EPEY oluyor, Nevruz’daki bayrak yakma hadisesinden çok önce Office Store’a uğradığımda çalışma odam için masada duran tipte küçük bir Türk bayrağı satın almıştım. Bu alımı tepkiyle ya da kızgınlıkla yapmadığım için bugün kendimi mutlu hissediyorum.
Benim küçük bayrağım bütün büyük bayraklardan daha kıymetli.
Üstelik biliyorum; Suriye sınırı biraz daha kuzeyden çizilmiş olsaydı babamın bayrağı farklı olabilirdi. Balkan trajedisi sonrası muhacir akımı olmasaydı annem muhtemelen bugün Makedon bayrağı altında dolaşacaktı.
Nerede doğduğumuz bir tesadüf olabilir; ama bu kendimizi doğduğumuz yere ait hissetmemize ve bayrağımızı sevmemize mani değil.
Bir yere ait olmak yerine kendini boşlukta hissetmekten daha kötü bir ruhsal ceza olabilir mi?
Ama çoğu aydınımız mazoşisttir.
* * *
Kozmopolitliğe karşı çıkmadan Türk aidiyetinle barışık olabilmek, Türkiye’ye bağlılığını evrensel adalet duygusuyla bağdaştırabilmek... Zor olan ve pek çok aydının başaramadığı işte budur.
Bazı arkadaşlarım iki satırla özetlemeye çalıştığım bu tavra ‘neo milliyetçilik’ demek istiyorlar. Türkiye koşullarında MHP’ye gönderme yaparak bu ifadeyi kullandıklarını biliyoruz. Ama yenisi de olsa eskisi de olsa uluslararası algı düzeyinde fark etmiyor. Kimse ondan vazgeçmese de adı koyularak söylenen milliyetçilik iyi gözle bakılan bir akım değil.
Örneğin, ABD’deki ‘yeni milliyetçilik’ Başkan Bush ile özdeşleşiyor. Zaten neo milliyetçiliği küresel ölçekte gündeme getiren de Bush yönetiminin söylemi oldu: ‘Ya bizimlesin, ya değilsin’ diyen tehditkár neo milliyetçilik sadece takvimde yeni. Bunun ‘Ya Sev Ya Terket’ten pek bir farkı olmadığı gibi ürkütücü bir tehdit boyutu da var.
Hitler’in propagandacıbaşısı Goering,‘İnsanlara saldırıya uğrayacaklarını, barış yanlılarının vatanlarını sevmeyip tehlikeye attıklarını söyleyene herkes inanır’ demişti. Şimdi de Türkiye’de AB yanlılarına karşı benzer bir saldırı söz konusu. Goering’in barış yanlılarını bizdeki AB yanlılarıyla değiştirdik mi tamam.
* * *
Varoluşu için düşman aramaya gerek duymayan bir neo milliyetçilik olabilir mi?
Ya dışlayıcı olmayan bir neo milliyetçilik? Bu olabilir mi?
Bayrağımıza sahip çıkmalıyız. Ama nasıl?
Bayrağın altında biriken genç nüfusu eğitmeden Türkiye, Avrupa Birliği içinde kendine onurlu bir yer açabilir mi? Gençlerimizi eğitip kültürle harmanladıktan sonra AB’ye ister gir ister girme, zaten ne fark eder? Ay yıldızlı bayrağın altındaki gençlere hangi bilinci ve kültürü veriyorsunuz?
Ne mutlu Türküm diyebilen insanlara hakaret edenleri neden el üstünde tutuyoruz?
Biz ne zaman mı adam oluruz?
Bayrağımızı sevmek için tehdide ve düşmana ihtiyaç duymadığımız gün, paçayı kurtarmışız demektir.
Kendini bir yere ait hissetmemekten daha kötü bir ruhsal ceza olabilir mi?