca ancak belli olacak dünyanın geri kalanında hangi taşın nereye oturacağı. Şimdiki halde bu büyük resimde ağır taş bile olsa Türkiye’nin nereye oturacağı belirsiz. Bize gelince... Bunlar olurken ayakta durmaya bakalım, çünkü maazallah kesilen baş bir daha yerine konmaz.