Paylaş
İngiliz Başbakanı Churchill, Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle’e iltifat etmek için “265 çeşit peyniri olan bir ülke savaşta yenilemez” der. De Gaulle ise esprili bir şekilde “Yönetilemez de...” yanıtını verir.
Peynir uzmanı değilim, ancak Fransızların yüz çeşit keçi peynirinden aşağı kalmayacak bir otlu peynir skalamızın olduğunun farkındayım. Durduk yerde bu konunun aklıma gelme nedenine gelince, Fransa’nın orta yerinden geçen Loire Irmağı’nı kıyılayan şatolardan Valençay’ın mutfağını gezdim.
Dünya tarihini etkileyen pek çok karar bugün hâlâ sofrada alınıyor. Avrupa tarihinin en önemli diplomasi sofralarını kuran kişi ise 18’inci yüzyılda Bonaparte’ın dışişleri bakanı olan Talleyrand. Ne alaka derseniz Valençay Şatosu diplomasi tarihdeki bu en ünlü kişininyaşadığı yer. Talleyrand aynı zamanda ünlü bir gurme, şu benim gezdiğim mutfakta her sabah bir saatini geçiren bir devlet adamı.
* * *
Bir gün önce pek çok kraliçenin yaşadığı Chenonceau Şatosu’nun ormanında yaşadığım kene macerasından sonra vaktimi daha çok şatoların içinde geçiriyordum. Kene parantezini de burada açayım. Bu yaratıklar öyle gazetelerde ayrıntılı resmi çıkan şeye pek benzemiyor. Mercimek tanesinden pek az büyük ve rengi koyu kızıl kahve. Gazete ve internet bilgisiyle kenenin kene olduğunu anlamanız mümkün değil. Bacağınızın bir noktasına kan oturmuş sanıyorsunuz ve tabii ilk işiniz oraya dokunmak ve hatta benim yaptığım gibi tırnağınızla kaldırmak. O sıra elinizde hareket halinde bir nesne olduğunun, ancak o da gözünüz iyi görüyorsa, farkına varabilirsiniz. Daha önce hayatınızda kene maceranız olmadıysa keneyi derinize yapışık bırakıp gidip sabunla çıkarmak gibi bir lüksünüz yok, çünkü insan refleksi denilen bir şey var. Sonuç olarak Chenonceau Şatosu’nun soylu kenesinin başı içerde kalmadan ondan kurtulmuştum, benden o kadar da hoşlanmamıştı, şanslıydım.
Kene maceram beni enformasyon ve bilgi arasındaki fark üzerinde düşünmeye de sevk etti. Kene hakkında her türlü enformasyona sahiptim, ama gerçek bilgim sıfırdı. O küçük kene, internet üzerinden edinilen enformasyonun bilgiye dönüşmesi için yaşamla bütünleşmesi gerektiğini gösterdi bana.
* * *
Şimdi yine Valençay Şatosu’na ve Talleyrand’ın sofrasına döneceğim. Yemek ve sofra bilgisi sadece diplomatlarda ve dışişleri bakanlarında değil, tüm devlet adamlarında olması gereken bir özellik. Devlet adamları ülkelerinin büyüklüğünü ve gücünü sofra üzerinden kanıtlayabilirler. Ülkemiz yemek kültürünün zenginliği açısından bunu yapmak için en uygun yerlerden biri. Türkiye’yi yönetenlerin yemek kültürü ve sofra bilgisi üzerinde uzmanlaşmaları çok iyi olur.
Hafta başında Boğaz kıyısında Nabucco gibi sadece Avrupa’nın değil dünya tarihine de geçecek önemde bir anlaşma imzalandı. Anlaşma yemeğinin bütün ayrıntılarını, mönüsünden başlayıp sofrada kimin kime ne dediğine kadar bilmeden konu hakkında sadece enformasyon sahibi olduk, bilgi değil.Anlaşmanın detaylarına kene yapışıp yapışmadığını henüz bilmiyoruz.
Paylaş