BUNDAN 35 yıl kadar önce Türkiye'de kadınlar Batılı zengin soylular ve büyük burjuvalar gibi ortalama beşer çocuk doğuruyorlardı. 1970'in resmi istatistikleri böyle söylüyor.
Aradan 20 yıl geçip de 1990'a varıldığında bu tablo hızla değişmiş, kadın başına düşen ortalama çocuk sayısı üçün bile biraz altına inmişti. Şimdi Türk kadını da gelişmiş ülkelerdeki hemcinsleri gibi nüfusun artmadan kendini yenilemesi için gerekli sayıda çocuk doğurmaya başladı. Bu sayı iki çocuktur.
Nüfus artışımız ciddi hız kesti. Öyle ki Avrupalıların 100 milyonluk Türkiye kábusu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Hatta ufukta 90 milyonluk Türkiye bile görünmüyor. Devlet Planlama verilerine göre 2010'da 76 milyon, 2025'te 88 milyon Türk olacağız.
Muhtemelen 85 ile 90 milyon arasında nüfusumuz sabitlenecek.
* * *
Peki ama madem ki nüfusumuz hız kesti, neden bunun farkında değiliz? Cevabı sorunun büyük kentlerde ve bazı bölgelerde hálá ciddi biçimde sürüyor olması!.. Türkiye'nin doğusunda ve güneydoğusunda aile planlaması kavramı eğitimsizlik sebebiyle hálá yaygınlaşamadı. Ülkemizin doğusunda ‘‘Tavuklara bile kıran girdi, çocuklara girmedi’’ diye yakınan kadınlar var. Buna inanmak zor olsa da var. Kente hızlı göçü de bu tabloya ekleyince en eğitimsiz ve en fakirlerin hálá bakamayacakları sayıda çocuk yapmaya devam ettiklerini görüyoruz.
Türkiye'nin önde gelen hekimlerinden Selçuk Erez, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı'nın Mütevelli Heyeti toplantısında geçen sonbaharda medyaya yansıyan bir haberi hatırlattı. Bu haber, çocuklarını Çocuk Esirgeme Kurumu'na bırakmak isteyen ailelerin sayısının son iki yılda dört misli çoğaldığını bildiriyordu. Ekonomik baskılar sonucunda insanlar çocuklarına bakamaz durumdalar. Üstelik bu sıkıntıyı çeken ailelerin bir kısmı da çareyi çocuklarını sokağa salmakta buluyor.
* * *
Bugün Avrupa Birliği'nin kapısında karşımıza çıkan en büyük sorunlardan biri nüfusumuz. Bir yandan nüfus artış hızımızın yavaşladığını duyurmalı, diğer yandan da ailelere istedikleri sayıda çocuk yapmanın yolunu öğretmeliyiz.
Avrupa Birliği'ne girmeye istekli bir ülke olarak bu konunun aynı zamanda insanın temel hakları arasında yer aldığını, özellikle kadın hakları içinde başta gelenlerden biri olduğunu kabul ediyor muyuz? Yoksa hálá ‘‘Dinen caiz midir?’’ diye tereddüt edenlerimiz var mı?
Tayyip Erdoğan 1998'de Gölcük'te yaptığı bir konuşmada, ‘‘Doğum kontrolü, Türkiye'yi haritadan silmek isteyenlerin bir oyunudur’’ demiş ve vatandaşlara bol bol çocuk yapmaları için çağrıda bulunmuştu.