YALAN söylüyorsam Arap olayım! ‘Türk kafası’ (Fransızca), ‘Annecim Türkler geliyor’ (İtalyanca) vb. gibi ırkçı deyişleri yüzünden Avrupalıları eleştiriyoruz; ama Türkçe’nin de onlardan aşağı kalır yanı yok.
Hatta bu alandaki dilsel yaratıcılığımızla Avrupa dilleriyle rekabet dahi edebiliriz. Ne Şam’ın şekeri, ne Arap’ın yüzü ve işte karşımızda Başbakan’ın Suriye seyahati. Bu ziyaret Şam’ın Gaziantep’te konsolosluk açma girişimiyle sonuçlandıysa, demektir ki Türkiye çok hızlı biçimde yol alıyor.
Günlük kısır politik söylemlerin dışına kendinizi atabildiğinizde Türkiye’deki rota değişikliğini görebilirsiniz. Ne tarafa kafanızı çevirseniz bundan 15-20 yıl önce hayata geçmesi mümkün olmayan projeler fışkırıyor. Bu dönüşümü neyle izah edeceksiniz? Kuşkusuz demokrasi havası insanların daha fazla özgürlük solumalarına sebep oluyor. Bu sayede yaratıcılığın üzerindeki baskı kalkıyor. Kendini ifade edebilme yollarındaki tıkanıklıklar birer birer aşılıyor.
* * *
Dikkatimi çeken bir durum var, o da karşılaştığım birbirinden ilginç projelerin pek çoğunun tarih bilinci taşıması. Örneğin, Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey, ‘Bir sabah kalktık, bütün şehir ‘Tarihi evleri koruyalım’ afişleriyle donatılmıştı’ diye anlatıyor. Sayıları 200’ü aşan mimar, Gaziantep’te kongre yapıp tarihi evlerin kurtarılması için harekete geçmiş.
Bir başka proje: Kelkit Havzası Tanıtım Projesi. Tokat, Gümüşhane, Sivas, Giresun arasındaki bölgeyi ayağa kaldıracak birbirinden ilginç işler yapılması için kollar sıvanmış. Tarihi Tokat evlerini kurtarmak, bu projenin sadece bir parçası.
Komşum Prof. Tarık Zafer Tunaya, ‘Tarih bilinci olmadan ne nerede durduğunuzu anlayabilirsiniz, ne de geleceği yakalayabilirsiniz’ derdi. Birbiri ardına genç insanların kaleminden çıkan yemek kitaplarını da bu bağlamda düşünmek lazım; çünkü mutfak da kültürümüzün geçmişle gelecek arasında bağ kuran en hayati parçalarından biri. Tijen İnaltong’un ‘Meyve Ağacından Hikáyeler’i, Takuhi Tovmasyan’ın nine mutfağından dağarcığında kalanları aktardığı ‘Sofranız Şen Olsun’u ve Selin Kutucular’ın ‘Dedemin Sofrasından: Büyükada Yemekleri’ adlı kitapları bu duruma üç güzel örnek. Her üç kitabın da çok yakında yabancı dillere çevrileceğine inanıyorum.
* * *
Nereye kafanızı çevirseniz tasarım ve markalaşma üzerine yurtdışına açılma hedefleri olan işler yapılıyor. Tasarım yarışmaları düzenleniyor. Sektör ve firma desteklerinin dışında bireysel çabalar da var. Tüveyç markasıyla yola çıkan bir kadın girişimci, kaftan, bindallı, yelek, lokum ezme, kolonya, sabun, peştamal, şekerlik, nazırlık gibi bütünlük taşıyan bir ürün gamıyla uluslararası piyasaları hedefliyor.
Daha size böyle onlarca proje sayabilirim. Türkiye’nin rotası bu yıl belli olacak. Bizi rahat bırakırlarsa 2005 virajını başarıyla alacağız. Arabayı devirmemek lazım.